Peki neden çocuklara yeterince gazetelerimizde, radyolarımızda, televizyonlarımızda yer vermiyoruz?
Bunun cevabını birçoğumuz farklı şekillerde verebiliriz. Her nedense bazılarımız kendini savunurken, bazılarımız da "Evet, aslında çocuklara yeterince yer ve fırsat veremedik" diyebilir. Belki de en doğrusu budur; "onlara yeterince ilgi göstermedik, yer vermedik."
Ama bundan sonra, siz değerli meslektaşlarım ve yazar üstatlarım, yer verirseniz, çocukların dünyasını onlarla beraber paylaşmış oluruz.
Kimimiz zaman zaman çocukları ve gençleri kaleme alıyoruz; ama onlara yeterince yer vermediğimiz kanısına, Diyarbakır'da, bu hafta sonu katıldığım seminerde vardım. Bu semineri BİA² ile UNICEF ortaklaşa düzenlemişti; konusu da "Yerel Medya Çocuk Haberciliği"ydi.
Bu seminerde çocuklarla ilgili yapılan haberler konuşuldu, tartışıldı; bununla beraber yaygın basında çocuklarla ilgili yapılan yanlış haberler eleştirildi.
Çocuklarla ilgili bir haber yapılırken, nelere dikkat edilmesi gerektiği konuları, enine boyuna konuşularak tartışıldı.
Ayrıca medyada, sokaklarda suç sayılan fiilleri gerçekleştiren çocuklarla ilgili söylemin değiştirilerek, "sokak çocuğu" ya da "tinerci, balici" gibi adlandırmalar yerine "suça itilmiş çocuklar"ın kullanılması gerektiği vurgulandı.
Çocukların yasayla ihtilafa düştükleri durumlarda, kişinin deşifre edilmemesi, görüntüsünün ve resminin yayınlanmaması gerektiği, bununla beraber kişiyi tanıtacak bilgileri vermekten kaçınılması gerektiği belirtildi.
Tüm bunların yapılmaması gerektiği, tarafımızdan da bilinmekte. Bazen bunları unutanımız da olmuyor değil meslekte. Bunu her ne kadar yaygın medya yapıyorsa da yerel medyanın yapmaması için verilen çaba ortada.
Bazı suçlarda çocukların kullanıldığı ortada, bu yaşanan olayların basında yayınlanmasıyla ortaya çıkan çocuk haklarının ihlali, birçoğumuz gibi, kamuoyunu da rahatsız ediyor.
Bu durumda yapmamamız gereken şeyler kanunlarda açıkça belirtilmiş, ama ihlal etmeyenler de yok değilmiş. Seminerde gördük ki, birçok basın kuruluşu, çocuklarla ilgili yaptıkları haberlerde, kanunlarla beraber çocuk haklarını da ihlal ediyorlarmış.
Bu anlatmak istediklerimi yerel medya neredeyse yapmamakta; ben de sizinle yapmadığımız konusunda hemfikirim.
Benim itirazım, seminerde anlatılan ihlallerin yerel medya tarafından neredeyse yapılmadığıydı; bundan dolayı da seminere katılanların akıllarında "Bay Muhalefet" olarak kaldım. Fakat, bütün bunların yanında, seminerin yerel medyanın yaygın medyanın düştüğü durumuna düşmemesi için yapıldığı kanısına vardık.
Çocuklarla ilgili bir haberi yazıp hazırlarken nelere dikkat edeceğimize dair, çocuklarla nasıl bir iletişim kurmamız gerektiği hakkında teknik bilgiler aldık.
Tüm bunları bizlerle, konun uzmanı değerli kişiler paylaştı. Buradan BİA² ile UNICEF temsilcilerine ve panelistlerine bizlere verdikleri bilgiler için teşekkür ediyorum.
Bu kanıya nasıl vardığımı sizlerle paylaştım; çocuk haberleri konusunda daha hassas olmamız gerektiğine bir kez daha inandım.
Değerli basın mensubu arkadaşlarım! Artık çocuklarla ilgili haberlerimizde, biraz daha olumlu, onların ilgilendiği ya da yapmak istedikleri haberleri, onlarla beraber yapmaya çalışarak yol almalıyız.
Onlara kurumlarımızda yer vermeliyiz, görüşlerini değerlendirmeliyiz ki, onlar da bu sektörde birilerinin kendilerini düşündüğünün farkına varsınlar.
Çocuklara bir köşe vermekle ya da onların ilgilendiği konuları yayın organlarımızda, onlarla beraber değerlendirmekle işe başlayabiliriz.
"Çocuksuz bir medya düşünmeyelim" sloganıyla, hepinizi çocuklara yer vermeye ve çocuk haberlerini yapmaya davet ediyorum.
Seminerde emeği geçen Nadire Mater, Sema Hosta, Av.Yasemin Onat ve Seda Akço, Doç.Dr. Serdar Değirmencioğlu, Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, Ahmet Şık, Tuğrul Eryılmaz, Şehnaz Tanılkan ve Baran Gündoğdu'ya başarılar dilerim; başka bir seminerde buluşmak ümidiyle. (BC/TK)