Etik, estetik, adalet ve sevgi kavramlarını temel alarak üretim yapıyor Sıfırdan Yayınları. 2015 yılında yayın hayatına başlayan yayınevinin kurucusu, yazar Gülşah Özdemir - Koryürek, "Sıfırdan" isminin nereden geldiğini şöyle anlatıyor:
"Sıfır hem felsefi hem de matematiksel bir kavram olarak üstüne çok düşündüğüm bir kelimeydi. Negatif ve pozitif, belki geçmiş ve gelecek arasındaki geçiş noktası gibi düşündüm hep sıfırı. Fantastik edebiyattaki portallar, geçitler gibi... ya da barış imzalarının atıldığı tarafsız bölge. Bu yüzden yayınevinin adında sıfır kelimesinin olmasını çok arzu etmiştim, bu arayış ve tartışmalar sürerken kurucu ekibimizden Selin (Saygılı) kocaman bir sıfır çizip yanına da Sıfırdan yazdı. Hem anlam yükü hem de -her anlamda- sıfırdan başlayan bir ekibi çok iyi ifade ettiği için bu isimle yola çıktık."
"Çocukların daha adili talep etmesini arzuluyoruz"
Çocuklarla paylaştıkları hikâyelerin temeline sevgi, adil bir dünya hayali, evrensel ahlaki değerleri koyup, özenli ve "güzel" bir şekilde sunmaya çalıştıklarını anlatıypr Özdemir-Koryürek:
"Dünyanın her geçen gün daha da kötüye gittiğinin farkında olarak; çocuklarımızın daha iyiyi, daha adili talep etmesini arzuluyoruz, kitaplarımızı da bu farkındalıkla hazırlıyoruz.
"Çocuk kitaplarına meraklı yetişkinleri çok ama çok seviyoruz. Çocukluğundan kopmamış, gözlerini kocaman kocaman açıp etrafa hayretle bakabilen, saf bir zihinle yaşamı sorgulayan insanlar onlar. Sıfırdan Yayınları'nın kitaplığında onların keyif alacağı pek çok kitap var."
'Alet çantası' örneği
Gülşah Özdemir - Koryürek, çocuk gelişimi ve kitap okumak arasındaki bağı "alet çantası" örneğiyle anlatıyor:
"Zengin bir alet çantası hazırlamak gibi düşünüyorum bu durumu. Çocuklukta okunan kitaplar yaşam içinde işimize yarayacak malzemeler oluşturuyorlar zihnimizde. Sözcükler, anlar, durumlar, olaylar bırakıyorlar. Gerçek ya da kurgu fark etmez. Okuduğunuz bir hikâye sizi içine alır, onu yaşıyormuş gibi hissetmenizi sağlar ve siz, gerçekte yaşamadığınız, belki de asla yaşamayacağınız bir yaşam kesitini deneyimlersiniz. Similasyon gibi. Edebiyatın gücü de bu zaten. Sizi bin bir durumun içinden geçirip, bin bir farklı karakterle karşılaştırıp, bin bir farklı örgünün içine sürükler ve hikâyenin içinden değişmiş olarak çıkarsınız. Kitap okumanın yaşattığı bu deneyimler çocuklara yeni beceriler yükler, alet çantalarını doldurur, hayatta daha donanımlı ilerlemelerini sağlar."
Çocuk kitapları yayıncılığında son yıllardaki gelişmeleri ise şöyle değerlendiriyor:
"Son yıllarda bence müthiş gelişmeler oldu. Çocuğun hayatında olan ya da olması gereken her şey çocuk edebiyatının konusu hâline geldi. Alanımız zenginleşti, eğitim biraz daha eğlenceli hâle geldi, ısındı. Çocuk edebiyatındaki bu çeşitlilik bence bir nebze de olsa kitaba erişimi arttırdı ama elbette tatmin edici bir artış değil bu.
"Vahşi bir ormanda hayatta kalma mücadelesi"
"Bu çeşitlilik yeni tartışmalara da sebep oldu; "nitelikli çocuk kitapları" diye bir tanım oluştu mesela çünkü niceliğin doyurucu bir noktaya ulaşması nitelik tartışmalarını da beraberinde getirdi. Bence bunların hepsi -yarattığı enflasyonu göz ardı edebildiğimizde- daha iyiyi, güzeli, doğruyu arama yolunda olumlu, güzel gelişmeler.
"Ama, bir de olumsuzluklar var tabii. Ekonomik zorluklar, hükümet politikalarının yarattığı, yaşattığı zorluklar, rekabetin yarattığı zorluklar... Bir de üstüne pandemi eklenince yayıncılık, özellikle de çocuk yayıncılığı yapmak vahşi bir ormanda hayatta kalma mücadelesine dönüştü; kaplanların homurtuları duyuluyor, matarada son iki yudum su kalmış, karanlık basmak üzere... Neyse ki çocuklarımızın umutla parlayan gözleri var; onlardan aldığımız enerji ile yola devam etmeye çalışıyoruz."
"En geç teslim ettiğim kitap: Şeker Portakalı"İlk hatırladığım kitap "Robinson Crusoe." Defalarca okumuştum, büyülenmiştim. Sonra, kitap bulamadığım zamanlarda dönüp dönüp okuduğum İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nin Makro Ekonomi kitabını hatırlıyorum. Evet, ikinci sınıf öğrencisi için pek eğlenceli değildi ama alternatif olmayınca bir şekilde okunuyor. Bir de Ömer Seyfettin'in uykularımı kaçıran "Beyaz Lale" ve "Bomba" adlı kitapları... Ama en çok yer edeni "Şeker Portakalı"ydı kuşkusuz. Gezici kütüphaneden almıştım kitabı, en geç teslim ettiğim kitaptı herhalde. | ||
Pandemi ve ekonomik kriz...Çevre ve iklim kitaplığımızı genişletmek istiyoruz. "Zaman Yolcusu Kreta"nın devam kitapları olacak. Masal üslubuyla yazılmış, kavramları sorgulayacağımız hoş bir seri var masamızda. Bunların dışında bilim kitaplığımıza da eklemeler yapmak istiyoruz, yazım aşamasında heyecan verici bir hikâye var. Ama pandemi ve ekonomik krizin yarattığı koşullar yüzünden planlarımızı sürekli ertelemek zorunda kalıyoruz. Umarım yıl sonuna kadar bu başlıkları tamamlayıp çocuklarımızla paylaşabiliriz. | ||
(AÖ)