Bu yıl altıncı kez düzenlenen "Sokakta Yaşayan ve Çalışan Çocuklar Sempozyumu"nda, çocuklarla ilgili koruyucu ve önleyici hizmetlerin yerel ve merkezi yönetimlere sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla hayata geçirilebilmesi için somut politikalar oluşturulması gerektiği vurgulandı.
Bu sene Diyarbakır'da düzenlenen sempozyuma 40 panelistin yanı sıra 283 kişi katıldı.
Diyarbakır Belediyesi Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Başkan Danışmanı Muharrem Erbey, sempozyumda çocuklar ve madde bağımlılığı, göç ve yoksulluk, suça itilen çocuklar, sokakta çalıştırılan çocuklar ve sosyal hizmet, çocuk istismarı, çocuk işçiliği ve emeği gibi panel başlıkları altında farklı meslek ve disiplinlerden bilim, disiplin ve uygulama camiasının bir araya geldiğini anımsattı.
Bununla birlikte, bu sene de sempozyumun adından başlayarak çocukları damgalayan bir dil kullanılmaya devam edildi. "Sokağa itilen, sokakta çalıştırılan, suça itilen" yerine, çocukları bu duruma iten bir neden olduğunu gizleyen "sokakta yaşayan, sokakta çalışan, suça bulaşan" terimleri kullanıldı.
Ana neden yoksulluk ve göç
Diyarbakır Valiliği, Dicle Üniversitesi ve belediyenin 21-23 Eylül'de organize ettiği sempozyumun sonuç bildirgesinde, sorunun ana kaynağının yoksulluk, yoksunluk ve zorunlu göç olduğu vurgulandı: "Sorunun siyasal, ekonomik ve sosyal yanları var; çözüm için bu alanlarda politikalar üretilmeli."
Kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı sosyal yardımların kalıcı çözümlere yol açmadığı vurgulandı ve merkezi hükümetten anayasada da yer alan "sosyal devlet" ilkesinin gereğinin yerine getirilmesi istendi.
Sonuç bildirgesinde, çocukların korunması için aileyi destekleyecek sosyal politikalar ve çocukları eğitim sistemi içinde tutacak önlemlerin alınması gerektiği belirtildi.
"Çatışma ortamının sonucu çocuğun istismarı"
Belediyenin haberine göre, sempozyumda konuşan Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Sevil Atauz "çatışma ortamından etkilenen, ailesi gözünün önünde şiddete maruz kalan çocuklar da istismar edilmiş sınıfına giriyor” dedi.
Osman Gazi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Burhanettin Işıklı da yaptıkları araştırmalarda Türkiye’de çocukların yüzde 20’sinin fiziksel, yüzde 9’unun cinsel, yüzde 78’sinin ise duygusal şiddete maruz kaldığı sonucunun ortaya çıktığını belirtti.
"Lütuf değil sosyal politika gerekli"
Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Bülent İlik, Türkiye'de sosyal politika yokluğunun "halkı muhtaç hale getirerek kul, tebaa haline indirgediğini" söyledi.
Ülkede sosyal yardım alanında ciddi paraların döndüğünü vurgulayan İlik, milyonlarca insana iftar yemeği ya da kömür yardımı yapılmasının yukarıdaki tespitine uyduğunu vurguladı. "Bu sosyal yardım ekonomisini tarikat ve cemaat destekli, STK görünümlü, TV’leri, programları ve lojistik destekleri Kızılay’dan daha büyük hale gelmiş olan, kentsel ranttan beslenerek büyüyen kuruluşlar kullanıyor."
İlik “Bazı arkadaşlarımız, mesela çocuklar kurslara giderse, spor eğitimi alırlarsa, din eğitimi, kuran kursu alırlarsa sokağa çıkmaz tespitinde bulunuyor. Böyle bir şey yok. Bu kadar kolay çözülecek bir sorun değil. Bu politikacıları tahrik etmeye yöneliktir” dedi. (EÜ/NZ)