13 yaşındaki Bengi Su Dönmez'in, 12 yaşında çekip kurguladığı, sokaklardaki çıplak elektrik kablolarının yarattığı tehlikeleri konu alan "Sakın Ona Basma" isimli kısa filmle başlayan panel, Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve SHÇEK'ten uzmanların sunuşlarıyla devam etti.
"Söz hakkı yetmez"
Geçtiğimiz haftasonu yapılan panelde söz alan Ankara Barosu'ndan Tunca Mat, çocuklara söz hakkı verilmesinin, demokrat bireylerin yetişmesi için büyük önem taşıdığını söyledi.
Mat, "Çocuklara söz hakkı vermek yetmez. Onların söylediklerini önemsemek de gerekir" dedi.
Türkiye'de çocuk haklarıyla ilgili yasal prosedür hakkında bilgi veren Baro Çocuk Hakları Merkezi'nden Nuray Okçu da, Türkiye'nin uluslar arası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
SHÇEK'e eleştiriler
Çocukların katılım hakkının öneminden söz eden Sosyal Hizmet Uzmanı Sevil Lale Kurt da, SHÇEK'in yaptığı çalışmalarla Türkiyeli çocuklara, ebeveynler karşısındaki haklarını öğrettiğini söyledi.
81 ilden gelen "çocuk temsilcilerinin" oluşturduğu komitelerin her yıl etkinlikler düzenlediğini belirten Kurt, panel katılımcılarının yoğun eleştirileriyle karşılaştı.
Panele izleyici olarak katılan Avrupa Konseyi Türkiye Delegasyonu'ndan Feray Salman, SHÇEK'in çocuklara yönelik çalışmalarının "şekilci" olduğunu söylerken, başka bir katılımcı da, "Doğrusu SHÇEK gibi sorun yumağı haline gelen bir kurum adına burada sunuş yapmaya cesaret etmeniz, beni şaşırttı" dedi.
Eleştirilere yanıt veren Kurt ise, her kurumda sorunların olduğunu ve eleştirilerden memnun olduğunu söyledi. Kurt, eğitim verdikleri çocuk temsilcilerinin, daha sonra kendi illerine dönerek, oradaki çocuklara eğitim verdiğini ve bu tür çalışmaları sürdüreceklerini de ifade etti.
Çocuk ve Mimarlık
Çocuklar ve mimarlar tarafından ortaklaşa yapılan bir projeden söz eden çocuklar Ege Sönmez ve Eda Kirişçioğlu, Türkiye'deki kentsel yapının çocukları ezdiğini söyledi.
Mimarlar Odası tarafından yapılan "çocuk ve mimarlık" konulu çalışmadan çok şey öğrendiklerini belirten Sönmez ve Kirişçioğlu, "büyüklerden" çocuk haklarına daha fazla dikkat etmelerini istedi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nden Onur Yılmaz da, "Çocukların katılım hakkının, hayatın her alanında konuşulması gerekir. Çocukların kent içinde kendilerini nasıl hissettikleri, o kentlerin mimari yapılarının iyi veya kötülüğüne dair ipuçları verir. Ayrıca insanlar kentin oluşumunda ne kadar katılım gösteriyorsa, o ülkede o kadar demokrasi vardır" dedi.
"Çocuk ve mimarlık" çalışmasının, 2001 yılında Uluslararası Mimarlar Birliği'nin bir önerisinden sonra başladığını belirten Yılmaz, amaçlarının çocuk ve mimarlık kültürünü biraraya getirmek olduğunu söyledi.
"Katılım doğal bir hak"
Diyarbakır'da Yenişehir Belediyesi'nin düzenlediği Gençlik Kültür ve Spor Şenliği'nde edindiği olumlu izlenimleri aktaran Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu da, uçakla Ankara'ya döndüğünü söyleyerek, "Uçakta dağıtılan dergilerin altı sayfası sigara, sekiz sayfası da içki reklamından ibaret. Çünkü hayatın her alanı, tüketilecek şeylerle donatılmış" dedi.
Çocukların katılım hakkı için, sözden çok eyleme ihtiyaç olduğunu söyleyen Değirmencioğlu, Diyarbakır'ı örnek vererek, Türkiye'nin bir sorun yumağı olduğunu ve ancak eylemlerle bu sorunların aşılabileceğini söyledi.
Çocuk haklarının ertelenemez olduğunu, hiçbir bahaneye yer verilmeden, bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Değirmencioğlu, şunları söyledi:
"Türkiye'da çocukların katılım hakkıyla ilgili çok sayıda araştırma yaptık. 'Çocuk Hakları Sözleşmesi olduğu için katılım olmalıdır' dememeliyiz. Çünkü katılım zaten doğal bir haktır. Çocukların insan yerine konması gerekir. Katılım, sözleşmelerden dolayı değil, demokrasinin bir unsuru olarak varolmalıdır. Çocuklar, demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bizlerin de mağdur edebiyatını bırakıp, mağdur çocuklarla çalışmamız gerekiyor. Eğer mağdur edebiyatını bırakarak, çocuklarla çalışırsak, daha fazla yol katederiz".(İA/EÜ)