Demem o ki, Çağan Irmak'ın doğru bir yerden baktığı o darbenin yabancısı değilim, hatta kıyısından köşesinden figürü bile sayılabilirim.
Bütün bunlar beynimin bir köşesinde yaklaşık 28 yıldır yer ettiğinden herhalde, geçen hafta sinemaya giderken "Babam ve Oğlum"u görmek için, ağlayacağımdan emindim. Aynen de öyle oldu.
Filmin ortasından sonuna kadar koro halinde ağzına kadar dolu bir salonda katıla katıla ağladık. Ama anlaşılan o ki ağlama sebeplerimiz farklıydı.
Kim bu 1 milyon kişi !
Filmi anlatmayacağım, yeterince anlatıldı, yeterince konuşuldu, o kadar ki konuşmaktan filmin izleyici sayısını milyona dayadık.
Hak ediyor mu film? Sonuna kadar, bu ayrı konu... Ama filmi izleyen o bir milyon küsur insanın kimler olduğunu merak ediyorum bir haftadır...
Çok basit bir hesap yaptım kafamdan, doğru olmama ihtimali de vardır elbet ama, bu 1 milyon küsur insanın en azından 600 bini 12 Eylül sırasında yaşı kemale ermiş insanlardı.
Bu 600 binin en azından 300 bini o 12 eylül günlerinin ardından gelen korkunç oylamada göstere göstere ve de çok muhtemeldir ki isteye isteye 1982 anayasasına onay verdi.
Sadık'a ağlamıyorlardı
Yani bu insanlar aslında 12 Eylül'de hayatı kararan Sadık ve benzerlerinin hayatlarının kaymasında dolaylı olarak payı olan insanlardı. Sonra düşündüm, zaten ağlayanlar Sadık'a ağlamıyorlardı.
Annesiz kalan çocuğa, oğulsuz kalan dedeye ağlıyorlardı. Ağlanan bir ailenin dağılmasıydı, bir adamın darbede yaşadıkları değil... Darbe sonrası gördüğü işkenceler değildi insanları ağlatan, ağlatan bir dedeyle çocuğun kurduğu ilişkiydi,
12 Eylül de, 12 Eylül'ün en acı işkencehanelerinden geçtiği belli olan Sadık değildi ağlatan. O anlarda kimse ağlamıyordu zira sinemada.
Yani demem o ki, Çağan Irmak 12 Eylül fonunu çıkarıp mesela ailenin onaylamadığı bir kadınla evlendiği için aileden ayrılan bir oğlun geri dönüşünü getirseydi beyaz perdeye yine aynı etki olacaktı.
Geçmişle beyaz beyaz hesaplaşma
O yüzden işte, 12 Eylül insanları ağlatıyor diye geçmişle beyaz beyaz hesaplaşmaya çalışan çarşaf çarşaf gazete sayfaları yanılıyor.
12 Eylül'le hesaplaşma daha başlamadı. Çağan Irmak kanaatimce fevkalade doğru bir yerde durarak yaptığı filminde naif bir kendince hesaplaşma başlatmış olabilir.
Bence, söz konusu hesaplaşmanın keskin, tavizsiz ve net bir şekilde yapılmaya başlamasının zamanıdır.
Donup kalsak, dökülmez incilerimiz
Biz artık 12 eylül sürecinde Mamak'ta, DAL'da, Diyarbakır'da, neler olduğunu öğrenmeliyiz, birileri bize bunları anlatmalı.
Ne zaman ki o gerçek günleri anlatan filmler çekilir, sinemalara 1 milyon insan gider ve bu sefer gerçekten 12 Eylül'de yaşananlar için ağlarlar, işte o zaman bu ülkede hesaplaşma başlar.
Eğer 12 Eylül'ü anlatacak bir filmse yapılacak olan insanları dondurmaktan kaçınmamak gerekiyor. Zira o günleri yaşayanlar dondular, kaldılar, biz izleyenler iki saat sinemada donup kalsak inanın dökülmez incilerimiz... (ÇM/BA)