* Fotoğraf: Extinction Rebellion / Twitter
İskoçya’nın Glasgow kentinin ev sahipliği yaptığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26’ncı Taraflar Konferansı’nda (COP26) müzakereler sonuçlandı.
COP26 sonrasında hazırlanan Glasgow İklim Paktı itirazlara rağmen bütün ülkeler tarafından imzalandı.
“Dünyanın son şansı” olarak lanse edilen zirvenin beklentileri ne denli karşıladığı ise hala muamma. Öyle ki İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg zirve sonrası Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda konferansın “falan filan” diye geçtiğini yazdı.
Gözlemci olarak zirve boyunca Glasgow’da olan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nden iklim değişikliği kıdemli uzmanı Dr. Ümit Şahin konferansın sonuçlarını bianet’e değerlendirdi.
Fosil yakıtların ve kömürün ilk kez COP kararına girmiş olmasını olumlu değerlendiren Şahin, gelişmekte olan ülkeler için adaptasyon finansmanının en az iki katına çıkarılacak olmasını ve gelecek sene gerçekleşecek COP27’ye kadar ülkelerin iklim taahhütlerini artırmaya çağrılmasını da olumlu adımlar olarak niteledi.
Konferansın Paris’teki gibi yeni bir anlaşmanın yapılacağı bir konferans olmadığı için baştan beri mucize beklemenin de yanlış olduğunu ifade eden Şahin, buna rağmen hayal kırıklığı yaratan bölümlerin de anlaşmada söz konusu olduğunu ifade etti. Bunlardan en önemlisi taslak metinde yer alan “azaltılmamış kömür enerjisi ve verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarını aşamalı olarak kaldırma” ifadesinin “aşamalı olarak azaltmaları” şeklinde değiştirilmiş olması.
"Çok daha iyi sonuçlar çıkabilirdi"
Konferansta çok daha iyi sonuçların da çıkabileceğini dile getiren Şahin, beklentilere karşılık çıkan sonuçlara ilişkin şunları söyledi:
“İngiltere Brexit sonrası Avrupa Birliği dışında, tek başına böyle bir zirveye ev sahipliği yaptığı için burada bir diplomatik başarı çıkartmak istedi. Bunu da zaten zirvenin ilk haftasında Boris Johnson şovuyla gördük. Ardından da bütün tarafları bir ortak zeminde buluşturacağı iddiasında bulundu. Son gün bu olmayınca da ‘biz çok uğraştık ama ancak bu kadar başarılı olabildik’ şeklinde bir özür sundular. Yani açıkça bir uluslararası ilişkiler oyunu oynandı.
“Beklentileri bu kadar yükseltmek sanki bu COP’ta bir şey çıkacak ve dünya kurtulacak, çıkmazsa da dünya batacak gibi bir algı yaratmak iklim krizi politikasını hali hazırda izleyenlerin zaten pek ciddiye almadığı bir şeydi. Ama her iklim COP’u sonuçta radikal çözüm bulunması talebiyle başlar. Nitekim bizim de talebimiz buydu ancak beklentimiz bu değildi. Benim şahsen işlerin daha fazla bozulmaması ve olumlu yönde adımlar atılması gibi bir beklentim vardı. Olumlu adımlar da atıldı ama çok daha iyi sonuçlar çıkabilirdi.”
Kömürden çıkış "azaltım" olarak değişti
İklim konusundaki eşitsizlikleri biraz olsun azaltacak yönde finansman kararlarının çıkabileceğini söyleyen Şahin, Avrupa Birliği (AB) ve ABD buna izin vermediğini, yani daha fazla para vermek istemediğini ifade etti.
Taslaktaki kömürden çıkış gibi radikal bir ifadenin sonuç metninde “azaltım” olarak değiştirilmesini de kömürle ilgili politikaları önemseyen Çin, Hindistan gibi ülkeler eliyle engellendiğini söyledi:
“Böylece büyük ölçüde COP26 hayal kırıklığıyla sonuçlandı denebilir. Bütün hayal kırıklıklarına rağmen olumlu yönde atılmış adımlar da var tabii.”
Adaptasyon finansmanı iki katına çıktı
Zengin ülkeler 2009’da verdikleri bir sözle gelişmekte olan ülkelere her yıl 100 milyar dolar vermeyi taahhüt etmişti. Şahin’in aktarımına göre, bu taahhüdün 2020’de 80 milyar doları bulduğu, 2023’e kadar 100 milyar doları bulacağı iddia ediliyor. Öte yandan Şahin, bu finansmanın tamamının gerçek anlamda iklim finansmanı olup olmadığının da şüpheli olduğunu belirterek şöyle devam ediyor:
“Öyle olsa bile, 100 milyar dolara ulaşamamış olması gibi bir problem var. Fakat COP’ta temel problem o değildi. Çünkü bu sene olmasa da bir iki seneye bu miktara ulaşılacak. COP’taki asıl meselelerden biri 100 milyar dolar çok yetersiz ve aslında sorunu çözmüyor. 2025’ten sonra belki bu miktarın arttırılması gündeme gelebilecek. Daha önemli bir diğer nokta ise gelişmekte olan ülkeler uzun süredir adaptasyon konusundaki finansmanın yeterli olmadığını söylüyorlardı.
"İklim krizinden en çok etkilenen ülkeler bu etkilere karşı daha hazırlıklı olmalarını sağlayacak ekonomik kaynaklara sahip değiller. O nedenle bu finansmanı iklim krizine neden olan ülkelerin sağlaması gerekiyor. Ama 80 milyarın içinde adaptasyona harcanan para toplam paranın sadece dörtte birini oluşturuyor. Bu çok yetersiz olduğu için gelişmekte olan ülkeler son Glasgow İklim Paktı’na adaptasyon finansmanının iki katına çıkarılacağı sözünü sokmayı başardılar. O da gelişmekte olan ülkeler açısından önemli bir aşamaydı.”
Kayıp zarar mekanizmasına destek yok
Ancak adaptasyon, gelişmekte olan ülkelere gelecek süreci kapsayan bir fon sağlıyor. Mevcut durum için, yani bu ülkelerin hali hazırda yaşadıkları iklim felaketleri için kayıp ve zarar mekanizması adı altında bir tür onarım fonu daha var. COP26’daki taleplerden biri de bu mekanizmaya ilişkin bir finansman kaynağı oluşturulmasıydı. Çünkü gelişmekte olan ülkeler mevcut zararları karşılayabilmek için borç almak zorunda kalıyorlar. Şahin şunları anlatıyor:
“İngiltere’nin bu konuyu gündeme getirmeye niyeti yoktu ancak iklim felaketlerinden etkilenen ülkeler konuyu gündeme aldı ve bir karar önerisi hazırladılar. Ancak ABD ve AB kabul etmedi. Yani buradan, finansman konusunda gelişmiş ülkelerin borcunu ödemeye niyeti yok sonucu çıktı. Gelişmiş ülkeler bu kayıp zarar mekanizmasına para vermeyi kabul ederlerse ileride bu konuda mahkemelik de olabileceklerini düşünüyorlar. Çünkü bu biraz tazminata benziyor ve onlar da tazminat vermek istemiyorlar.
“Sadece ileri süreci kapsayan adaptasyona para vermeyi tercih ediyorlar. Dolayısıyla gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bu seneki en önemli çatışma kayıp zarar mekanizması üzerine oldu.”
"Sonuç zayıfladı"
COP26’da 190’dan fazla ülke kömürden çıkış üzerine ayrı bir anlaşmaya imza attı. Fakat dünyanın en büyük fosil yakıt kaynağı ABD ve Çin bu anlaşmayı imzalamadı. Türkiye de anlaşmaya imza atmayan ülkeler arasında yerini aldı. Anlaşmaya imza atanların zaten kömürden çıkış yolunda ülkeler olduğunu belirten Şahin bunun sadece “malumun ilanı” olduğunu söyledi. Anlaşmadaki en önemli kısmın Vietnam ve Endonezya gibi ülkelerin ilk kez kömürden çıkış üzerine bir beyan vermeleri olduğunu da ekledi:
“Buradaki asıl olay COP kararlarında bugüne kadar kömür ya da fosil yakıt lafı hiçbir zaman geçmemişti. Paris Anlaşmasında da yer almaz, sadece emisyon olarak söz edilir. Dolayısıyla kömürün COP kararlarına girmesi önemli. Ancak Hindistan ve Çin, taslaktaki ‘çıkış’ lafını son anda ‘azaltma’ olarak değiştirdi. Böylece ülkeler kömürü bırakacağız değil kömürü azaltacağız demiş oldular.
"Bu da Glasgow sonucunu zayıflatmış oldu. Çünkü İngiltere burada kömürden çıkış lafını çok önemsiyordu ve bu anlamda da İngiltere başarısız olmuş oldu. Yine de kömürün bildiriye girmiş olması olumlu diyebiliriz.”
Türkiye değerlendirmesi
Türkiye COP26’ya Paris Anlaşması’nı onaylamış ve 2053’te net sıfır hedefini ilan etmiş olarak katıldı. Türkiye’nin Paris Anlaşması zemininde 2030’a yönelik bir ulusal katkı beyanı sunması gerekiyordu, henüz sunmadı. Şimdi bu beyanı önümüzdeki sene yapılacak COP27 öncesinde sunması gerekiyor. Şahin, bu nedenle 2030’a kadar nasıl bir yol haritamız olduğunun belli olmadığını ve Türkiye’nin bir yandan da 2050 yol haritasını da hazırlaması gerektiğini fakat bunlar için henüz erken olduğunu belirtti:
“Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olarak katıldığı ilk COP’tu bu ve sonuç kararına katıldığını açıkladı. Özellikle son gün kapanıştan önce yaptığı konuşmada, henüz kömürden çıkış lafı da taslakta varken kararı ve İngiltere’nin çabalarını bütünüyle desteklediğini açıkladı. Bu, Türkiye’nin kömürden çıkışı da desteklediğini gösterdi. Dolayısıyla artık beklentimiz, yeni ulusal katkı beyanında ve 2050 yol haritasında Türkiye’nin öncelikle hiçbir kömür santrali yapmayacağını duyurması, ikincisi de belli bir takvim içerisinde kömürden çıkış tarihini açıklaması.
“Bizim yaptığımız çalışmaya göre, Türkiye en geç 2035’te kömür santrallerinin tamamını kapatabilir, hatta daha iddialı bir planla bu 2030’ların başı da olabilir. Bunun için çok iddialı bir yenilenebilir enerji kurulumu yapması lazım, bugünkü hızla olmaz. Bizim çalışmamıza göre bugünkünün en az üç katı hızla rüzgar ve güneş enerjisine yönelmesi ve şebeke esnekliğini sağlayacak önlemler alması gerekiyor. Glasgow’daki tavrı da olumlu bir tavırdı ve bundan sonraki eylemleri orada alınan kararların belirleyeceğini ifade etti. Bu da önemli bir taahhüttür.”
Anlaşmada ne var?Anlaşmanın taslak metni geçtiğimiz hafta başında yayımlanmış, ülkelere metni müzakere etmeleri için 12 Kasım Cuma günü 18.00’e kadar süre verilmişti. Ancak maddeler üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle metin daha ileri tarihte açıklanabildi. Anlaşma metni, sekiz başlık altında yer alan 97 maddeden oluşuyor. Başlıklar ise şu şekilde sıralanıyor: “Bilim ve aciliyet”, “uyum”, “uyum finansmanı”, “azaltım”, “azaltım ve uyum için finans, teknoloji aktarımı ve kapasite geliştirme”, “kayıp ve zararlar”, “uygulama”, “iş birliği”. Anlaşmada bugüne kadar Paris Anlaşması kapsamında verilen Ulusal Katkı Beyanı’nın (NDC) güncellenmiş halini vermeyen Türkiye gibi ülkelerin COP27’ye kadar bu belgeyi sunmaları gerektiği de belirtiliyor. Paris Anlaşması’nın 6’ncı maddesi üzerindeki tartışmalar da konferansın önemli bir bölümünü oluşturuyordu. Madde kapsamında anlaşmaya taraf ülkelerin emisyon azaltım taahhütlerini yerine getirebilmeleri için piyasa mekanizmaları oluşturulması öngörülüyordu. 6’ncı madde kabul edildi ve Paris Anlaşması’nın uygulanmasına dair ilkelerin belirlendiği Paris Kurallar Kitabı’na girdi. Türkiye ne dedi?Türkiye delegasyonu tarafından yapılan açıklamada “Anlaştığımız maddeler dünyaya doğru bir sinyal gönderiyor. Kararlar bütün çabalarımızı ve iklim değişikliğine karşı mücadeledeki hevesliliğimizi yansıttığı için müteşekkiriz” denilmişti. Türkiye’nin bundan sonraki yol haritasının da açıklandığı konuşmada 2022 başında, 2030 ve 2053 yol haritalarını belirlemek için tüm paydaşların katılımıyla bir iklim şurası oluşturulacağı, COP26’daki tüm bu kararların Türkiye’nin ulusal ve uluslararası taahhütleriyle uyum için birincil yönlendirici olacağı söylendi. Türkiye, kararların uygulanması konusunda bölgesel lider olma ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir gezegen bırakma konusunda kararlı olduğunu belirtti. * COP26'daki ittifak ve taahhütlere dair CAN Europe'un hazırladığı ayrıntılı dosyaya buradan ulaşabilirsiniz. |
(TP)