Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan ve ilk toplantısını yarın yapacak olan “Çözüm Komisyonu”, barışı konuşmak için toplanıyor. Ancak, komisyonun yapısına bakıldığında kadınların sürece dahil edilmediği açıkça görülüyor. 48 üyeden yalnızca 9’u kadın. Yani %18,75 oranında temsil. Erkekler ise %81,25 ile yine tartışmasız çoğunlukta.
NOT: Kurtulmuş’un daveti üzerine AKP’den 21, CHP’den 10, DEM Parti ve MHP’den 4’er, YYP’den 3; grubu olmayıp Meclis’te temsil edilen partilerden birer üyelik için isimler bildirildi.
Süreci reddeden İYİ Parti komisyona üye vermedi. Kurtulmuş’un başkanlığındaki toplantıda katılım için isimleri bildirilen 48 üye görev yapacak.
Kadın milletvekilleri partilere göre şöyle:
AKP’den; Şengül Karslı, Ayşe Böhürler, Radiye Sezer Katırcıoğlu, Cevahir Asuman Yazmacı
CHP’den; Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Türkan Elçi, Gökçe Gökçen
DEM Parti’den; Gülüstan Kılıç Koçyiğit, Meral Danış Beştaş
Sürecin başlamasına neden olan açıklamaların sahibi MHP’nin Komisyon’a tek bir üye kadın vermemesi de dikkat çekici. MHP'nin Komisyon'da görevlendirdiği 4 milletvekili de erkek.
Diğer Partiler → 1'er isimden toplam 5 isim
TİP: Ahmet Şık
EMEP: İskender Bayhan
Yeniden Refah: Doğan Bekin
DSP: Önder Aksakal
HÜDA PAR: Zekeriya Yapıcıoğlu
- DP: Haydar Altıntaş
Barış, adalet ve demokratikleşme gibi tarihî bir süreçte kadınların yalnızca sembolik düzeyde yer bulabilmesi bir temsil krizinden öte, yapısal bir eşitsizlik göstergesi.
Meclis’te kurulan bu komisyon, kadınların sesini ve deneyimini yok sayarak yola çıkıyor. Oysa feminist hareketin yıllardır dile getirdiği gibi: “Kadınlar barışın sadece mağduru değil, aynı zamanda kurucusudur.”

Çözüm komisyonuna hangi parti kimleri görevlendirdi?
Yakın Ertürk: “Barışın her evresinde ataerki zayıflatılmalı”
Kadınların barış süreçlerine katılımının yalnızca temsille sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayan Birleşmiş Milletler’in kadınlara yönelik şiddet konusunda eski özel raportörü Prof. Dr. Yakın Ertürk, bianet’teki söyleşisinde feminist barış anlayışına dikkat çekiyor:
“Kadınların barış sürecine dahil edilmeleri doğrultusundaki talepler, barışın her evresinde ataerkiyi zayıflatacak ve kadınları güçlendirecek düzenlemelerin devreye sokulmasıyla anlam kazanır.”
Barışın, yalnızca silahların susması değil, toplumsal eşitliğin inşası olduğunu hatırlatan Ertürk, savaş ve barış arasında keskin bir sınır koymanın, kadınların hayatlarında şiddetin sürekliliğini göz ardı ettiğini vurguluyor.
Feminist barış yaklaşımı, barışı sadece çatışmasızlık olarak görmez. Çünkü kadınlar açısından şiddet; savaş zamanında tecavüzle, barış zamanında ise ev içi şiddet, ekonomik yoksunluk, politik dışlanma ve sistematik eşitsizlikle devam eder. Ertürk’ün de belirttiği gibi, savaş ve barış birbiriyle iç içe geçer; bu geçişkenlik içinde kadınların yaşadığı şiddet süreklidir.
El Salvador örneğinde olduğu gibi, savaşta aktif görev alan kadınlar barış sürecinde karar alma mekanizmalarının dışında bırakılmıştır. Kadınların barış masasındaki yokluğu, ataerkil sistemin savaş zamanı kullanıp, barış zamanı kenara ittiği bir politik stratejidir.
Gana örneği ise teknik olarak “barış içinde” bir ülke olsa da, kadınların günlük yaşamının savaş koşullarına benzediğini gösteriyor. Ritüel kölelik, çocuk yaşta evlilik, dul kadınlara yönelik dışlayıcı uygulamalar... Gana’daki tablo, “barış” kavramının kadınlar için ne kadar yanıltıcı olabileceğini ortaya koyuyor.
Kadınların barış masasında yer alması bir lütuf değil, tarihsel bir hak ve politik zorunluluktur. Kadınlar savaşlarda yalnızca mağdur değil, direnç gösteren, barışı kuran, adaleti talep eden aktif aktörlerdendir.

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi: Kadınların özgürlüğü direnişle gelecek

DEMOS Araştırma Derneği: Amacımız, barış hayaliyle örgütlenmeyi teşvik etmek
(EMK)








