Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı'ndaki 329. buluşmalarını, Perşembe günü (14 Temmuz) Diyarbakır'ın Silvan kırsalında yaşanan çatışmada hayatını kaybeden 20 gence adadı.
Çatışmada hayatını kaybeden 20 genç için yapılan üç dakikalık sessizlik eyleminin ardından dağılan grubun tek bir söylemi vardı: Hangi taraftan olursa olsun, bir genç daha ölmesin, bir genç daha kaybedilmesin, bir ana daha ağlamasın...
"Acılar bile ötekileştiriliyor"
Yaşanan süreci bianet'e değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Yöneticisi Avukat Eren Keskin, Silvan'da yaşanan olayın sonuçları itibariyle son derece acı verici olduğunu, ancak Türkiye'de acıların bile ötekileştirilerek sadece bir tarafın acılarının ön plana çıkartıldığını ve diğer tarafın acılarının yok sayıldığını ifade etti.
Olayın yaşandığı sürece dikkat çeken Eren Keskin, ne zaman barış ve çözüm tartışmaları başlasa her zaman bu gibi vahim olayların yaşandığını söyledi ve ekledi:
* Olay başlı başına şüpheli bir olay. Sonuçları kime yarıyorsa o yapmıştır diye bir yaklaşım var. Ben bunun değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir kere bu olay sonuçları itibariyle Türkiye'de sadece ırkçılığı ve şovenizmi güçlendirmeye çalışan çevrelere yaramıştır ve bunun aktif çalışmalarına da başladıklarını görüyoruz.
* Kamuoyunu son derece gerginleştirici, zaten neredeyse bölünme aşamasına gelmiş iki toplumu daha da derinlemesine bölücü yaklaşımlar söz konusu.
* Ben bu süreçte barış güçlerine, Türkiye'de sosyalistlere, Kürtlere, liberallere, hatta belki sosyal demokratlara çok büyük görev düştüğünü düşünüyorum.
* Barış yönünde çalışmaların yoğunlaştırılması gerekiyor. Yanarak ölümler bizim coğrafyamızda çok uzun zamandan beri var. O yüzden sadece bir açıdan değil, herkesin açısından acılar aynıdır. Çözüm için bu açıdan bakılmasının daha doru olacağı düşüncesindeyim.
"Biz ana yüreğinin nasıl yandığını çok iyi biliyoruz"
Oturma eyleminin başlamasıyla söz alan bir kayıp yakını, 16 yıldır Galatasaray Meydanı'nda ölümler yaşanmasın, kayıplar olmasın diye oturduklarını, ancak artık sözün bittiği yerde olduklarını ifade etti.
Tüm acılı ailelerin acısını paylaştıklarını söyleyen kayıp yakını, acının ne olduğunu, ana yüreğinin nasıl yandığını çok iyi bildiklerini, onun için bugün susarak çatışmaları protesto edeceklerini ifade etti.
61. hükümetten talepler
Üç dakikalık sessiz protestonun ardından söz alan Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak, 329. haftanın basın açıklamasını okudu.
Cumhuriyet öncesinden bu yana devam eden ve muhaliflere karşı uygulanan "kaybetme politikası"ndan ne zaman vazgeçileceğinin sorulduğu basın açıklamasında, kayıplar, faili meçhuller, yargısız infazlar, toplu mezarlar gerçeği ile yüzleşme sürecine girilmesi gerektiği ifade edildi ve kayıp yakınlarının 61. hükümetten talepleri şöyle sıralandı:
* Gözaltında kaybetmeyi yasaklayan ve ailelerinin kaybedilenle ilgili gerçeği öğrenmesine imkan veren "Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmenin" imzalanmasını istiyoruz.
* Başbakan Erdoğan'ın 8 Ekim 2004 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde yaptığı konuşmada Türkiye'nin en kısa sürede taraf olacağı taahhüdünü verdiği Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni (UCM) kuran Roma Statüsü'nün imzalanmasını istiyoruz.
* Türkiye'nin yükümlüklerinden kaçınarak çekinceli imza koyduğu, toplu mezarların açılmasını hukuki ve tıbbi kurallara bağlayan Minnesota Protokolü'ndeki çekincelerin kaldırılmasını ve varlığını bildiğimiz yüzlerce toplu mezarın Minnesota Protokolü'ne uygun olarak açılmasını istiyoruz.
* Gözaltında kaybedilenlerin akıbetini araştıracak özel yasayla yetkilendirilmiş, devlet sırrı, zamanaşımı, hak düşürücü süre gibi hiçbir yasal engelin bulunmadığı bağımsız bir araştırma komisyonun kurulmasını istiyoruz.
* Ergenekon davasının yalnızca "darbe teşebbüsü" ile sınırlı değil, "insanlığa karşı işlenen suçları" da kapsayacak şekilde yetkilendirilmesini ve kayıp yakınlarının müdahil olma taleplerinin yerine getirilmesini istiyoruz.
* Kayıplar gerçeği ile ciddiyetle yüzleşilmesi, kayıplarımızın uluslararası hukuka uygun olarak araştırılması, toplu mezarların uluslararası tıbbi ve hukuki kuralara göre açılması, gerçeklerin ortaya çıkarılması, sorumluların yargılanması ve cenazelerin ailelerine teslim edilmesi barışın tesisi için en ciddi adım olacaktır.
Bu insani taleplerimizi yerine getirmek hükümetin görevidir.
* Hükümeti, açığa çıkarmama, halı altına süpürme, önce kabul edip sonra çürütmeye terk etme üzerine kurduğu kayıplar politikasına son vermeye çağırıyoruz.
* Hükümet üyelerinin Bosnalı kayıplara, Bosna'daki toplu mezarlara gösterdikleri haklı hassasiyeti kendi topraklarında kaybedilen, toplu mezarlara gömülen insanlara da göstermelerini bekliyoruz. Aksi halde onları samimiyetsizlikle itham etmeye hakkımız olacaktır. (EKN)