Öldürülmesinin üzerinden 16 yıl geçtikten sonra, ona işkence etmekten sanık sanık dört polis; Hasan Cavit Orhan, Süleyman Sinkil, İbrahim Dedeoğlu ve Sadi Çaylı "kastı aşan insan öldürmekten yalnızca 8 yıl 10 ay 20'şer gün" ceza aldılar. Ama hala serbestler. Cezaları kesinleşirse cezaevinde yalnızca 21'er ay geçirecekler.
Kararın ardından Altınbaş ailesinin avukatı Oya Aydın'ın sanıkların tutuklanması talebi reddedildi. Sanıklar da davanın hemen ardından temyize başvurdu.
Avukat Aydın, ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen kararın çok geç kaldığı kanısındalar ve, "yetersiz"olduğunu düşünüyorlar.
Aydın: İşkencenin nihayet tespit edilmesi çok önemli
Davayı 1998'den itibaren izleyen avukat Aydın, bianet'e verdiği yanıtta kararı "kesinlikle yetersiz" sözleriyle yorumluyor. Polislerin "kasıtlı insan öldürme"den yargılanması gerektiğini söyleyen Aydın, "kastı aşan insan öldürme"suçundan verilen cezayı da "adil" bulmuyor.
Aydın'ın bir başka eleştirisi, 6'da 1 ceza indirimi uygulamasına ve kararın bu kadar geç çıkmasına.
Aydın ayrıca, Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) "Nisan 1991'den önce işlenen suçlarda hüküm süresinin beşte birinin uygulanması" geçici maddesi gereğince, sanıkların hapse girmeleri durumunda da infaz hakimliği kararı ile hapiste sadece 21 ay tutulabileceğine dikkat çekiyor.
"Kamuoyu desteğinin önemi görüldü"
Aydın, Birtan Altınbaş davasının kamuoyu desteğinin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini hatırlatıyor.
"Dava sahipsizdi ilk başlarda, bu yüzden yargılamaları rahatça uzattılar" diyen Aydın, ilk karar çıktığı zaman yaşadıklarını şöyle aktarıyor:
"İlk karar çıktığında bir sürü polis kapıya yığılmıştı. Alkışlarla kararı protesto ettiler. Büyük baskı altındaydık. Zamanla artan kamuoyu desteği bu baskıyı azalttı. Powell'in mektubunun ardından dava görünür hale geldi. Kamuoyu desteği olmasa bu dava böyle sonuçlanmazdı. Kamuoyunun ne kadar önemli olduğunu bu dava ortaya koydu."
Aydın'ın bu tespitine İHV Başkanı Önen de katılıyor. Önen, kamuoyunun yakından ilgilendiği Manisalı çocuklara işkence davasının da caydırıcı bir etkisi olduğunu belirtiyor: "Altınbaş davasının da benzer bir etki yapmasını bekliyoruz. İşkencenin bitmesinin bu davalarla sağlanmasını diliyoruz"
Önen: Karar geç kaldı dava uzun sürdü
Önen dava sonucunu, "çok geç kalmış bir karar, çok uzun sürmüş bir dava" sözüyle yorumluyor. Önen, verilen cezanın da "en az seviyede" olduğunu ve "işkence suçunun cezalandırılmadığını" söylüyor:
"Polisler hakkında mahkeme tarafından verilen ilk karar "kastı aşan insan öldürmekten" 4 yıl hapis cezasıydı. Altınbaş'ın avukatları bu cezaya işkence suçunun eklenmesini istedi. Bunun üzerine ceza 10 yıla çıktı. Ancak eklenen iki yıl mahkeme heyetinin takdiri nedeniyle geri alındı, sonuçta işkence cezalandırılmamış oldu."
"Çok geç gerçekleşen adalet, adalet değildir" diyen Önen, uzun yıllar mahkemelere polislerin getirilememesini eleştiriyor: "Adalette ayrımcılık yapıldı. Maaşları ödenen, terfi ettirilen, emekli olan polisler duruşmalara getirilemedi. Karar duruşmasında da Altınbaş'ın avukatlarının tutuklama talebi reddedildi. "
Aydın: Temyiz etmeyi düşünmüyoruz
Kararı çok olumlu değerlendirmemelerine karşın temyize de gitmeyeceklerini belirten Aydın, bunun gerekçesini "16 yılın sonunda artık bir an önce cezaların uygulandığını görmek istemeleri" olarak açıklıyor.
Bu tip davaların ya zaman aşımı ya düşük cezayla sonuçlandığını vurgulayan Aydın, "en azından ceza almış oldular, yurtdışına çıkış yasağı getirildi" diyor.
Dava 9 yıl sürdü
Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Bilimleri öğrencisi Birtan Altınbaş, 9 Ocak 1991'de Ankara'da gözaltına alındı. 15 Ocak'ta Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne kaldırılan Altınbaş burada hayatını kaybetti. Otopsi sonucunda Altınbaş'ın şiddete maruz kaldığı için hayatını kaybettiği anlaşıldı.
İçişleri Bakanlığı'nın polisler hakkında 7 yıl sonra verdiği soruşturma izninin ardından açılan davada Tanser Kayhan,Talip Taştan, Mehmet Kırkıcı, Muammer Eti, Nait Kılıç, İbrahim Dedeoğlu, Sadi Çaylı, Süleyman Sinkil, Hasan Cavit Orhan ve Ahmet Baştan sanık olarak yargılandı.
Ankara 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk dava sonucunda, "sorgulama ekibi"nde yer alan polis memurları İbrahim Dedeoğlu, Sadi Çaylı, Süleyman Sinkil ve Hasan Cavit Orhan, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "kastı aşan insan öldürme" hükmünü içeren 452/1. maddesi uyarınca 4 yıl 5 ay 10 gün ağır hapis cezasına mahkum edildiler.
Sanık Ahmet Baştan ve Naip Kılıç'ın dosyaları, sanıklara ulaşılamadığı için davadan ayrılmış, diğer dört sanık "gözaltına alma ekibinde yer aldıkları" gerekçesiyle beraat etmişti.
Davaya ilgiyi Powell'ın mektubu çekti
ABD eski Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın insan hakları ihlallerine ilişkin Türkiye'ye yolladığı mektubunda da örnek gösterilen dava, Ankara 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ikinci defa karara bağlandı.
Bir kez daha aynı dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay, kararı, "sanıkların, suçu birlikte ve doğrudan ika ve icra ettikleri" eylemde, indirim uygulanmamasını isteyerek sanıkların aleyhine bozmuştu.
Tehdit edilen gazeteciler, davaya gelmeyen polisler
Dava sanık polisler adreslerinde bulunamadıklar için yıllarca uzadı. Sinkil, bir yıl boyunca Denizli'de bir benzinciyi adres göstermiş, burada bulunamadığı için duruşmalara çağrılamamıştı.
Sanık İbrahim Dedeoğlu'nun ismi, 1980'de gözaltında öldürülen üniversite öğrencisi Behçet Dinlerer'in sorgulamasında da geçiyordu.
Dava sürecinde, Baştan, yaşamını yitirmiş, İbrahim Dedeoğlu duruşma çıkışında gazetecileri fotoğraflarını çekmemeleri için tehdit etmiş, sanık avukatları duruşma günlerine "Cuma günü namaz saatiyle çakışıyor" diye itiraz etmişti.
Süleyman Sinkil ve Ahmet Baştan mahkeme heyetine gönderdikleri mektupla Altınbaş'a işkence yaptıklarını itiraf etmiş, "vicdan azabı çektiklerini" açıklamıştı.(AÖ/EK)
* Birtan Altınbaş haberlerinin listesini görmek için tıklayınız.