Beş yıl önce "Emir Yaman" adlı resimli masal kitabıyla katılmış çocuk yazınımıza Zeynep Bassa. Bu ilk kitabın ortaya çıkış öyküsünü de şöyle anlatıyor:
"Çocuklarımın küçüklüğünden beri hep bir çocuk kitabı yapma fikri vardı aklımda. Onlara kitaplar okurken ya da kendim öyküler uydurup anlatırken hep bir gün onlarla birlikte, onların öyküleri ve benim çizimlerimle bir kitap yapsam derdim ama bunu gerçekleştirene kadar çocuklar büyüdü. Resimli çocuk kitaplarıyla ilgilenmeyecek yaşlara geldiler.
1996 yılında anneannemi kaybedince çok üzülmüştüm. Duyduğum acıyla başa çıkmak için anneannemin sık sık anlattığı, ondan dinlemeyi çok sevdiğim 'Emir Yaman' adlı masalı kitaplaştırmayı düşündüm. Böylece onun anısını somutlaştırmış olacaktım sanki. Masalı yeniden yazmak, sonra resimlerini yapmak derken iki yıla yakın zaman geçti.
1998'de Kültür Bakanlığı'nın çocuk kitapları yarışması açtığını duydum. Cumhuriyet'in 75. Kuruluş Yıldönümü için düzenlenmişti bu yarışma. Yazıp resimlediğim masalı resimli çocuk kitabı dalında yarışmaya gönderdim. Mansiyon aldı ve hemen ertesi yıl Bakanlık tarafından yayımlandı.
Kültür Bakanlığı'nın ödülü beni çok teşvik etti ve çocuk kitapları konusuna yönelmeme yol açtı. İkinci kitap üzerinde hemen çalışmaya başladım. Sonraki ödüller ise beklemediğim zamanlarda karşıma çıktılar. Benim için sürpriz oldular ama onlar da çok değerli ve beni mutlu ettiler".
İkinci kitap ve ikinci ödüle giden yol
"Emir Yaman" adlı masalda kötü kalpli bir üvey anne var. Pek çok eski halk masalında olduğu gibi. Zeynep Bassa'nın ilk kitabı, bu üvey anne tiplemesi ve onun çocuklara yaptığı kötülükler açısından bir takım eleştirilere konu olmuş yayımlandıktan sonra.
Bunun üzerine, eleştirilere karşı yeni bir kitap hazırlamış Zeynep Bassa ve üvey anne tiplemesini yeni bir yaklaşımla ele almış. Bu kez çok masal okuyan ve masallardaki kötü üvey anne klişesini benimsemiş olan küçük bir kızın karşısına çıkan iyi kalpli bir üvey annenin öyküsünü yazıp resimlemiş. Masallardaki kötü üvey anne tiplemesini güncel bir öyküyle silmek istemiş.
"Sihirli Öpücük" adlı bu ikinci kitabı, 2000 yılında yine Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanmış ve uluslararası bir ödülün yolunu açmış Bassa'ya. 2002 yılında Andersen Şeref Diploması almış resimleme dalında.
Zeynep Bassa, İsviçre'nin Basel kentinde düzenlenen 28. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Kitapları Kongresi'ne (IBBY) katılmış, Andersen Ödül Töreni'nde bulunup Resimleme Ödülü'nü almak için.
Bassa'nın resme ilgisi ve bu alandaki yeteneği aileden geliyor. Dedesi ve annesi de resim yapan Bassa, çocukluk günlerinden beri resimle iç içe yaşamış.
Almanya'da bazı resim kurslarına devam etmiş. Orada ve Türkiye'de çeşitli karma sergilere katıldıktan sonra, ilk kişisel sergisini 1992 yılında Ankara'da açmış.
Bunu, sonraki yıllarda açtığı sergiler izlemiş. "Daha çok karakalem ve suluboya çalışıyorum" diyen Bassa, suluboya resim dersleri de vermiş.
Çerçeveli resimler
"Çocuk kitaplarımdaki çizimlerimde genellikle bir çerçeve içinde resimler var. Çerçeve, resmin içinde ifade edemediklerimi anlatmakta yardımcı oluyor. Örneğin 'Sihirli Öpücük'te öykü ilerlerken küçük kızın ruhsal durumu değiştikçe, çerçevedeki nesneler ve renkler de değişiyor.
Kız üzgünken koyu renkler, tırtıllar, böcekler var çerçevenin içinde. Sonra bu renkler gittikçe açılıyor ve mutlu sona varıldığında tırtıllardan kelebekler oluşuyor. Yani öyküde bir değişim yaşanıyor ve bunu çerçevenin yardımıyla vurguluyorum.
'Saçımı Kestirmem' ve 'Yıkanmam'da ise çerçevenin ve içindeki nesnelerin başka bir işlevi var. Çocukların kitaba daha uzun süre bakmalarını sağlamak için bir ara-bul oyunu rolünü üstleniyorlar" diyen Zeynep Bassa, yüksek öğrenim çağındaki ikiz oğullarının bile bu ara-bul oyununa ilgi gösterip merakla oynadıklarını, çerçeve içindeki nesneleri resimde aradıklarını ve buldukça ciddi ciddi sevindiklerini anlatıyor gülerek.
Gözlemlerin kitaplara yansıması
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitiren Bassa, evlendikten sonra eşinin işi nedeniyle Almanya'ya yerleşmiş. İkiz oğulları orada doğmuş, orada büyümüş. Orta öğrenim yaşına geldikleri zaman, aile Türkiye'ye dönme kararı almış.
"Çocuklar Türk kültürünü de öğrensinler diye düşündük" diyor Zeynep Bassa. "Almanya'da doğup büyüdükleri için zaten oranın kültürünü almışlardı. Sonra ilende kendileri karar verirler hangi ülkede yaşamak istediklerine". Yine de eşinin Almanya ile iş ilişkisi sürdüğü için gidip geliyorlar iki ülke arasında.
Yeni hazırladığı kitap Almanya'daki Türk çocuklarının Alman toplumuna uyum sorununu ele alıyor. Resimli kitaptan çok çizgi öykü diyebileceğimiz bir yaklaşımla hazırlanmış. Bassa'nın her kitabında olduğu gibi esprilerle dolu çizimler var her sayfada.
"Fatma adında bir Türk kızla Martha adlı bir Alman'ın arkadaşlığı çerçevesinde bu iki ayrı toplumun birbirlerine karşı olan önyargıları ve hoşgörüsüzlükleri anlatılıyor. Burada ağırlık noktası Türklerin Alman toplumuna uyum sağlamalarını kolaylaştırmak, buna karşı Almanların da Türkleri kabul etmek için bazı şeyler yapmaları gerektiği mesajı" diyen Bassa, bu kitabı Almanya'da yayımlamayı düşünüyor ve bunun için çeşitli Alman yayıncılarla yazışmalar yapıyor.
"Daha çok Alman toplumuna yönelik bir kitap olduğuna inanıyorum çünkü oradaki sorunlarla ilgili bir kitap. Almanya'da yaşayanların sorunları buradaki Türkleri pek ilgilendirmiyor onun için burada bir ilgi göreceğini sanmıyorum".
İki dilli çocuk kitapları
"Saçımı Kestirmem", Bassa'nın üçüncü kitabı. "Onun ilk baskısı da Kültür
Bakanlığından çıktı. Sonra, 2003 yılında KÖK Yayıncılık yeniden ve öykünün İngilizce'sini de ekleyerek yayımladı. Aynı zamanda 'Yıkanmam' adlı yeni kitabımı ve 'Sihirli Öpücük'ün yeni baskısını da yayımladı KÖK" diyen Bassa, kitaplarını iki dilde yayımlamayı yayıncının önerdiğini söylüyor.
"Ben de çocukların ikinci dille küçük yaştan karşılaşmaları gerektiğine inanıyorum çünkü kendim de bunu yaşadım. İkizler Almanya'da doğup orada büyüdüler. Şunu gözlemledim ki çocuklar küçük yaşta yabancı bir dili çok kolay öğreniyorlar. Kafalarını gramer, kelime bilgisi gibi şeylere takmadan, doğal olarak. Yabancı dille erken tanışmanın ileride o dili geliştirmelerine yardımcı olduğuna inanıyorum" diye ekliyor sonra.
Son iki kitabında çocuklarının adlarını kullanmış Zeynep Bassa. "Daha küçük olsalardı daha çok ilgilerini çekerdi kitaplarım ama bu yaşta onlar için çocuk kitapları pek ilginç değil. Yine de yalnız Alp'in adının geçtiği kitabı görünce Burç 'Artık benim adımla da bir kitap yaparsın herhalde' demişti. 'Yıkanmam' adlı kitabın kahramanı da Burç" diyor.
Kitaplarını evdeki günlük yoğun yaşam arasında fırsat buldukça yazıp resimlediğini anlatıyor. "Aralıklarda yapıyorum kitapları. Bol zaman olunca aklıma bir şey gelmiyor da koşuştururken daha verimli oluyorum".
İki ülke çok farklı
Çocuk kitaplarından söz ederken Almanya'daki ve Türkiye'deki durumu karşılaştıran Zeynep Bassa, iki ülkenin çok farklı olduğunu vurguluyor.
"Almanya'da çocuk kitaplarına ve bu işi yapanlara çok önem veriliyor. Anne babalar da çok ilgili. Sürekli kitap alıyorlar çocuklarına. Geçenlerde kütüphanede iki yaşındaki çocuğuna kitap arayan bir anne gördüm" diyor ve ülkemizdeki tüm anne babalara, çocuklarını kitaplarla olabildiğince erken yaşlarda tanıştırmalarını öneriyor.
Karşılaştığı tüm güçlüklere karşın yine de bu işi sürdüreceğini söyleyen Zeynep Bassa'nın yeni kitaplarını bekliyor, son aldığı ödül dolayısıyla kendisini kutluyoruz. (EÜ/BB)