Bazı ofislerde kapılar yeniden açıldı ancak COVID-19 vaka sayıları da yükselişte. Kapalı ofislerde çalışanlar veya kuryeler gibi kalabalıklar içerisinde çalışmak zorunda kalan işçiler de, pandeminin başından beri hastalığın ilk hedefi.
İş hukuku konusunda çalışan Avukat Fatma Arda ile işçilerin bu süreçte neler yapabileceğini, haklarının ne olduğunu konuştuk.
Avukat Arda, aynı ortamda çalışanlar arasında bir COVID-19 vakası tespit edildiğinde, işyerinin alması gereken önlemleri şöyle anlattı:
İşe dönüş için negatif test sonucu
“6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereği işverenin işyerinde tüm iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alması zorunludur. Bulaşıcı hastalıklar nedeniyle de işveren tüm yükümlülükleri yerine getirmelidir. Tabii bu yükümlülükler, kanunun sınırladığı şu anki tablo içerisinde değerlendirilebilecektir.
“Örnek vermek gerekirse şu an maske yasağı kalktığı için ofis ortamı içinde, işverenin, maske kullanımını zorunlu kılmasını istemesi beklenemez. Ancak ofis ortamında COVID-19 vakası çıktığında işverenin öncelikle hasta olan kişiyi test sonucu negatif olana kadar çalışma ortamına almaması, akabinde ofis ortamının dezenfektasyonunun ve temizliğinin yapılması, sosyal mesafeyi sağlama imkanı varsa bunu sağlaması beklenir. İşyerinde kullanılmayan odaların da çalışanlara verilmesi, mutfak, yemekhane gibi bölümlerin sıra ile kullanılmasının sağlanması gibi…
“İşçiler önlem taleplerini yazılı olarak iletmeli”
“Pratikte ise işgücü kaybı olmaması için işverenin COVID-19 olan işçiyi çalıştırmaya devam ettiği, iyileşmesini beklemediği, test sonucu istemediği durumlarla karşılaşıyoruz.
“Burada öncelikle COVID-19 olan işçiden, işverenin, işinin başına dönmesi yönündeki çağrısına test sonucu ile yanıt vermesi, pozitif olduğu sürece işyerine gelmemesi beklenir.
“Diğer işçilerin de özellikle yazılı şekilde, işyerindeki çalışma ortamından kaynaklı vakaların ortaya çıktığını, alınması gereken önlem önerilerini belirterek işvereni önlem alma konusunda zorlaması yerinde olacaktır. Aksi halde işçi sağlığı yerine sadece işgücü kaybını veya karını düşünen bir işverenden kendiliğinden etkin önlemleri almalarını beklemek maalesef biraz hayal olarak kalabilir.”
“Yayılım ispat edildiğinde işveren sorumlu”
Fatma Arda, “İşyerinin, salgının ofiste yayılması durumunda sorumluluğu doğuyor mu?” şeklindeki sorumuzu da şöyle yanıtladı:
“İşverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaması nedeni ile sorumluluğu vardır. Daha önce bu boyutta bir pandemi süreci yaşanmadığı için yasal mevzuatta ve Yargıtay kararlarında net bir uygulama olmadığından, hukukçular olarak, hukuki yorum yaparak sonuca gitmeye çalışıyoruz. En büyük hukuki problem, hastalığın işyerinde kapılıp kapılmadığının net olarak tespit edilemeyeceği kanısından yola çıkarak işyeri kaynaklı COVID-19 vakalarının iş kazası olarak kabul edilemeyeceği yönündeki hukuki yorumdur.
“Yani, çalışma ortamından kaynaklı işçiler arasında virüsün yayılması durumunda eğer ofiste yayıldığı ispat edilebilirse işverenin sorumluluğunun olduğunun kabulü gerekir.
“Tüm uyarı ve çabalara rağmen önlem almamakta ısrar eden işverene idari yaptırım sağlanması için ALO170’i arayarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına şikayette bulunmak da önerilebilecek bir yöntemdir.”
“Haklı fesih” sebebi olabilir
Avukat Fatma Arda, işçinin başvurabileceği hukuki yolları da şöyle açıkladı:
“4857 sayılı İş Kanunu’nda, işçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 24. maddede düzenlenir. İş Kanunu’nun 24. maddesi I. fıkrasının (b) bendine göre, işçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçinin bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulması haklı nedenle fesih sebebidir.
“Yine işyerinde, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması halinde de işçi, çalışma koşullarının uygulanmaması nedeniyle İş Kanunu’nun 24. maddesinin II. fıkrasının (f) bendi uyarınca iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir.
“İşçinin COVID-19 kapması şart değil”
“Ancak bu davada ispat külfeti işçi üzerinde olduğundan; işçinin, işverenin COVID-19 önlemlerine uymadığını, bu önlemlere uyulmasını sağlamadığı için hasta olduğunu ispat etmesi gerekecektir. Eğer ispat edebilirse ve bir yıldan fazla süre ile kıdemi varsa kıdem tazminatına hak kazanmış olur.
“Bunun için işçinin COVID-19 kapmış olması da şart değildir. Eğer işyerinde önlemler alınmıyorsa ve ortam işçi için risk oluşuyorsa işçinin, iş akdini haklı nedenlerle fesih hakkı bulunuyor.
Mahkemeden işçi lehine karar
“Mahkemelerden birkaç örnek vermek gerekir ise kronik hastalıkları olduğu için kalabalık işyeri ortamına gitmek istemeyen bir işçi, ‘İstifa iradesi ile hareket etmediğini, COVID-19 korkusu nedeni ile istese de çalışamadığını, kronik astımı başta olmak üzere mevcut hastalıkları nedeni ile COVID-19 devam ettiği sürece çalışabilmesinin mümkün olmadığını’ beyan ederek kıdem tazminatı istedi.
“Yerel mahkeme ‘çalıştığı dönemdeki zorlayıcı sebepler nedeniyle iş akdinin davacı işçi tarafından haklı nedenle feshedildiği ve bunun sonucu olarak kıdem tazminatına hak kazandığı sonucuna varılmıştır’ diyerek davayı kabul etti.
“Pandemiden kaynaklı iş hukuku uyuşmazlıkları, iş hukuku yargılamasında yeni olduğu için bu konuda net ve kesinleşmiş yargı içtihatları henüz oturmadı. Bu nedenle dava yolu tercih edilecekse, hak kaybı yaşamamak için, her işyerinin ve her durumun kendi içerisindeki koşullarla hukuki olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.” (AS)