Medya, Çocukluk ve Gençlik çocuk hakları perspektifinden medyaya bakan, çocuk ve medya arasında Türkiye’de varolan ilişkiyi farklı boyutlarıyla ele alan bir kitap.
Makalesiyle bulunduğu katkının yanısıra derleyen sıfatıyla da kitaba imza atan Mine Gencel Bek’in giriş yazısında belirttiği gibi, “kitap korunan ya da suçlu diye damgalanarak korunulan, hem eşitsizlik hem de kimliğinin tanınmaması nedeniyle dışlanan, kendisine söz hakkı verilmeyen çocukların medyada temsiline ve çocukların kendilerinin anlamlandırmasına odaklanıyor.”
Popüler çocuk dergilerinden işçi çocukların medyadaki temsiline, otizmli çocukların basında varolma biçimlerinden eğitim hakkının medyaya yansımasına uzanan yelpazede çok sayıda makaleyi içeren kitaptaki tüm bölümler özgün araştırmalara dayanıyor.
Her bölümde çocuğun yaşama, korunma, katılım gibi farklı hakları merkeze alınarak, dahası bu haklar iç içe geçmiş biçimde işlenerek ele alınıyor. Farklı disiplinlerdeki gelişmeler yansıtılarak çocuk ve gençlerin hakları olan birey ve yurttaşlar olduğu hatırlatılıyor.
Bu çerçeveden hareket edilerek medyada çocukluk ve gençliğin nasıl inşa edildiği ve kendilerinin bunu nasıl anlamlandırdıkları üzerinde duruluyor.
Medyadaki manşetlerden reklamlara, haber metinlerinden karikatürlere geniş bir alanda çocukların yansıtılışına dair içerik ve söylem analizleriyle birlikte çocukların görüşleri de kitabın iskeletini şekillendiriyor.
Korunan ve Korunulan çocuklar
Popüler Çocuk Dergilerinde Çocukluğun Kuruluşu başlıklı 1945 sonrası yayınlanan çocuk dergilerine bakan makalesinde Nurullah Terkan, Türkiye’de çocukluğun kuruluşuna ve tanımlanışına dair ipuçlarını çıkarıyor, modernleşme çerçevesinde temsil edilen “Türk çocuğunun” farklı dönemlerde ne tip vurgularla yansıtıldığını deşifre diyor.
Cihan Serdaroğlu’nun Suça Karışmanın Temsilinde Yıpratılan Çocukluk ve Özge Ekmen Maden’in Toplumsal gösterilerde Çocuk ve Basın adlı makaleleri “korunulan” çocuklara bakıyor.
Serdaroğlu yasalarla ihtilafa düşen, sokakta yaşayan çocuklarla ilgili haberlerde kullanılan kalıp ifadeleri sorgularken bir yandan da bu çocukların kimliklerinin nasıl deşifre edildiğini anlatıyor. Çocukların içinde bulundukları durumun nedenlerinin sorgulanmadığını, haberlerde yer verilmediğini belirtiyor.
Ekmen Maden de suç ve çocuk kavramlarıyla “kendisinden korunulan Kürt kimlikli çocuklara” odaklanıyor.
Özgün araştırmalar
Mehmet Türkcan’ın İşçi Çocukların Medya Kullanımları başlıklı yazısı Ankara-Şaşmaz Oto Sanayi örneği üzerinden şekilleniyor. Türkcan 1-17 yaşarında 10 çocuk işçi ile gerçekleştirilen görüşmelerden yola çıkan analizinde, sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar patron baskısıyla çalışan çocuklar için bilgisayar başında geçirdikleri zamanın ne anlama geldiği sorusuna cevap arıyor.
Mine Gencel Bek ve Esin Aygün’ün birlikte yazdıkları Eşitsizlik ve Kimlik Ekseninde Gençler ve Yeni Medya makalesi ise eşitsizlik ve kimlik kavramları üzerinden biçimleniyor. Yazarlar bir GSM firmasının reklamının farklı yaşlardan ve sınıfsal kökenlerden gelen çocuk ve gençler tarafından algılanışına bakıyor. İnternet, eşitsizlik, yoksulluk, Türk olmak, Kürt olmak, Amerikalı olmak, Doğululuk, Batılılık üzerine anlamlandırmaları analiz ediyor.
Medyanın dili
Esin Aygün’ün Basında Otizm ve Otizmli Çocukların Temsili adını taşıyan makalesi otizmin yaygın temsilinin çocuk hakları açısından barındırdığı sorunlu noktalara dikkat çekiyor. Çocukların fotoğraflarının kullanılmasının çocuklar üzerindeki etkilerin sorgularken bunun aynı zamanda özel hayatın gizliliğine yönelik bir saldırı olduğunu ortaya koyuyor.
Sevtap Demir’in kitapta yer alan çalışması ise üst başlıkta vurgulandığı gibi eğitim hakkıyla üzerine... 4+4+4 Yasasının Basındaki Temsili başlığını taşıyan makale de medyanın sırtını çocuk görüşüne ne kadar dönmüş olduğunu tespit ediyor. Anaakımın farklı okuyucu kitlesine sahip, üç çok satan gazetesi üzerinden yapılan çalışma çocukların seslerinin yokluğuyla beraber devlet görevlileri ve politikacıların baskın varlığını gözler önüne seriyor. Demir’in de ifade ettiği gibi “haberlerde çocuğun yararı değil, ülkenin ve rejimin yararı göz önünde tutulmuştur. (...) çocuklar ‘daha önemli’ bir politik hedefi gerçekleştirmek veya eleştirmek için kullanılmışlardır.”
Medya, Çocukluk ve Gençlik özgün araştırmaların yanında sunduğu perspektifle Türkiye’ye dair amacının ötesine taşan ipuçları da sunuyor. Bu yanıyla sadece çocuk çalışmalarıyla ilgilenenlere değil, Türkiye’de yaşayan veya Türkiye’yi anlamaya çalışan herkese yönelik kitaplardan biri olduğunu söylemek mümkün. (YY)
* Medya, Çocukluk ve Gençlik, Der: Mine Gencel Bek, Ankara Üniversitesi, 2014, 222 sayfa.