Türkiye'de 1970'li yılların ikinci yarısı ve 1980'li yıllarda 45'likler deyince ilk akla gelen sanatçılardan Coşkun Demir, mükemmel sesi ve yumuşak yorumuyla tanındı hep. Türkiye'yi farklı coğrafyalarda müziğiyle de temsil etti Demir.
İki kez katıldığı Eurovision yarışmasında geniş kitlelerce tanındı. Sanatçı 1982'de Ali Kocatepe ve Sezen Aksu ile bir araya gelerek "Heyamola" adlı şarkıyı seslendirdi.
1984'de Polonya'da yapılan Sopot Uluslararası Şarkı Yarışması'nda Türkiye'ye dördüncülük kazandırdı. 1997'de Kahire Uluslararası Şarkı Yarışması'nda ise Selma Çuhacı, Mine Mucur'a ait "Hep Bir Yarın Var" adlı şarkıyla birinci oldu.
Demir bir yandan çevre ve ülke sorunlarına da duyarlı bir sanatçı.
Son olarak Marmara Denizi ile araştırmalarını uzun yıllardır sürdüren Hidrobiyolog Levent Artüz'ün sözlerini yazdığı, Kanada'da yaşayan ünlü besteci aranjör Cenk Taşkan'ın (Majak Toşikyan) bestelediği "Marmara Denizi'ne Ağıt" şarkısını seslendirmesi ile Coşkun Demir 75 yaşında sosyal farkındalık projesi içerisinde yer aldı.
Coşkun Demir'le bir araya geldik, yaptığı işi seven, samimi bir sanatçıyı karşımızda bulduk. Biz sorduk o yanıtladı...
Sözleri Levent Artüz, bestesi Cenk Taşkan'a ait "Marmara Denizi'ne ağıt" adlı şarkıyı siz seslendirdiniz. Marmara Denizi'ne uzunca bir kıyısı olan Tekirdağ'ın Şarköy ilçesinin Mürefte beldesinde doğdunuz. Sizin için Marmara Denizi ne ifade ediyor?
Marmara Denizi çocukluğumun mutluluk kaynağı idi. Doğduktan sonraki ilk senem Mürefte'de, daha sonraki 7 senem Şarköy'de geçti. Bu yıllar buluğ çağımdan önceki en mutlu zamanlarımdı. Özellikle yaz ayları tüm zamanımız deniz kıyısında geçerdi. Bu yıllara ait belleğimize kazınmış bir anı vardır; kumsalda balıkçıların ağlarını denizden çekmelerine yardım ederdik. Onlar da bize koca koca barbunya balıkları verirdi. Ne kadar lezzetlidir barbunya balığı bilirsiniz. İlk gençlik yıllarım ve daha sonraki yıllar ne zaman barbunya balığı yesem hep bunu hatırlar aklıma gelir. Yıllar önce yediğimiz barbunya balığının ne yazık ki bugünlerde artık bulamıyoruz.
Yaz akşamlarında kumsalda piknik
Çocukluğunuzun Marmara Denizi, Şarköy sahilleri nasıldı?
Çocukluğumun Marmara Denizi tertemiz, pırıl pırıldı. Mürefte sahilleri rengarenk çakıllarla doluydu; Şarköy sahilleri ise tamamen kumsaldı. Şarköy'ün kumsalı emsalsizdi. Hatırlarım, annemin hazırladığı piknik sepetleri ile yaz akşamları kumsalın üzerinde kendimize eşi bulunmaz ziyafetler çekerdik. Şimdiki yapıların hiçbiri o yılların Şarköy sahilinde yoktu.
Marmara Denizi'ndeki kirlilik için ne düşünüyorsunuz?
Ne düşünebilirim ki; kelimenin tam anlamı ile dehşet verici, korkunç ve üzücü. Bizden bir iki kuşak önceki ve bizden sonraki kuşaklar için çok üzülüyorum. Bizlerin Marmara Denizi'nden aldığımız mutluluğu ve tattığımız lezzetleri maalesef yaşayamadılar ve yaşayamayacaklar.
Bu söylediklerim her duyarlı insanın hissedeceği duygular. Bir de Marmara Denizi'nin bu hale gelişinde sorumluluğu olanlar var. Bunların büyük bir kısmı yüreği sızlamadan bu kirliliğe sebep olan, bizzat umursamadan, bile bile kirletenler olduğu gibi çok uzun yıllardan bugüne kadar ülkemizi yönetenleri de büyük oranda sorumlu tutuyorum. Kirletilmesini önlemek için birçok yasa muhakkak ki çıkarılmıştır. Ama bu yasaların uygulanmasında gereken kararlılığı ve takibi gösterdiklerini hiç sanmıyorum.
Marmara Denizi ve müsilaj
Hidrobiyolog Levent Artüz'le ne zamandır tanışıyorsunuz? Şarkıyı seslendirme önerisi kimden geldi?
Kendisi ile 1990 yılından bugüne kadar dostluğumuz sürüyor. Aynı binada komşuyuz. Çok uzun süredir Marmara Denizi MAREM Projesi kapsamında araştırmalar yaptığını biliyorum. Zaman zaman bu araştırmalarla ilgili sohbetlerimiz oluyordu. Özellikle geçtiğimiz yaz yaşanılan müsilaj sıkıntısı beni de çok düşündürdü ve bu hale gelen Marmara Denizi'ne olan farkındalığı arttırabileceğini düşünerek, bu rezilliği konu eden bir şarkı söylemek istediğimi Levent Beye ilettim. Sağ olsun kayıtsız kalmadı. Birkaç gün içinde şarkı sözlerini oluşturdu, besteci ve aranjör Cenk Taşkan'ı da bu çalışmaya ortak ettik. Bu şekilde şarkımız ortaya çıktı.
Topluma, gençlere, çevreye duyarlı kişilere şarkı yolu ile mesaj vermekle ilgili düşünceniz nedir?
Bana göre tüm sanat türleri içinde insanların en çok ilgisini çeken ve insanları en çabuk etkileyeni müzik sanatıdır. Ben de bir yorumcu-şarkıcı olarak bu sanat dalının bir parçası olduğum için bu acıya, bu yaraya olan farkındalığı artırabileceğimi düşündüm. Bunun farklı örnekleri hem müzikte ve hem de diğer sanat dallarında görmek mümkün. Önemli olan etkileyici ve samimi olmak.
Çevre ve denizin kirletilmemesi ile ilgili ne yapılmalı.. Sanatçı olarak düşünceniz nedir? Sanatçılar ne yapmalıdır?
Bütün sanat dallarını iş edinmiş sanatçılar, dert ettikleri, sıkıntı duydukları yanlışları ve insanlara ve kendilerine yaşama sevinci, heyecanı veren olguları etkileyici ve samimi olarak eserlerine yansıtırlarsa, sanatlarını toplumu bilinçlendirmek ve arzu ettikleri mesajı vermek içinde icra edebilirler.
"Marmara Denizi'ne Ağıt" şarkısını bir haykırış olarak nitelendirebilir miyiz? Çevre ile ilgili panel eylem gibi aktivitelere davet geldiğinde gider misiniz? Sosyal medya hesaplarınızdan toplumum dikkatini daha fazla çekmek düşünceniz var mı?
Şarkımızın yorumlanması, tamamen dinleyenin kişiliğine bağlı 'adam sende!' diye de düşünebilir, bir haykırış olarak da.
Çevre ile ilgili tüm aktivitelere yasal sınırlar içinde kalmak koşulu ile haber verilirse veya davet alırsam seve seve katılırım. Sosyal medyayı da elimden geldiğince kullanmaya çalışıyorum.
Son olarak müzik çalışmalarınız nasıl gidiyor.. Konser, albüm çalışmalarınız var mı? Herhangi bir yerde sahne alıyor musunuz?
Pandemi dolayısıyla konser ve sahne çalışması yapmıyorum. Geçtiğimiz aylar 2 güzel şarkı yaptım. İlki 2 ay önce YouTube ve tüm müzik kanallarında 'Unutmaktan Geliyorum' şarkım. İkincisi de henüz yeni çıkan "Marmara Denizi'ne Ağıt" oldu. O da YouTube'ta ve tüm müzik kanallarında yerini aldı.
(YÖ/AÖ)