Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu çocuğa yönelik şiddet konusunda ne kadar etkin?
Sadece Sosyal Hizmetler'de değil tüm sistemde çocuğun şiddet mağduru olmasını önlemeye yönelik bir yaklaşım yok. Okulda, sokakta, evde vb. bulunduğu tüm kurumlarda çocuğun şiddet görmesini engellemeye yönelik bütünlüklü bir yaklaşım gerekir. Bu, çocuğa uygulanan şiddete karşı bir bakış açısı yaratmaya yönelik olmalı. Temeli, toplumun, kurumları, yetişkinlerin çocukla ilişkisini sorgulamasına dayanmalı.
Kurumların yapılandırılmasından, hizmetlerin sunuluş biçimine kadar her şey şiddeti önleme amacını içermeli. Bizdeki sistem önlemeden çok, şiddet ortaya çıktıktan sonra yapılacak müdahaleleri öngören bir sistem. Eğer anne-baba çocuğunu dövüyorsa nasıl müdahale edileceğini öngören bir sistem ki, orada bile yetersiz. Çocukların ciddi şiddet gördüğü durumlarda dahi aile ile ilişkisine dokunmaya pek yanaşmayan bir hukuk ve sosyal hizmet mekanizmasından geliyoruz. O yüzden de şimdilerde şiddet ortaya çıktığında kamuoyunda ilk dikkat edilen, çocuk ailede kalmayı sürdürüyor mu meselesi.
Sosyal Hizmetler de kendisi için -işin içine kameralar karıştığı taktirde- çocuğun aileden alınması gibi bir savunma mekanizması oluşturmuş durumda. Basının karıştığı vakalar genelde büyük şiddet vakaları ama çocuğun aileden alınması çok ciddi araştırmalardan sora verilmesi gereken bir karar. Acil tehlike varsa elbette olaya el konularak çocuk o ortamdan uzaklaştırılmalıdır, ama iyi bir araştırmanın yapıldığından ve müdahalenin çocuk yararına olduğundan emin olunması için daha uzmanlaşmış bir yapıya ihtiyaç var.
Çocuk daha güçsüz olduğu için bulunduğu her ortamda kolaylıkla şiddetin hedefi olabiliyor. Nasıl önlenir?
Olması gerekenlerden bir tanesi, çocukluk durumu hakkında herkesin bilinçlendirilmesi.
Şiddetin kaynaklarından bir tanesi ilgililerin, çocuğun kendine özgü tepki verdiği durumlarda onunla nasıl başa çıkılacağı konusunda bilgi sahibi olmaması. Biraz fazla hareket eden bir çocukla nasıl başa çıkabileceği konusunda bilgi sahibi olmayınca, aklına gelen ilk yöntem olarak şiddete başvuruyor olabilir.
Bu kurumlarda da bir şekilde karşımıza çıkıyor; yönetici çocukla başa çıkamadığı durumlarda baskıyı ve şiddeti araç olarak kullanıyor. O yüzden de eğitim konularındaki becerilerini geliştirmek gibi yöntemler kullanılabilir.
Çocukların ve ergenlerin bakış açıları ve tepki vermeleri çok farklı olabilir; bunu tanımak gerekir. Bir de önleyici mekanizmaları geliştirmek gerekir. Olası risk durumlarını tanıyan bir koruma mekanizması olmalı. Örneğin, bebeği özürlü doğan bir annenin daha hastane aşamasında bilgilendirilmesi lazım. Ancak bu şekilde sistem daha önleyici olabilir. Cezalandırıcı ve yasaklayıcı mantıkla şiddetin önlenemeyeceğini düşünüyorum.
Toplumdaki şiddet olaylarının artması, çocuğa yönelik şiddetin de artması anlamına geliyor mu?
O konuda sağlıklı araştırmalar, veri toplama mekanizmaları olmadığı için böyle bir yargıya varmak mümkün değil. Mekanizmanın doğru işlemeye başlamasıyla çocuğa yönelik şiddet artmış gibi görünebilir. Artık bunlar kayıt altına alınmaya başlandı; daha duyarlı davranılıyor. Bu nedenle hep varolan fakat ortaya çıkmayan şiddet biçimleri ortaya çıkar hale gelmiştir; o yüzden sayısal olarak fazla görünüyor.
Çocuk kendi gördüğü şiddeti yansıtır mı? Şiddet gören çocuğun şiddet uygulama olasılığı daha mı fazladır?
Psikologlar şiddete maruz kalan insanların daha sonra benzer eylemlerde bulunma riskinin arttığını söylüyorlar. Bunu sokakla sınırlamamak lazım; ailesinin yanında kalan çocuklar da evde ya da okulda şiddet görüyorlar. Eğitimli, üniversite mezunu eşler arasında da şiddet var. Hatta bazı zamanlarda bu daha yüksek bir şiddet olabiliyor.
Çocukları bu tip davranışlara iten nedenlerden biri, çevresinin dikkatini çekmek. Dolayısıyla bunu yaptıktan sonra gösterilen ilgi çocuğun kurduğu senaryoyu onaylamak anlamına da gelebilir. Çocukların gasp ve benzeri suçları işlediği hallerde yaklaşım bu açıdan çok yanlış.
Toplum bu çocukların tehlike yaratmasından rahatsız oluyor. Bence rahatsız olunması gereken şey, çocukları bu hale iten ve içinde bulundukları tehlike ortamı. Sonra devreye hukuk giriyor ve hukukta suç ceza ilişkisi ile giriyor. Ne yazık ki, bizim hukukumuz bu, yeni değişikliklere rağmen bu kısır döngüyü aşamadı ve şiddete yönelik bir suç varsa bunu hukukun çözmesi, şiddet eylemlerini hukukun azaltması bence mümkün değil.
Türk hukukunda çocuğu koruyan kanunlar anlamında neler var? Nasıl buluyorsunuz bunları?
Bir kere çocuğu koruma bakış açısıyla bir mevzuat yok Türkiye'de. Böyle biraz birbirine yapıştırılmış çeşitli parçalar var. O şekilde olduğu içinde çocuğu korumaktan çok uzak, toplumu ve bazı dengeleri korumayı amaçlıyor.
Yeni Türk Ceza Kanunu'nda çocuğa şiddet suçları bakımından olumlu düzenlemeler yapıldı, ama bunu suç ve ceza ilişkisi içinde yapıyorlar. Halbuki çocuğun korunması açısından bakıldığında özellikle aile içi şiddette cezayla korumak mümkün değil, çocuğu.
Çünkü çocuğa şiddet uygulayan aileyi cezalandırdığınızda, bir kez daha çocuğu cezalandırmış oluyorsunuz. Aslında bazı ülkelerde olan yöntemlerin düşünülmesinde bence fayda var. Bunlardan biri, bütün bu olayları aynı mahkemenin ele alması ve çocuğa yönelik bir şiddet suçu işlenmişse, çocuğu korumakla görevli olan mahkeme bu yargılamayı yapabilir ve cezadan önce çocukla, ailenin yeniden ve sağlıklı biçimde birlikte yaşamalarını sağlayacak tedbirleri düşünebilir, eğitim almaları sağlanabilir.
Son olarak, genel anlamda hukukun şiddeti engelleyebileceğine ya da engelleyebildiğine inanıyor musunuz?
Bence hukuk şiddeti engellemenin bir aracı olabilir, ama doğru yapılandırılırsa olabilir, tek başına olamaz. Eğer hukukun kullandığı enstrümanlar sadece ceza ise,suç - ceza ilişkisi üzerinden yürüyorsa, o taktirde engelleyici olamaz. Bu bir kanaat değil, zaten yüzyıllar bunu gösteriyor.
Çağlar boyunca adam öldürme bir suç ama insanlar adam öldürmeye devam ediyorlar. Eğer hukuk insanları şiddete iten nedenleri görebilir ve bunları ortadan kaldırmaya yönelik öneriler geliştirebilirse -ki bunların araçları uzlaşma olabilir ya da tedbirler olabilir- o zaman şiddeti önlemede bir araç olabilir.
Emniyet Genel Müdürlüğü verileri
* Türkiye'de 2004'ün ilk on ayında şiddet içerikli 133 bin 257 olayda 27 bin 141 çocuk şiddet mağduru oldu.
* Aile fertlerine yönelik kötü muamele olaylarında ise, 5 bin 876 çocuk şiddete maruz kaldı.
* 0-18 yaş arasında 84 bin 926 çocuk da 'suç' kurbanı ya da aktörü.
* 10 yaş altı sokakta yaşayan 403 çocuk, evden kaçan 159 çocuk, 346 kayıp çocuk, 2 bin 706 buluntu çocuk, 185 terk çocuk, 5 bin 538 suç mağduru çocuk, 6 bin 156 suç işleyen çocuk olmak üzere toplam 11 bin 493 çocuk Çocuk Şubeleri ya da Çocuk Bürosu'yla muhatap oldu.
* 11-18 yaş grubundan ise, bin 968 evden kaçan çocuk, 3 bin 781 çocuk, bin 829 kayıp çocuk, 4 bin 320 terk edilmiş çocuk, 13 bin suç mağduru çocuk olmak üzere, 47 bin 765 çocuk polisle karşılaştı.
* 0-18 yaş grubu arasında çocuk şube veya bürolarına getirilen çocuk sayısı ise, 84 bin 926.
UNICEF'in Dünya Çocuklarının Durumu 2005 Raporu'na göre
* 1990 yılından bu yana silahlı çatışmalarda ölen çocuk sayısı 1.6 milyona ulaştı.
* 1 milyar çocuk yoksulluk içinde yaşıyor, 121 milyon çocuk eğitim alamıyor.
* 5 yıl süren "tipik" bir savaşta 5 yaş altı ölüm hızında meydana gelecek tahmini artış; 20 milyon.
* 1994 yılında Rwanda'da 90 gün içinde ölen çocuk sayısı; 300 bin.
* Her yıl kaçırılan çocuk sayısı 1.2 milyon.
* Seks sanayiinde cinsel sömürüye maruz kalan çocuk sayısı 2 milyon.(BB)