Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 421. buluşmalarında gözaltında kaybedilen çocuklar için bir araya geldi.
421. buluşmaya Akil İnsanlar Heyeti'nden Mithat Sancar, Ali Bayramoğlu ve Levent Korkut’un yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Hüseyin Aygün de katıldı.
Maside Ocak, 14 yaşındayken Dargeçit’te kaybedilen Nedim Akyön’ün babası Halil Akyön’ün çocuğunun kemiklerini bulamadan geçen hafta hayatını kaybettiğini bildirdi. Ocak, “Halil amcaya söz; Nedim’i ve tüm çocuk kayıpları bulacağız”dedi.
3 yaşında kaybedilen çocuklar
İnsan Hakları İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Gülbahar Bozkurt’un okuduğu açıklamaya göre;
“3 yaşındaki Dilek Serin 23 Eylül 1994’te Dersim Gökçek köyü Mirik mezrası civarındaki askeri operasyonda kaybedildi.
“Davut Altunkaynak (12), Seyhan Doğan (13) ve Nedim Akyön’ün (14) Dargeçit Jandarma Taburu’nda işkencede öldürülüp kuyulara atıldığı savcılık fezlekesinde yazıldı.
“Türkiye İlyas Diril (14), Münir Sarıtaş (13), İkram İpek (14), Orhan Yakar’ı (15) gözaltında kaybetmekten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum oldu.”
Turan: Bize üç seçenek sundular
421. haftada söz alan kayıp yakınları barış istediklerini ancak kayıplar bulunup failleri yargılanmadıkça barışın mümkün olmayacağını söyledi.
İlk sözü Davut Altunkaynak’ın dayısı Ramazan Turan aldı. Yeğeninin çobanlık yaptığını belirten Turan, Dargeçit’e gelmeden önce kaldıkları köyde iki çobanın cezaevi duvarında taranarak öldürüldüğünü vebunun üzerine köye gelen tabur komutanın kendilerine üç seçenek sunduğunu, aksi halde sonlarının öldürülen çobanlar gibi olacağının söylendiğini belirtti:
“Üç gün içinde ya dağa çık ya korucu ol ya da köyü terk et, dediler. Üç günde 55-60 hane gitti. Davut Dargeçit’te çobanlığa devam etti. Bir gece Davut’u yedi kişiyle birlikte tabura aldılar. Köydeki kuyuda kemikler çıktı ancak birinin kimliği belirlendi.”
Turan’ın ardından Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak ile Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız konuştu.
“Kapı kapı gezdim, oğlumu vermediler. Bana işkence yaptılar. Oğlumun katili bulunsun” diyen Ocak, dağdaki oğluna kazak ördüğü gerekçesiyle ev hapsi alan ve ayağına elektronik kelepçe takılan Nazife Babağit ile ilgili de “Böyle vicdan mı olur? Ayıp oluyor” dedi.
“18 yıldır buradayız, kimse kulak vermedi” diyen Yıldız şöyle devam etti:
“Barıştan yanayız ama kayıplarımızın akıbeti açıklanmadan, kaybedenler yargılanmadan, bizimle burada olanlar cezaevinden çıkmadan barış gelecek mi emin değilim.”
Aydoğan: Kemikleri görenler şanslı
Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan ise eşini 18 yıl önce korucular ve askerlerin evden aldığını söyledi:
“Kemiklerini göremedim. Görenler çok şanslı. Tüm dünya, serok, PKK, millet barış istese de kemikleri vermezlerse barış olsa da olmasa da bize bir şey fark etmez.”
Seyhan Doğan’ın kardeşi Kadri Doğan Dargeçit’te bulunan kemiklerin hala adli tıpta olduğunu söyledi:
“Dargeçit’te o zaman sanırım alay komutanı olan kişi şimdi Sivas'ın belediye başkanı. CHP’ye yıllardır söyledik, ne barışa katkı yapıyorlar ne de bize zulüm yapanlara bir şey diyorlar. Bari onu görevden alıp gelsinler aramıza.”
Daha sonra Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç ve Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır söz aldı.
Eren: Failler yargılanmadıkça barış mümkün değil
“Gayrettepe Emniyeti’nde kaybedildi ağabeyim. Beş tanığa rağmen savcı soruşturma açmadı. Bu olayları hangi akil insan dillendirebilir?
“Her hafta onlarca suçluyu açıklıyoruz. Bunları akil insanlar bilmiyor mu? Barış hepimizin dileği. Failler yargılanıp bizle yüzleştirilmedikçe barışı sağlamak mümkün değil.
Karakoç: Acılarımızı dindirmeniz lazım
“Burada acılarımızı dile getirdik, okyanus ötesinden duydular ama başımızdaki sağırlar duymadı, körler görmedi. Başbakan bizle görüştü, sözünü yerine getirsin.”
“Barış sürecini selamlıyorum. Ama bizimle helalleşmeniz, acıları dindirmeniz lazım. Nasıl olacak? Kayıpların ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Çok mu?”
Kırbayır: Bu çocukların alacakları vardı
“Onları düşüncelerinden, düzene muhalefetlerinden dolayı yok ettiniz. Dünyaya alacaklı gelen bu çocuklar bizim çocuklarımız.
“Elbette dünyada barış olmalı. Siyasetçiler barıştan demokrasiden bahsediyorsa Türkiye önce kendi yaptıklarıyla yüzleşmeli.
“Sağımızı değil mezarı, kemiklerimizi istiyoruz. Ne hazin şey. Ona razıyız. Vicdan! Bunu vermiyorsun merhametsiz, ama biz alacağız.”
Aynı zamanda kayıpların avukatlarından olan Sezgin Tanrıkulu da adalet temin edilmeden barış olmayacağını bildiklerini ve adalet arayışlarını sürdüreceklerini söyledi.
“Barış, yaraları sarma sürecidir”
Açıklamayı okuyan Bozkurt 421 haftadır hakikatin ortaya çıkarılıp adaletin sağlanması ve yaşanan suçların tekrarını engelleyecek düzenlemelerin gerçekleşmesi için barış ve demokrasinin gerektiğini vurguladıklarını söyledi:
“Barış bir yanıyla geçmişin yaralarını sarma sürecidir. Silahların susmasının barış anlamına gelmediğini, barışın uzun ve zorlu bir süreç olduğunu biliyoruz. Ancak gerçek barışın bizi kayıplarımıza, hakikate, adalete ulaştıracağını biliyoruz.
“Kayıplarımız, hakikat, adalet için barış istiyoruz. Bu sürecin barışa evrilmesi için tüm demokrasi güçlerini göreve çağırıyoruz. Çocuklarımızın bayramı barışla gelecek.” (BK/YY)