Çukurcuma’nın Faikpaşa Caddesi’nde galerilerin ve antikacıların arasında yürüdüğünüzde kestiremediğiniz bir yerden yağmurun şırıltıları arasında Chopin’ler ve Satie’ler duyarsınız.
Beton duvarların arasından çiçek motifleriyle, biblolarla ve enstrümanlarla kaplı adeta 19. Yüzyıl saraylarının müzik odalarının küçültülmüş bir versiyonunun Çukurcuma’nın esnaflığının samimiyetiyle birleşmesiyle ortaya çıkan bir “oda” görürsünüz: Burası Çukurcuma’nın “Müzik Odası”.
Müzik Odası’nın kurucusu Beste Karakılıç’la müzik eğitimi, toplumda müzik algısı ve esnaf-kadın ilişkisi üzerine konuştuk.
Müzik Odası camekân olduğu için Faikpaşa’dan geçen yediden yetmişe herkes günün hengamesi içinde bir duraksayıp klasik müzikten modern müziğe, müziğin tınısını tadabiliyor. Müzik Odası’nı kurmaya nasıl karar verdiniz, nasıl kurdunuz?
Müzisyen ailenin müzisyen kızıyım. Üç kardeşiz, üçümüz de müzisyeniz. Babam da müzik öğretmenliği yaptı. Güzel sanatlar lisesi, konservatuvar, müzik pedagojisi derken müzik öğretmeni olmaya hazır hale geldim.
İki sene boyunca özel bir okulda müzik öğretmenliği yaptım.
Ancak müziğin özgür ruhundan esinlenerek kendi sanat algımla ve kendi kurallarımı belirleyebilme özgürlüğüyle burayı kurmaya karar verdim.
Müzik eğitiminin daha çok ailelerin ve çocukların kendi inisiyatifiyle olduğunu görüyoruz. Daha çok aile çocuğunu özel enstrüman derslerine yazdırırsa… Neden aileler çocuklarını özel derse yazdırmayı seçiyor? Okullarda müzik eğitimi nasıl?
Günümüzde bazı okullarda hâlâ olsa da, eskiden müzik derslerine matematik öğretmenlerinin girdiği çok sık olurdu. Böyle olunca zaman ve imkan eksikliği nedeniyle koro çalışmalarına öncelik veriliyordu genelde.
Şimdi bu durumun değiştiğini gözlemliyorum. Milli Eğitim, müfredat dahilinde bir enstrüman çalmayı şart koşmuyor ancak sınıf ortamında öğrencilerine aktarılması zor olan üst düzey becerilerin kazanımından bahsediliyor.
Örneğin, bir kazanım da öğrencinin büyük ikili aralığını ayırt edebilmesi gerektiğinden bahsediliyor. Ancak bunun için öğrencinin çok iyi bir kulağı olması ve enstrümanlara aşina olması gerekiyor. Bunlar da, müzik derslerine ayrılan saatler ve okulun olanakları açısından standart liselerden ziyade güzel sanatlar liselerinde verilebilecek beceriler.
Tabii müzik dersleri birçok okulda zorunlu ve müzik öğretmenleri zorla öğrencilere belirli bir enstrüman çaldırmaya çalıştığında, müzik daha çok hobi bağlamında görüldüğü için, öğrenciler ilgisizleşebiliyor.
Müziğin ve sanatın ruhuyla bağdaşan motive edici bir ortam olmalı, standart liselerde bunu yapmak imkan açısından zor olabiliyor. Ayrıca ülkemizde okul eğitiminin her açıdan yetersiz olduğu inancı da olduğu için aileler çocukları için özel ders aldırmaya yöneliyor.
Aileler çocuklarının bir enstrüman çalmasını, bir spor yapmasını isterler, ideal çocuk modeli misali… Aileler, çocuklarının genelde hangi enstrümanlara yönelmesini istiyorlar?
Ailelerde müziğe piyano çalmakla başlanır diye bir inanış var. Piyano kulak gelişimi açısından ideal bir enstrüman. Gitarda mesela hava sıcak olduğunda teller gevşiyor, soğuk olduğunda teller geriliyor ve ses nispeten daha çabuk bozuluyor. Piyanoda bu olasılık çok daha düşük olduğu için çocuklar sesleri daha iyi tanıyabiliyor.
Ancak çocuk hangi enstrümanla başlamak istiyorsa onunla başlasın ki motive olsun. Sadece çok küçük yaş gruplarında çocuk yeterli kas becerisini kazanmadıysa piyanoya yönlendirebiliyorum. Bu sayede çocuğun hem kas becerileri hem kulağı gelişiyor. Ancak bazen üç yaşındaki çocuklar enstrümanları oyuncak olarak görebiliyor böyle durumlarda çocuğun hazır olduğu zamanı beklemek daha uygun.
Müziğin çocukların karakterlerinin gelişimi üzerindeki etkisi nasıl?
Herhangi bir sanat dalıyla uğraşan çocuklar benim gözlemlediğim kadarıyla hem bilişsel hem içsel zeka açısından akranlarından daha gelişmiş, dışa dönük ve ince düşünceli oluyorlar.
Hatta, babam müzik öğretmenliği yaptığı dönemlerde sınıfın en yaramaz diye tabir edilen öğrencilerinden orkestra oluştururdu. Çocuklar kötü yönelimlere yatkınlık göstermeden gelişimlerindeki boşlukları müzikle doldurmak faydalı oluyor. Bu açıdan da aileler çocuklarını müzik ve spor dallarına yöneltiyor.
Müziğe başlama yaşıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bazı aileler çocuklarını müzik derslerine yazdırırken “çocuğum on yaşında ama geç mi kaldı enstrüman çalmak için” tereddüdüyle geliyorlar. Ailelerin bu kaygısı gittikçe küçük yaşlara kayıyor. Artık çocuk beş yaşında başlamalı her şeye diye düşünülüyor.
Bana kalırsa belli bir yaş kriteri söylemem doğru olmaz aslında ancak genel olarak üç dört yaşında yavaş yavaş müzik eğitimine başlanılabilir.
Çocuk müzikte profesyonelleşmeye kendi karar vermediği müddetçe müzik bir hobi. Bu yüzden öğrenmenin yaşı yok; yediden yetmişe herkese ders veriyorum.
Bazen yetişkinler, hatta emekliler enstrüman çalmaya başlamak istiyorlar ancak “bu saatten sonra yapabilir miyim?” endişesiyle demotive olabiliyorlar.
Ancak bir yetişkinin öğrenme hızıyla çocuğunkini karşılaştırmak doğru değil. Benim gözlemimde genelde yetişkinler daha çabuk öğreniyorlar. Çocukların avantajı, el kas becerileri henüz gelişmemiş olduğu için piyano çalarken elleri piyanonun pozisyonlarına göre evriliyor. Yetişkinler için çok zor olan bir el pozisyonu, küçük bir çocuk için birkaç sene içinde çok kolay olabiliyor.
Bazen yetişkinler bana ders almaya geldiklerinde belirli bir enstrüman için yetenekleri olmadığını ama başka bir enstrüman için çok yetenekli olduklarını söyleyerek geliyorlar. Ancak bence kişinin kendisinin yetenekli olup olmadığına karar vermesi doğru değil. Yetenek önemli tabi ama yetenekten ziyade çalışmak daha önemli.
Kadın olmak ve esnaflık ilişkisinden bahseder misiniz?
Çukurcuma’da kadın olmamın avantajı ya da dezavantajını görmedim. Eşim de burada esnaf olduğu için buraya aşinalığım vardı. Çukurcuma’nın ruhunu bozmadan buraya müzik getirme motivasyonuyla açtım Müzik Odası’nı.
Çukurcuma’da çok kadın esnaf var, birbirimize komşuluk yapıyoruz. Hatta halam da burada esnaf. Kadın esnaflar olarak varız, buradayız.
Sizin gözleminizle toplumda sanat zevki azalıyor mu? Pop müzik, müzik zevkimizi tekdüzeleştiriyor mu?
Bence sanat algısı azalmıyor, hatta popüler müzikte de çok yaratıcı eserler üretilebiliyor. Ancak gençler özellikle klasik müzik konserlerinden ziyade sosyalleşebilecekleri popüler müzik konserlerine gitmeyi tercih ediyor.
Kişi müziği ne kadar dinlerse müziğin ruhunu o kadar iyi anlayabilir ve duygularını o kadar iyi katıp kendi müziğini özgünleştirebilir, bu açıdan her müzik formunu dinlemek önemli. (LM/EKN)