Bugün AKEL Genel Sekreteri, Rum Meclis Başkanı Dimitris Hristofias'la görüşen Akıncı, yarın da DİSİ Genel Başkanı Nikos Anastasyadis'i ziyaret edecek.
"Halklar, uzlaşmaya hazırlanmalı"
Akıncı, ziyaretleriyle her iki tarafın halklarına barış ve uzlaşma mesajları iletmeyi hedeflediklerini; tarafların referanduma hazırlanması için yapılması gerekenleri konuştuklarını söyledi.
"Müzakereler sonunda, karşılıklı kabul edilebilir değişiklikler yapılacak. Ancak günün sonunda, bir tarafın tüm isteklerinin yerine getirilmesi mümkün değil. Toplumların, ancak mümkün olanın elde edilebileceğine inandırılması gerekiyor."
Kıbrıs Rumlarının kuzeyden alışveriş yapmalarına izin verilmesini ve Rum sınırında pasaport gösterilmesi zorunluluğunun kaldırılmasını istediklerini belirten Akıncı, "Bu küçük jestler, her iki tarafa da olumlu mesajlar verecektir" dedi.
Uluslar arası toplumun sorumluluğu
15 Nisan'da Kıbrıs için parasal bağışta bulunacak ülkelerin hazırlık konferansının toplanacağını da hatırlatan Akıncı, çözümün maliyetini Kıbrıslı Türklerin tek başına karşılayamayacağını, bu konuda uluslar arası toplumdan gelecek mesajların referandum sonuçları için belirleyici olacağını söyledi.
Akıncı, Rum ve Türk siyasi parti liderlerinin dün (Salı) Ledra Palace'da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Weston'la yaptıkları toplantıda bu konuya değindiklerini belirtti.
Akıncı, bianet'in sorularını yanıtladı:
Daha önce "Kıbrıs sorununu Kıbrıslılar çözmeli" diyordunuz. Ancak, liderlerin çözümsüzlük mesajları ön plana çıkmaya başladı. Ada üzerinde çözüm mümkün mü?
Kıbrıs'ta çözüm kaçınılmaz ve bunun için gerekli altyapı da var. Cumhurbaşkanı Denktaş'la bu işin zor yürüyeceğini hep söyledik. Ancak New York'ta her iki taraf da bir tünele girdi; tünelin arka kapısı kapalı. Sonunda, referanduma varılacak.
Günün sonunda kararı, iki tarafın halkları verecek. Denktaş son günlerde, referandumda hayır oyu çıkması için çalışacağının mesajlarını veriyor. Bizler, çözümsüzlük yerine, boşlukları Genel Sekreter'in dolduracağı Annan Planı'nı yeğleriz.
Bu tarihe kadar, Kıbrıslıların soruna çözüm bulmasını tercih ederdik. Olamadığı noktada, Türkiye, Yunanistan ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın katkısı kaçınılmaz.
Başbakan Talat'ın çözüm konusunda yeterince aktif olamadığı" eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başbakan Talat'ın daha aktif, çözüme dönük bir yaklaşım sergilemesini bekliyoruz. New York'tan döndükten sonra "Sayın Denktaş bir zihinsel devrim geçirdi" diyen Başbakan Talat'ın değerlendirmesine inanmıyoruz.
Talat hükümetinden bir talebimiz daha var: Görüşmeler 19 Şubat'ta başladı. Bu tarihten önce Meclis'teki partilere bir defa bilgi verildi. İki haftadır görüşmelere ilişkin ayrıntılı bilgi verilmiyor. BDH olarak, çözüme katkı yapmayı arzu ediyoruz. Dolayısıyla, daha fazla ve zamanında bilgilendirilmek istiyoruz.
Thomas Weston, "Taraflardan birisi hayır derse, sonucuna katlanır" demişti. Bu sonuç ne olabilir?
Kıbrısta çözümsüzlüğün bedelini, Kıbrıs Türkleri yıllardır ödüyor. Referandumda "hayır" oyları çoğunlukta çıkarsa, bu bedel ağırlaşacak. Rumlar her ihtimalde AB'ye girecekler; çözümsüzlüğe Türk tarafının neden olması, Türkiye Yunanistan ve Türkiye AB ilişkilerini de olumsuz etkileyecek. Kıbrıs Türklerinin yanı sıra Türkiye de ağır bir bedel ödeyecek.
Rum tarafı "hayır" derse, çözümsüzlüğü yaratan taraf Rumlar olduğu halde, bunun bedelini Türkler ödeyecek. Bu adil ve kabul edilebilir değildir.
Eğer Rumlar hayır derse, KKTC'ye ticari, ekonomik ve sportif alanlarda uygulanan ambargonun aşılmasını beklemek hakkımız olur. Gelecekte, siyasi ambargonun kalkması da gündeme gelebilir.
"Uluslar arası toplumun müdahalesinin ve Kıbrıs sorununa dışarıdan yapılan müdahalenin çözümü güçleştirebileceği" görüşüne katılıyor musunuz? "Dayatmalarla çözümün sağlanması, barışın sağlanacağı anlamına gelmez" diyenler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu girişimleri müdahale olarak algılamıyorum. İç faktörlerin yanı sıra uluslar arası konjonktür de, çözüme katkı sağlıyor. (BB)