Sloganı "İklim Değişikliğini Durdur, Yaşamı Sürdür" olan kampanyayı tanıtmak amacıyla dün Taksim Gezi Parkı'nda buluşan Türkiye Yeşilleri üyeleri, Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzalamasını istediler.
Şahin: Türkiye, ABD ve Avustralya'yla aynı bahaneleri sıralıyor
Yeşiller İklim Değişikliği ve Küresel Ekoloji Koordinatörü Dr. Ümit Şahin yaptığı açıklamada, "Türkiye de giderek daha fazla karbondioksit üreten ve atmosferi ısıtmaktaki payı katlanarak artan bir ülke olarak, ABD ve Avustralya'yla aynı bahaneleri sıralayıp yükümlülük altına girmekten kaçıyor" dedi.
Kyoto Protokolü'nün, gelişmiş ülkelerin iklim değişikliği yaratan sera gazı emisyonlarını 2012 yılına kadar 1990 seviyesinin yüzde 5,2 altına indirmelerini hedeflediğini ifade eden Şahin, "Elbette bu çok yetersiz bir hedef. Yeşiller olarak, bu hedefin 2020'ye kadar yüzde 30, 2050'ye kadar yüzde 80 olması gerektiğinin altını çiziyoruz. Ancak yine de Kyoto bir başlangıçtır ve 2012'ye kadar olan hedeflerin tutturulması gerekir" diye konuştu.
Nükleer çözüm değil
Şahin, nükleer enerjinin iklim değişikliğinin çözümü olmadığını belirterek, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına yönelmek, enerji verimliliğinin enerji politikalarının esası olması ve motorlu taşıtlara dayalı petrol bağımlısı ulaşım politikalarının terk edilmesi gerektiğini belirtti.
Şahin, Yeşiller'in 2006'yı iklim değişikliği yılı olarak belirlemelerinin nedenleriniyse şöyle sıraladı:
* Tamamen insan kaynaklı olan ve içinde bulunduğumuz petrol, kömür gibi fosil yakıtlara dayalı enerji, ulaşım ve sanayi politikalarının ve tüketim toplumunun bir sonucu olan küresel ısınma, üzerinde yaşadığımız gezegendeki yaşam şartlarını ortadan kaldırıyor. Dünya her geçen yıl bir öncekinden daha sıcak oluyor. 2005 yılı tarihte kaydedilen en sıcak yıl oldu.
* İklim değişikliğinin en dramatik belirtisi olan iklim felaketleri sık sık insanlığı vuruyor. Geçen yıl ABD'de ve pek çok ülkede yaşanan kasırgalar, insanların ölümüne neden olan aşırı sıcak ve soğuk hava dalgaları ve seller dünyayı nasıl bir geleceğin beklediğini gösteriyor.
* İklim değişikliği en önce yoksulları vuruyor. Yoksul ülkeler ilk etkilenenler. Ülkemizde de toprağa bağlı yaşayan insanlar ve yoksul bölgeler en fazla zarar görecek. İklim mültecileri şimdiden dünya için büyük bir sorun haline geldi bile.
* İnsanlığın bu dünyada bir geleceğinin olması iklim değişikliğini durdurabilmemize bağlı. Bu da ancak insanlığın ortak bir irade göstermesiyle ve politik müdahalelerle mümkün. (KÖ)