Civil Rights Defenders (CRD) Yönetim Kurulu Başkanı Benedicte Berner ile Saraybosna’da düzenledikleri 1. Bölgesel Gazetecilik Günleri’nde ifade özgürlüğü ve medyanın dünyadaki durumu üzerine söyleştik.
Konferansların açılış konuşmasında da bahsettiği üzere dünyada aşırı sağın yükselişinin ve bunun ifade özgürlüğüne nasıl yansıdığını konuştuğumuz Berner, son yıllarda gazetecilerin daha fazla tehdit ve tacizle karşı karşıya kaldığını anlattı:
“Otoriter devletlerde yaygın olarak gördüğümüz üzere gazetecilere yönelik düşmanlık yükseliyor. Sadece belirli ülkelerde değil birçok Batı ülkesinde de bunu gözlemliyoruz. Otoriter rejimlerde görmeye alışık olduğumuz durumla, artık Avrupa Birliği ülkelerinde de karşılaşıyoruz.”
Bu durum karşısında hak savunucularının da her zaman yeni mücadele biçimleri bulduğunu hatırlatan Berner, her şeye rağmen gelecek adına umudunu kaybetmediğini dile getirdi.
Tehlike altındaki hak savunucularını koruma projesi
Berner, söyleşimizin başında ilk olarak İsveç merkezli Civil Rights Defenders’ın çalışmalarını anlattı:
“1982’de İsveç Helsinki Komitesi olarak çalışmalarımıza başladık. O dönem Sovyetlerde, Balkanlar’da faaliyet gösterdik, ardından Helsinki Komitesinin çalışmalarından daha geniş bir alana yayılmak istedik, Asya, Afrika, Latin Amerika’da da çalışmaya başladık ve adımızı Civil Rights Defenders olarak değiştirdik.
Farklı kıtalarda medeni ve siyasi haklarla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Gazetecilerin, aktivistlerin, insan hakları savunucularının, avukatların haklarına dair çalışmalarımız var. Hem bu yönde eğitimler veriyoruz hem de hakların savunusu adına çalışıyoruz.
Örneğin birçok güvenlik eğitimimiz oldu, gerçekten tehlikede bulunan gazeteciler veya aktivistleri fiziken korumak için de bir programımız bulunuyor. Tehlike altında olan kişilere güvenli bir barınma imkanı sağlıyoruz.
Natalia Bileziği projemizle, insan hakları savunucularının acil tehlike anında kullanabileceği bir alarm sistemi geliştirdik. Dışarıdan bir bilezik gibi görünen aletin içerisinde GPS sistemi bulunuyor. Sistem Civil Rights Defenders sistemiyle bağlantılı.
Dünya çapında 160 hak savunucusunda bu bilezik bulunuyor. Sistem aynı zamanda üç yakınına da haber gönderebiliyor. Kişi kendisini tehlike altında hissettiğinde bilezikteki GPS sistemi dokunarak aktive ediyor ve hem bize hem yakınları bu şekilde durumdan haberdar oluyoruz. Ne zaman nerede olduğuna dair bilgi ediniyoruz. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da durum yayınlanıyor ve aktivistler, avukatlar tehlikeden haberdar ediliyor ve yardım ulaşması için olanak sağlanıyor.
Brüksel’deki ofisimizde ve hak savunucularının bulunduğu ülkelerde yasal yardımda da bulunuyoruz. Burada, Bosna Hersek’te de ifade özgürlüğü konusunda çalışmalarımız var. Ofislerimizin olduğu ülkelerde yerel partnerlerle çalışarak ihtiyaçlarını yakından anlamaya çalışıyoruz."
“Birkaç şirket medyanın çoğunluğunun sahibi olur…”
Avrupa’da aşırı sağın yükselişinden açılış konuşmanızda da bahsettiniz. Bu durum Avrupa’da hak savunucularını, ifade özgürlüğünü ve sizin çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?
“Özellikle Avrupa’da sağ popülizm gücün tekelleşmesi ve milliyetçilikle el ele... Malum, iktidarı tek elde topladığınızda hiçkimsenin size muhalefet etmesini istemezsiniz, muhalif sesler duymak istemezsiniz. Dolayısıyla ifade özgürlüğünü yok etmek için öncelikle medyayı zayıflatırsınız. Bunu ya medya kuruluşlarını satın alarak ya da size yakın isimlere satın aldırarak yaparsınız. Siz Türkiye’den olduğunuz için tam olarak neden bahsettiğimi anladınız… Bu yolla petrol, inşaat gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren birkaç şirket medyanın büyük çoğunluğunun sahibi olur. Medyayı zayıflatmanın başka yolları da var tabii. Bunun için yasalar çıkarmak da başka bir yöntem.
Bu ortamda bizim çalışmalarımızı sürdürmemiz de zorlaşıyor. Dünyada yükselen trendlerden biri de ‘ulusal güvenlik yasaları’. Bu yasalar özellikle otoriter yönetimleri olan ülkelerde büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. ABD’de ya da Fransa’da da bu gerekçe çok fazla kullanılıyor.
Kaynaklarınızı korumak ve anonim kalmalarını sağlamak adına gazetecileri koruyan güçlü yasalar olsa da ulusal güvenlik yasaları devreye girmesi büyük sorun oluşturuyor. Trump döneminde neler olduğunu hepimiz görüyoruz. Sadece Trump dönemi değil Obama yönetiminde de benzer uygulamalar yaşandı. Bilinen gazeteciler, bu yasalar gerekçe gösterilerek mahkeme emriyle çağrıldı ve kaynaklarını açıklamaya zorlandı. New York Times’tan bir gazeteci Irak’taki kaynağını açıklaması için bir yıl boyunca yargı baskısıyla, hapisle tehdit edildi. Bu küresel bir sorun olarak her yerde karşımıza çıkıyor.”
“Yasalar, tehdit ve korkutma, propaganda…”
“Sağ popülist hükümetlerin propagandayı kullanımı da başka bir sorun. Özellikle bu propagandaya karşı gerçekleri yazmaya çalışan alternatif medya için… Çünkü her psikoloğun söyleyeceği gibi, vatandaşlar aralıksız olarak aynı tür propagandaya maruz kaldığında sonunda buna inanmaya başlarlar.
Tüm bunlar popülist liderlerce kullanılan araçlar. Hatta bu liderlerin bazıları demokratik seçimlerle başa gelmiş durumda. Yasalar, tehdit ve korkutma, propaganda… Hepsi bu liderlerin elinde iktidarı konsolide etmek için ekonomik ve psikolojik birer araç.”
Türkiye’deki gelişmeleri de yakından izliyorsunuz, konuşmanızda 2013 yılındaki “tapelerden” ve seçimler öncesi medyanın nasıl kullanıldığından da söz ettiniz. Mevcut durumu nasıl değerlendirirsiniz?
“Anayasal ve insan hakları açısından gerileme yaşandığına dair şüphe yok… Bir dönemki ‘büyük umutların’ yok olduğunu, gazetecilerin hapsedildiğini, çoğunun iktidara muhalefet etmekten dolayı uydurma suçlamalarla yüksek hapis cezalarıyla karşı karşıya kaldığını görüyoruz.
İfade özgürlüğü konusunda da durum iç açıcı değil, birçok medya kuruluşu cumhurbaşkanına yakın isimlerce satın alındı.
Türkiye’de gazetecilerin durumu çok zor. Hapisteki gazetecilerin bazılarının neyle suçlandığı bile belirsiz, avukata erişimleri her zaman mümkün olmuyor… Durum oldukça endişe verici.
Barış Akademisyenlerinin davalarını da Civil Rights Defenders olarak takip ettik. Son dönemdeki beraat haberlerini sevinçle karşıladık. Ancak bu sevindirici haberler durumun genel olarak iyileştiği anlamına gelmiyor.”
“Mücadele ruhunu, iyimserliğimizi, inancımızı kaybetmemeliyiz”
Berner, insan hakları ve ifade özgürlüğü konularında dünyanın geleceğine dair düşüncelerini de şöyle anlattı:
“Ben daima umutluyum. Baskıya karşı mücadele etmek için her zaman yeni araçlar buluyoruz. Tabii bu mücadele ruhunu, iyimserliğimizi, inancımızı kaybetmememiz gerekiyor. ‘Her şey kaybedildi’ psikolojisine girmememiz gerekiyor.
Bugünkü gibi ilişkiler oluşturarak birlikte konuşarak çeşitli yollar bulabiliyoruz. Dünyada da insanlar sağlık, ekoloji, yolsuzluk sorunu gibi konularla yakından ilgileniyor. Bu sorunlara karşı uluslararası ortamda bir araya gelebilmeliyiz.
Örneğin ‘internet güvenliği’ sorunu hükümetler ve bilginin özgürlüğünü savunanlar arasında bir kedi-fare oyunu gibi. Hükümet sürekli internet kullanıcılarını izlemek için yeni yollar buluyor buna karşın diğer taraf da bu yolları aşmak için yeni yöntemler icat ediyor…”
Benedicte Berner hakkında
Siyaset bilimci, Civil Rights Defenders Yönetim Kurulu Başkanı.
l’Institut d’Etudes Politiques of Paris’te medya, demokrasi ve kalkınma üzerine ders veriyor. Ayrıca Harvard Üniversitesinde de ifade özgürlüğü dersi veriyor ve üniversitenin Davis Center Rus ve Avrupa Çalışmaları Merkezinde öğretim üyesi.
Daha önce Uluslararası Kızılhaç ve Moskova’daki Uluslararası Göç Örgütü’nde çalıştı. Avrupa Medya Enstitüsünde de uluslararası çalışmalar alanında yöneticilik yaptı. (AS)