Psikolog Zübeyit Gün, zorunlu Kürt göçünün makro düzeyde konuşulduğunu, göçün yarattığı tramvadan en çok etkilenen çocuk, ergen ve gençler açısından konuşulmadığını ve bu konuda yapılmış çalışma bulunmadığını söyledi.
Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Empati Grubu geçen hafta sonu İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere yerleşkesinde düzenlediği "Sivil ve Demokratik Çözüm Arayışları 1-Türkiye'nin Kürt Meselesi" başlıklı toplantının oturum başlıklarından biri de "Göçler, Psikolojik ve Sosyal Sonuçları"ydı.
Gazeteci yazar Ali Bayramoğlu'nun yönettiği oturumda, Gün, John Hopkins Üniversitesi'nda doktora yapan Bilgin Ayata, Sabancı Üniversitesi'nden Yard. Doç. Dr. Ayşe Betül Çelik, Doktora öğrencisi Engin Sustam, avukat Rojbin Tugan konuştu.
Bayramoğlu: Siyaset dışı yeni oluşumlara ihtiyaç var
Bayramoğlu, Kürt sorununun bu güne kadar siyasetin hegemonyasında ele alındığını, fakat çatışmaların başlamasından bu yana geçen 25 yılda sosyal, kültürel ve ekonomik pek çok şey yaşandığını, siyaset dışı yeni oluşumlara ihtiyaç olduğunu söyledi.
Kürt sorununun en önemli sorunlarından birinin kitlesel göç süreci olduğunu belirten Bayramoğlu, bu süreci dört ana sorun yarattığını ifade etti:
* Adana'dan Trakya'ya uzanan "kültürel getto"ların oluşmaya başlaması.
* Güneydoğu'daki orta boy metropollerde geleneksel dokunun yanında kaotik modernleşme "bireyleşme" yaşanması. Çoğulcu siyasi yapıyla tekçi yapının çatışması.
* Kırsal alandaki değişme. Devlet eliyle oluşturulan sınıfsal yapının getirdiği karşıtlık ve militerleşme.
* Büyük kentlerin aldığı göçlerle ortaya çıkan Kürt yerleşim birimleri ve buralarda ortaya çıkan sosyal, kültürel yarılma ve bireysel sorunlar.
Ayata: Göç ettirenlerin sorumluluğu karanlıkta kalıyor
Bilgin Ayata, zorunlu göçün kamusal alanda görünmeyen bir sorun olmaya devam ettiğini söyledi.
Ayata, "Görmeme ve görünmezlik. Göç mağdurları kapkaççı, tinerci, sokak çocuğu gibi bireysel bir tehlike olarak toplumun belleğine işleniyor. Göç ettirenlerin sorumluluğu karanlıkta kalıyor" dedi.
Hükümetin 2002'den bu yana uluslararası bir sorun haline gelen zorunlu göç konusunda bazı adımlar attığını söyleyen Ayata, fakat bunun sorunu çözmekten çok sorunu yönetme eğiliminde olduğunu ifade etti.
Ayata, "Zorunlu göçün Kürt sorunundan ayrı tutulan pragmatik hamlelerle çözülmesi mümkün görünmüyor" diye konuştu.
Çelik: İnsanlar devletin suçunu üstlenmesini istiyor
Yard. Doç. Dr. Ayşe Betül Çelik, geri dönüşün fiziksel dönüşten daha geniş sosyal, kültürel ve psikolojik boyutları da olan bir kavram olduğunu söyledi.
Çelik, ideal geri dönüşün koşullarını şöyle sıraladı: "Yeniden yapılanma, rehabilitasyon, mutabakat, sürekli barış ortamı, çatışmalı kesimler arasında diyalogun sağlanması."
Avrupa Birliği sürecinde geri dönüş konusunda atılan adımları bölgedeki insanların samimi bulmadığını ifade eden Çelik, "PKK ve devlet arasında kalan insanlar kendilerin 'yetim evlat' gibi hissediyorlar. Gerilimin en önemli faturası güvensizlik. İnsanlar devletin suçunu üstlenmesini istiyor" dedi.
Gün: Bütünlüklü bir çözüme ihtiyaç var
Göçün çocuklar açısından psikolojik travmanın yanında, kimlik gelişimi, ebeveynlerle iletişim, okul başarısızlığı, uyku sorunu gibi çok büyük problemler yarattığını belirten Gün, göçün çocuk, ergen ve gençler üzerine etkilerine ilişkin yaptıkları çalışma hakkında bilgi verdi.
"Çalışmada bölge içi göçle, metropollere göçü ayırdık. Metropollere göçte sürece yeni bir kültürle yüzleşmenin zorluğunun da biniyor. Ayrıca anadillerinde konuşan çocuklarda benlik saygısının daha gelişkin olduğunu gördük. Göç zamanı da belirleyici etken."
Kürt siyasetinin de travmanın kalıcılaşmasında katkısı olduğunu ifade eden Gün, zorunlu Kürt göçünü doğal afet kapsamında gören bütünlüklü bir çözüme ihtiyacı olduğunu söyledi.
"Hayatın her alanında ırkçılık var" diyen Gün, ırkçılık ve aşağılanmadan çocukların daha fazla etkilendiğini, bunu önlemek için empati üzerine çalışmak gerektiğini belirtti.
Metropollerdeki gençlerin çok önemli bir kısmının geri dönmek istemediğine de dikkat çeken Gün, bu gençleri kente kazandırmak için tampon bölgeler oluşturulmasını istedi.
Sustam: Kürtler inkar edilen tarihiyle yüzleşmeli
Doktora öğrencisi Engin Sustam, politik Kürt angajmanları ve devlet tarafından Kürtçe'nin içinin oyulduğunu savundu.
Kürtçe'de yazmanın politik bir tercih olduğunu söyleyen Sustam, "Kürtlerin inkar edilen tarihiyle yüzleşmesi gerekiyor" dedi.
Avukat Rojbin Tugan, kardeşi "hain" denilerek PKK tarafından öldürülen, oğlu 15 yıldır cezaevinde olan ve köyünden göç ettirilen Ayşe adlı kadının öyküsü üzerinden Hakkarili kadınların göç ve acıya dair deneyimlerini anlattı. (KÖ/EÖ)