Beni terasına davet etti ve bir masaya oturttu, arkadaşlarıyla uzun sabah kahvaltısı yapmaktan hoşlandığını ve gazeteleri okumayı, beğendiği köşe yazarlarını tartışmayı sevdiğini söylüyordu.
Burası Compay'ın doğduğu ev, çocukluğu bu evde, bu terasta geçmiş Siboney plajı olarak bilinen yerin bir zamanlar denizden çok uzakta olduğunu anlatıyor. Trovador müziğinden başlayarak bir röportaj yapmak istediğimi söylüyorum, Peru'dan döneli daha sekiz saat olmuş ama hala dinç gözüken adam sakin bir şekilde sorularımı cevaplamaya başladı.
İlk dinlediğim şarkı
Havana Üniversitesi'nde Aula Magna ve Silvio Rodriguez, Trovador müzik hakkında eğitim vermeye başladı, bu çok önemli geliyor bana, sizin için bu müziğin anlamı ne?
Dokuz yaşındayken, ne anlattığını kavrayamadığım bir şarkı sözü elime geçti, Rosendo Ruiz ya da Sindo Garay yazmış olacak. O yaşlarda şarkıdaki duyguyu anlamam mümkün değildi ama o şarkıda bir şey olduğunu fark etmiştim. O şarkıyı söylediğim zaman kafamın çok rahatladığını hatırlıyorum. Üzerinden 80 yıl geçti ve o şarkıları daha hala hatırlıyorum. Bazen o dönem müzik yapanlar toplanıp konuşuyoruz, orada birçok genç görüyorum O gençlerle Cesar Portillo'nun 95. yaş günü partisine katıldım. Mükemmel bir partiydi.
Bizim için küçük bir çocuğa verilebilecek en iyi hediye şarkı söylemektir, bebek ağlamaya başlıyorsa mesela bir Sindo şarkısı söylemeye başlayın, bebeğin hayatına müzik girmiştir, tabii ağlama sesi de kesilir hemen.
Dünyada 80 yaşından sonra müzik yapmaya devam etmenin çok az örneği görülüyor ama siz ve arkadaşlarınız hala dünya turnelerine çıkıyorsunuz?
İnsanlar gitar çalmak ve şarkı söylemekten hoşlanıyorlar, olan yalnızca bu. Sanırım burada öncelikle müziğin yalnızca solfej ya da teori olarak öğrenmememizle ilgili bir durum var ama daha sonra eğitimin de şart olduğunu anladım.
15 yaşındayken Santiago de Cuba'da, Profesor Ernesto Toujares'in yazdığı bir klarnet öğrenme metodu kitabı almıştım, param da yoktu bir tabaka tütüne satın almıştım o kitabı. 1922'de biraz mandolin biraz klarnet öğrenerek bir şarkı sözü bile yazdım. "Kalbimi çalan Çinli Kız" diye bir şarkıydı bu. Daha sonra Santiago Bando'suna klarnetçi olarak katıldım, hatırlıyorum 1929'da bu grupla Cumhuriyet Meydanı'nda konser vermiştik.
Önemli olan müziğe başlamak değil
İlk müzik yaptığınız yılları nasıl hatırlıyorsunuz?
Daha on iki yaşındayım, kısa bir pantolon vardı ayağımda, Santiago de Cuba'da altı çocuk Los Hoyos diye bir grup kurup eğlenceli şarkılar söylüyorduk, bizim için bir oyun gibiydi.
O halde müziğe başlayalı tam 90 yıl olmuş...
Evet, ama önemli olan başlamak değil, devam etmek. Bu sarhoş olmakla alkolik olmak arasındaki fark gibi, ara sıra içki içersiniz ya da içkiyle hayatınıza devam edersiniz fark burada.
Yeni şarkılar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunu analiz edecek kadar düşünmedim ama şarkılar güzel sözlerden bahsettikçe benim için sorun yok. Bunu yalnızca ben söylemiyorum bir müzikolog olan Danilo Orozco'da böyle söylüyor.
80'li yılarda geleneksel müzikler üzerine özellikle fakültelerde eğitim verilmeye başlandı. Şimdi sizin gibi hissiyatla müzik yapanla daha genç eğitimli müzisyenler arasında fark görüyor musunuz?
Şu açık, Küba müziğinin daha çok tanınması için eğitim iyi bir şey. Notaları tanımak, metotları öğrenmek insana güç verir. Ben yaptığımız müziğin ne anlama geldiğini Chan Chan'ı söylerken farkettim. Aslında Chan Chan çok basit bir şarkı dört tane notası var, bunu öğrenmek kolay, gençlerin bunu söylemesi de güzel.
Benim için gençlerin müzikle uğraşmasının öğretici bir tarafı da var. Jose Miguel Gomez, Zayas gibi Batista rejimine kadar iyi müzik yapan insanları tanıdım. Bana öyle geliyor ki devrimden sonra Küba müziği yeni bir döneme girdi, bunun altında da sanırım insanların devletin kendilerine ait olduğunu hissetmeleri yatıyor.
Ben politik birisi değilim, müzisyenim. Fakat Fidel'in çağrısıyla Sierra Maestra'ya gittim. Orada yerli çocuklara eğitim verme işiyle uğraştım, çok güzel günlerdi.
95 yaşında olmak nasıl bir şey?
Çıkış kapısını görmek gibi. Ölüm sahte bir şey . Biz ölmeyeceğiz, değişip başka yere uçacağız. Vücudunuz bu dünyadan giden ama uçarak başka bir halde geri döner. Büyük şairler, büyük yazarlar çocuklar gibidir, ölüme inanmazlar.
Compay Segundo ile bu röportajı yapmamdan sona öldüğü haberini aldım. Küba müziğini iyi bilen ve Küba Yazarlar ve Sanatçılar Birliği (UNEA) Başkanı Abel Prieto cenazeye beni de çağırdı. Gazetelerde bir ilan vardı 'Chan Chan'ın yaratıcısı öldü' diye. Burası bizim ülkemizdi, Compay bu ülkenin şarkıcısıydı, onun ölümüyle müziğimizde de birşeyler kaybettiğimizi anladım.
Bugün Compay'ın bir şafak vakti tekrar dünyaya dönmesini bekliyorum.(NK)
Rebelion.org'dan çeviren Nuh Köklü.