"Bir savaşı haberleştirmek, kaos, yıkım ve ölümle kuşatılmış yerlere gitmek anlamına geliyor... ve bunlara tanık olmak. Orduların, kabilelerin, teröristlerin saldırıları gerçekleşirken, bir propoganda fırtınası içinde gerçeği bulmaya çalışmak demek.
"Evet, bu risk almak anlamına geliyor. Sadece kendin için değil, birlikte çalıştığın insanlar için de.
"Yıkımlar, göçükler, yanmış evler, sakat kalan bedenler, çocukları ve kocaları için ağlayan kadınlar....
"Bizim görevimiz savaşın bu korkunç yüzünü titizlikle ve önyargısız bir şekilde aktarmak. Kendimize her zaman sormalıyız: aldığımız risk yapacağımız habere değiyor mu? Cesaret nedir? Meydan okuma nedir?
"Çatışma haberleri yapan gazetecilerin omuzlarında büyük bir sorumluluk vardır ve zor seçimlerle karşılaşırlar. Bazen en ağır bedeli öderler."
Sunday Times muhabiri Marie Colvin (55), hayatını savaşlarda acı çeken halkların hikayelerini dünyaya duyurmaya, tiranların insanlığa karşı işlediği suçları ifşa etmeye adamış bir kadın gazeteciydi. Muhabirliğin, uluslararası kamuoyunun olan bitenin farkına varmasını sağlayacağına inanıyordu.
22 Şubatta Suriye'nin Humus şehrinde bir bombardıman sırasında öldürüldü.
Son haberini ise öldürülmeden birkaç saat önce CNN'den Anderson Cooper'ın programına bağlanarak geçti.
Bu konuşmada, sağlık kliniğine çevrilmiş bir odada, şarapnel parçalarıyla yaralanmış bir bebeğin ölümünü izlediğini anlatıyordu öfke ve korku dolu bir sesle.
Ekranda o bebeği, diğer yaralıları ve çaresizce ellerini kafasında birleştiren doktoru izledik biz de.
Programın sunucusu Cooperson, birçok kişinin aslında bu görüntüleri göstermemeleri gerektiğini söyleyeceğini, bunun çok tartışılan bir konu olduğunu söyledi ve sordu: "Sence tüm bu görüntüleri izlemek neden önemli? Senin şu anda orada olman neden önemli?"
Colvin'in cevabı netti: "Bunların kesinlikle gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle birşey, çatışma ortamından çok uzakta olan izleyicinin, orada neler olduğunu görmesi açısından önemli. Gerçek bu.
"Burada 28 bin sivil var. Savunmasız kadınlar, erkekler, çocuklar saklanıyor, bombalanıyor. O küçük bebek, bugün ölen iki çocuktan, hergün yaralanan çocuklardan biriydi. Bu görüntüler, insanların 'Neler oluyor ve neden kimse hergün yaşanan bu cinayeti durdurmuyor?' diye düşünmesini sağlayacaktır."
Bundan birkaç saat sonra Marie Colvin, 45 sivil, Fransalı fotomuhabiri Remi Ochlik ve iki Suriyeli gazeteci öldürüldü.
O "yorumsuz" bir insan değildi
Colvin'in öldürülmesinin ertesi günü, annesi Daily Mail'den Charles Walford ve Nabila Ramdani'ye verdiği röportajda; çalıştığı gazetenin ona Humus'tan ayrılmasını söylediğini, ancak Colvin'in bitirmesi gereken bir haber olduğunu söyleyerek orada kalmak istediğini söyledi ve ekledi:
"Size (gazetecilere) konuşmamın tek sebebi, kızımın mirasının 'yorumsuz' kalmasını istemememdendir. Çünkü o 'yorumsuz' bir insan değildi.
"Kızımın mirası, tutkulu olmak ve inandığın şeylere müdahil olmaktır. Ve bunu dürüstçe ve korkusuzca yapmak..."
"Sizi bulurlarsa öldürürler"
Suriyeli askerlerin Libya istihbaratına düşen konuşmaları, Colvin'in de yayın yaptığı basın merkezini vurmaları için doğrudan emir aldıklarını ortaya çıkardı. Bu telsiz konuşmalarında, askerlere gazeteciler başarılı bir şekilde öldürüldüğü takdirde, teröristlerle yaşanan çatışmada kazayla öldüklerini söylemeleri tembih ediliyordu.
Libération gazetesi için çalışan Fransalı gazeteci Jean-Pierre Perrin de, basın merkezinin Suriye ordusu tarafından bombalanacağını daha önce duyduklarını söyledi: "Birkaç gün önce acilen şehri terketmemiz gerektiği söylendi. 'Sizi bulurlarsa öldürürler' dediler. Bunun üzerine şehirden ayrıldık ama Marie geri dönmek istedi."
Marie Colvin kimdir?
Marie Colvin, 1956'da doğdu. Yale Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra New York'ta United Press International için gece 12'den sabah 6'ya polis muhabiri olarak çalışmaya başladı. 1984'te Paris'te United Press International yayın yönetmeni oldu.
1985'ten beri ise İngiltere'de Sunday Times gazetesi için çalışıyordu.
Sunday Times'ın Ortadoğu muhabiri olan Colvin, 1986'daki El Dorado Canyon operasyonunun ardından Kaddafi'yle ilk röportaj yapan gazeteci oldu.
Yugoslavya, İran, Sri Lanka ve Zimbabwe'de yaptığı çalışmalar nedeniyle İngiltere basınından iki kere (2001 ve 2010) "En İyi Dış Haber Muhabiri" ödülü aldı.
2000'de Kosova ve Çeçenistan'da yaptığı haberler için International Women's Media Foundation'dan "Gazetecilikte Cesaret Ödülü"nü ve Foreign Press Association'dan Yılın Gazetecisi Ödülü'nü aldı.
BBC'nin Arafat: Behind the Myth belgeselinin editörlüğünü ve yapımcılığını yaptı. İspanya İç Savaşı'nda muhabirlik yapan Martha Gellhorn hakkında bir belgesel hazırladı.
2010'da, savaş bölgelerinde gazetecilik yapmanın tehlikelerine dair yaptığı konuşmada Colvin, gözünü kaybetmesine ilişkin bir soruyu şöyle yanıtlamıştı:
"Birçoğunuz kendinize 'Bunun bedeli hayatımıza değer mi? Gerçekten bir fark yaratabilir miyiz?' diye soruyorsunuzdur.
"Bu soruyu yaralandığımda kendime sordum. Hatta bir gazete, 'Marie Colvin bu sefer çok mu abarttı" diye manşet atmıştı. O zaman da, şimdi de cevabım aynı: Evet, değer". (ÇT)