* Fotoğraf: Pixabay.
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27), 6 Kasım'da Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde başladı.
18 Kasım'a kadar devam edecek zirveyle ilgili Uluslararası İklim Eylem Ağı'nın (CAN International) koordinasyonu ile sivil toplum örgütlerinin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) toplantılarında yayımladığı ECO haber bülteninin başlıklarını bianet ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) iş birliği ve Ayşe Bereket'in çevirisi ile sizlerle paylaşıyoruz.
ECO olarak dün ve bugün ülke liderlerin yaptıkları üst düzey açılış konuşmalarını ilgiyle takip ettik ve birçok ülke ve liderin petrol, doğal gaz ve kömürü içinde bulunduğumuz krizin sorumlusu olarak göstermelerinden dolayı mutluluk duyuyoruz.
COP26 karar metninde nihayet fosil yakıt filinden bahsedilmesiyle birlikte bir daha kapatılamayacak bir kapı açılmış oldu.
Ölü yağmur ormanlarını kazmanın ve yakmanın felakete giden bir yol olduğu ve bizi içinde bulunduğumuz derin kuyuya düşürenin petrol, doğal gaz ve kömür araması olduğu doğru. Bu sözlerin üst düzey liderler zirvesinde söylenmiş olması bizi heyecanlandırıyor.
Ancak ECO olarak bir takım sorularımız ve endişelerimiz var. Odada bir fil olduğunu kabul ederken tek yaptığınız yalan söyleyip, onun çok temiz bir fil olduğunu iddia etmekse bu fil odadan çıkarılamaz.
Fosil yakıt sömürgeciliği
Bazı liderlerin COP27 açılış konuşmalarında kendi ürettikleri petrol ve doğal gazın bir şekilde diğerlerininkinden daha iyi olduğunu iddia ederken sinsi ve aldatıcı kelimeler kullanmalarını duymak endişe verici. Oysa, sadece halihazırda açılmış ve işletilmekte olan sahalardaki ve madenlerdeki petrol, doğal gaz ve kömürü yakmanın bile sıcaklık artışını bırakın 1,5ºC dereceyi, 2ºC derecenin üzerine çıkaracağını biliyoruz.
Gerçek şu ki, petrol ve gaz tedarik zincirinden kaynaklanan emisyonların yaklaşık yüzde 80-90'ı petrol ve doğal gaz yakıldığında açığa çıkıyor - dolayısıyla şirketler ve ülkeler, tedarik zincirinin başka aşamalarındaki emisyonlara odaklanmaya çalıştıklarında, dikkatleri iklim kirliliğinin sadece yüzde10-20'sine çekmiş oluyor.
Afrika'daki doğal gaz atılımı temiz olmadığı gibi refah da getirmeyecek. Bu, içinde bulunduğumuz felaketi daha da ağırlaştıran bir fosil yakıt sömürgeciliğinden başka bir şey değil.
Odadaki fil temiz bir şekilde yakılabilirmiş gibi davranmayı bırakın. Filleri yakmayı bırakmanın zamanı geldi. Artık fosil yakıt kullanımına son verin.
* Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
Politikacılar yüzde 8,37 oranında bilime kulak veriyor
Delegeler COP için harıl harıl hazırlanmakla meşgulken, dünyanın 2015 yılında Paris'te taahhüt ettiği hedeften ne kadar uzakta olduğunu gösteren en son bilimsel kanıtları kaçırmış olabilirler. Sevgili okurlar, müsaadenizle ECO olarak, her ikisi de geçen hafta yayınlanan UNFCCC Sentez Raporu ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Emisyon Açığı raporunun temel bulgularını kısaca özetleyelim.
Sentez Raporu, mevcut ulusal katkı beyanlarıyla (NDC) küresel emisyonların 2030 yılına kadar, 2019 seviyelerine kıyasla, yalnızca yüzde 3,6 oranında azaltılabileceğini açıkça ifade ediyor.
Azaltım açığını kapatmak
Evet, doğru okudunuz. Bunu, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) önerdiği 2030 yılına kadar 2019 seviyelerine kıyasla yüzde 43 emisyon azaltımıyla karşılaştırmak ECO olarak bizi çok üzüyor. Neden mi? Çünkü mevcut ulusal katkı beyanlarında, yüzde 39'luk emisyon azaltım açığını kapatmak için herhangi bir plan bulunmuyor. Veya başka bir deyişle, mevcut ulusal katkı beyanlarıyla IPCC'nin önerdiği emisyon azaltımlarının yalnızca yüzde 8,37'si gerçekleştirilebilir.
Politikacılarımız bilime ne kadar mı kulak veriyor? Yüzde 8,37 kadar. Evet, şaka değil, yüzde 8,37. Kamuoyu araştırmalarında yüzde 8,37'lik güven oranına sahip birinin, bırakın tüm insanlığın kaderini elinde tutmasına, bir ülkeyi yönetmesine izin verildiğini gözünüzde canlandırmaya çalışın.
Acil bir sistem dönüşümü
Sadece bununla da bitmiyor. Raporda ayrıca, 2050 yılı 1,5°C derece karbon bütçesinin nerdeyse tamamını 2030 yılı itibarıyla tüketmek üzere olduğumuz da ifade ediliyor! Ayrıntıları seven okurlarımız için buyurun ayrıntılar:
Yüzde 50 olasılıkla ısınmayı 1,5°C derecede tutacak karbon bütçesi (500 gigaton karbon dioksit) kapsamında ve mevcut ulusal katkı beyanları baz alındığında, 2020-2030 dönemi kümülatif karbon dioksit (CO2) emisyonları muhtemelen geriye kalan karbon bütçesinin yüzde 86'sını tüketecek ve 2030-2050 dönemi için karbon bütçesinin sadece yüzde 14'ü kalacak. Bu sorunun çözümünü gelecek nesillere bırakmak istediğinizden gerçekten emin misiniz?
UNEP Emisyon Açığı raporu ise bu ürkütücü istatistiklerin bir kez daha altını çiziyor ve çok açık bir mesaj veriyor: İklim felaketi sadece acil bir sistem dönüşümü ile önlenebilir. "Kademeli değişim yapma" zamanını geçti, ihtiyacımız olan acil olarak tüm ekonomik sistemin dönüştürülmesi. Rapor, yumuşak bir geçiş yapma trenini kaçırdığımızı açıkça ifade ediyor. Önümüzde zorlu bir yolculuk var.
* Fotoğraf: staticflickr.
Dekarbonizasyon Günü
Sevgili delegeler, 11 Kasım Cuma gününe kadar Azaltım Çalışma Programı (Mitigation Work Programme-WMP) metnini hazırlamayı hedeflediğinizi duyduk. Ama bir dakika! 11 Kasım aynı zamanda Dekarbonizasyon Günü ve Sigmund Freud'un dediği gibi hiçbir şey tesadüf değildir.
ECO olarak, Cuma gününe kadar 2030 yılına kadarki dönemi kapsayan ve 1,5°C derece hedefiyle tutarlı bir Adil Enerji Dönüşümü'nü mümkün kılacak bir sektörel dekarbonizasyon yaklaşımı da içeren bir Azaltım Çalışma Programı yazabilmenizi diliyoruz. Bu tür bir program, önümüzdeki on yıl içinde ülkeleri büyük emisyon azaltımları gerçekleştirerek çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini kurtarmaya teşvik edecek doğru teknik ve finansal mekanizmalar da üretmelidir.
Almanya'dan 170 milyon taahhüt
Bugün, liderler zirvesi açılış konuşmalarında Almanya, G7 ve V20 (Kırılgan Ülkeler-20) arasındaki ortak bir girişim olan Küresel Koruma Kalkanı'na 170 milyon avro verme taahhüdünde bulundu. G7 ve İklim Kırılganlığı Forumu'nun bu girişimi COP27'de duyurmayı tercih etmiş olması en yoksulların ve iklim krizinde sorumluluğu en az olanların yardıma ihtiyacı olduğunun bir kabulü olsa da, bu açılış cümlesi aynı zamanda bu girişimin ne kadar yetersiz kaldığı da gösteriyor. Almanya, G7 ülkelerinden sadece biri ve Kayıp ve Hasar tazminatı için şu anda başka hiçbir kayda değer finansman teklifi olmadığı için V20 ülkelerinin başka seçeneği yok.
Kayıp ve Hasar finansmanı
Küresel Kalkan'ın amacı, "Insuresilience Girişimi"ni baz alarak, iklim etkilerinin neden olduğu kayıp ve hasarları telafi edecek yenilikçi sigorta ürünleri sunmak. Ancak sigorta gerçekten ihtiyacı olan kişilerin satın alabilecekleri bir ürün değil, bu kişilerin yaşadıkları tüm kayıpları kapsamıyor ve uzun vadeli sigortalar için yerli sigorta piyasalarının güçlü ve sağlam olması gerekiyor.
Bazı iklim maliyetleri için uygun bir yöntem olabilir ancak şu anda yaşanan kayıpların büyüklüğü düşünüldüğünde son derecede yetersiz kalıyor.
Örneğin, Pakistan'da art arda yaşanan sıcak dalgaları ve seller sonuncunda çok büyük kayıplar yaşanıyor. Bu, 2021 yılında hükümetin Ahr vadisindeki feci selin ardından, Alman hükümetinin müdahale etmek zorunda kalmasının bize göstermiş olduğu üzere sigorta piyasalarının altından kalkabileceği bir durum değil. Yeni ve ek bir Kayıp ve Hasar finansmanına ihtiyaç var. Bu mekanizmanın hibe tabanlı olması ve piyasaların altından kalkabileceği değil, etkilenen insanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek ölçekte olması gerekiyor.
(TY)