2026’da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 31. Taraflar Konferansı’na (COP 31) ev sahipliği için Türkiye ve Avustralya arasında süren rekabet sona yaklaşmış görünüyor.
Henüz resmî bir açıklama yapılmamış olsa da, Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, COP 31’in Türkiye’de gerçekleşeceğini ve Avustralya’nın müzakerelere liderlik edeceğini ileri sürdü. Ankara ise bu iddialara henüz doğrudan yanıt vermedi.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, böyle bir ev sahipliğinin ülke adına prestij sağlayacağı gibi önemli sorumluluklar ve riskler de getireceğine dikkat çekti.
COP 31’in resmî gündeminin yanı sıra ev sahibi ülkenin belirleyeceği ek gündemin de kritik önem taşıdığına işaret eden Türkeş, başarılı bir COP başkanlığı için hazırlıkların gecikmeden başlaması gerektiğini vurguladı.

DEM PARTİ İZMİR MİLLETVEKİLİ’NDEN NOTLAR
Brezilya-Belém’den #COP30 izlenimleri
“Lobilerin at oynattığı iklim fuarları”
Türkeş’e göre Türkiye, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların çözümüne katkı sunarak ve Akdeniz odaklı, Türkiye’nin ve Antalya’nın adını taşıyacak inisiyatifler geliştirerek, “marka değeri” taşıyacak sonuçlar elde edebilir.
Ancak olası ev sahipliği, Ankara’nın iklim politikalarına yönelik beklentileri de artıracak. “COP 31’de Türkiye’den de iklim değişikliği mücadelesinde ve uyumda, bugüne kadar verdiği sözlerin bir adım ötesine geçen, yeni ve çok daha kuvvetli sözler vermesi beklenecektir,” diyen Türkeş’e göre bu adımlar arasında emisyonlarda mutlak azaltım ve fosil yakıtlardan çıkış taahhütleri yer alabilir.
Türkeş’in bir diğer uyarısı ise fosil yakıt ve nükleer lobisinin olası etkisine yönelik.
Son 10 yılda COP zirvelerinin, fosil yakıt ve nükleer lobilerinin oldukça aktif olduğu “iklim fuarları”na dönüştüğünü aktaran Türkeş, “Türkiye’nin bu tarafa kaymaması, tersine, hem kömürden uzaklaşma ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltma hem de yeni yenilenebilir enerjinin payını artıracak girişimlere ve yutakların geliştirip artırılmasına önem vermesi lazım,” diyor:
“Aksi halde Türkiye’deki toplantı da, son üç konferansta olduğu gibi lobilerin at oynattığı iklim fuarlarına dönüşür. Bu da Türkiye’deki COP 31’in iyi anılmasının, yani bütün halinde başarılı ve az eleştirilen bir toplantı olmasının önüne geçebilir.”
(TY)











