Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Cengiz Analay, "Gözaltına alınan çocukların yüzde 95'inin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını" bildirdi.
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nden Avukat Seda Akço, "Diyarbakır'daki uygulama gösteriyor ki, çocuklar bu süreçte hiçbir şekilde yetişkinlerden ayrı bir muamele görmüyorlar. O yüzden de bütün hakları ihlal ediliyor" dedi ve ekledi: "Çocukların özgürlüğünün kısıtlanması son çare olmalı".
Çocuk hakları ve insan hakları savunucuları, varolan süreçte, toplumun bütün kurumlarının, çocukları "çocuk" olarak görmediğini ve bu nedenle çocukların ciddi bir risk altında olduklarını belirterek, çocukların derhal serbest bırakılmasını ve yaşanan ihlaller karşısında başta hükümet olmak üzere herkesi harekete geçmeye çağırdılar.
"Çocuklar kin ve düşmanlığa teşvik etmiş!"
Çocuklar hakkındaki suçlamalar şöyle:
"* Terör örgütü PKK'ye yardım ve yataklık yapmak,
* Halkı isyana, kin ve düşmanlığa teşvik ve tahrik etmek,
* Güvenlik güçlerine silahlı, Molotoflu, bıçaklı, taşlı, sopalı saldırıda bulunmak,
* Halkı yağmalamaya teşvik etmek,
* Kamu kurum ve kuruluşlarına siyasi parti binalarına kamu lojmanlarına resmi ekip otolarına polis panzerlerine açık olan işyerlerine taşlı sopalı Molotof kokteylli saldırılarda bulunmak,
* Bankaları işgal etmek suretiyle ateşe vermek,
* 2911 Sayılı, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet etmek""
"Koruma altına alınmaları gerekirken tutuklanmaları kabul edilemez"
Çocukların tutuklanmasıyla ilgili itiraz dilekçesi verdiklerini, işkence ve kötü muameleye ilişkin olarak suç duyurusunda bulunduklarını ifade eden Analay, çocukların bir an önce serbest bırakılmasını istedi.
Analay, "12-15 ve 15-18 yaş grubunda yer alan korunmaya muhtaç çocukların, okuldan veya işten çıkarken kontrolsüz şiddet olaylarının ortasında kalarak psikolojik travmaya ve fiziksel şiddete uğramaları, orantısız şiddet kullanmak suretiyle hukuka aykırı gözaltına alınmaları, gözaltında işkence suçuna maruz kalmaları nedeniyle derhal koruma altına alınmaları gerekirken, 'Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak' suçundan sorguya sevk edilmeleri ve tutuklanmaları kabul edilemez" dedi.
Haksız ve hukuka aykırı
Çocukların "haklarındaki suçlamalara ilişkin maddi-manevi unsurların oluşup oluşmadığı gözetilmeden ve koruma amaçlı düzenlemeler dikkate alınmadan tutuklanmalarının haksız ve hukuka aykırı" olduğunu belirten Analay, uluslararası ve ulusal hukuka göre çocukların ihlal edilen haklarını şöyle aktardı:
* Türkiye'nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 37/b maddesinde " ... Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır" deniliyor.
* 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 6/a maddesinde "On sekiz yaşından küçüklerin çocuk olarak nitelendirildiği", 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunun 5. maddesinde "suça sürüklenen çocuklar için koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasının öncelikli yol olarak tercih edilmesi" gerektiği ve 21. maddesinde ise "On beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemeyeceği" ifade ediliyor.
"Döve döve İstiklal Marşı"
Çocuk Hakları Merkezi olarak tüm çocukların sorgusuna katıldıklarını ifade eden Analay, savcılık ifade tutanaklarına da geçen işkence ve kötü muamele olaylarını şöyle anlattı:
"Yaşları 12-18 olan tüm çocukların yakalama esnasında öldüresiye dövüldükleri, götürülürken döve döve İstiklal Marşı okutulduğu, götürüldükleri ilgili birimlerde ellerinin arkadan koli bandı ile bağlanması suretiyle soyuldukları, ardından soğuk suyun altına sokuldukları, beton üzerine uzandırılarak saatlerce dövüldükleri, birçok hakaretle karsılaştıkları, 4 gün boyunca yemek verilmediği, verilen bir parça kuru ekmeği de tükürmek suretiyle vermek gibi ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz bir çok insanlık dışı fiiller tespit edilmiştir.
"Çocukların büyük çoğunluğunun doktor raporu var, işkence-darp izleri mevcut, savcılık ve sorgu da serbest kalanların resimleri alindi, vücutlarındaki izlere ilişkin tutanaklar tutuldu."
Akço: Bütün işlemler çocuğa özgü birimlerde yapılmalıydı
Avukat Seda Akço, Diyarbakır'da yaşanan olaylarda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ve Çocuk Konuma Kanunu'nun ihlal edildiğini belirterek, "Çocukların özgürlüğünün kısıtlanması son çare olmalı" dedi.
Bütün insanlar için işkence ve kötü muamele teşkil edecek uygulamaların yasak olduğunun altını çizen Akço, "Çocukların içinde bulundukları yaş ve gelişim durumuna da özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. Çocukları rencide etmeyecek şeyler için artı bir itina gerekiyor" diye konuştu.
Hem kollukta hem sonrasında bütün işlemleri çocuğa özgü birimlerin yapması gerektiğini ifade eden Akço, çocukların yetişkinlerden muhakkak ayrı tutulması gerektiğini vurguladı.
Ne aile ne de toplumsal kurumlar çocuğu gözetiyor
Akço, "Çocukların bu kadar risk altında bulunduğu bir ortamda her şeyin sürüyor olması, hem onlara bakmakla, gözetmekle, hem onların güvenliklerini korumakla görevli ailelerin yeterli tedbiri almamaları, hem de ailenin bu tedbiri yerine getirmediği durumda gözetim mükellefiyetini üstlenmesi gereken toplumsal kurumların da yeterli tedbiri almadığını görüyoruz" dedi.
Polisin bu anlamda yeterli tedbiri almadığını belirten Akço, polisin gösteri içerisinde, olayların olduğu yerde çocuklar varsa onların uzaklaştırılmaları, onların korunması yönünde hareket etmesi gerekirken cezalandırdığını söyledi.
Akço şu noktalara dikkat çekti:
"* 6 yaşında, 9 yaşında çocuk çatışma sırasında polisin ateşli silah kullanması sonucu ölüyor. Güvenlik önlemlerini almadan bu işlerin bu şekilde yapılması çok boyutlu bir ihmalin ötesinde çocuğu görmezlikle ilgili bir şey."
* O kadar büyük bir insan hakkı ihlali var ki, o kadar temel standartlar ihlal ediliyor ki, onların güvence altına alınmadığı bir noktada, daha ilerisine ilişkin şeyleri söylemek de çok ütopik taleplerde bulunuluyormuş gibi bir izlenim yaratabilir.
* Herkesin, ama özellikle de çocuk olan insanların karşıya kaldıkları tehlikenin ciddiyeti, bütün herkesi ciddi biçimde ayağa kaldırması gereken bir şey.nasıl olurda bir toplum bu kadar çocukların durumuna ve onların yaşamlarının bile tehlike altında oluşuna bu kadar kayıtsız kalabilirler; bunu dehşetle izliyorum."
Musaoğlu: Hiçbir şey çocukların ölmesini haklı çıkartamaz
Merkezi Ankara'da bulunan Gündem Çocuk Derneği Başkanı Celal Musaoğlu, "Hiçbir siyasal durum, hiçbir ideoloji, hiçbir devlet, hiçbir erk çocukların ölmesine izin veremez. Bu olaylarda bu hak ihlal edilerek çocukların yaşama hakkı ellerinden alındı" dedi.
Şu anda da pek çok çocuğun, böylesi gergin bir ortamda yaşamak zorunda kaldığına dikkat çeken Musaoğlu'na göre, "o çocukların bundan sonra yaşamlarındaki her şey başka türlü olacak."
Musaoğlu, hükümetin olaylara yaklaşımını da eleştirerek, Herkesin içindeki ve dışındaki milliyetçilik duygusundan bir an önce sıyrılıp, kendine gelmesi ve sadece insanı referans almasının şart olduğunu ifade etti.
Çocuk hakları örgütleri ve çocuklarla çalışan herkesin de bu olaylara bir an önce tepki vermesi gerektiğini söyleyen Musaoğlu, Ankara'daki çocuk örgütlerinin yarın (5 Nisan) konuyu ele alacaklarını bildirdi.
"Öncelikle hükümetin ve devlet güçlerinin tüm olan bitene karşı normalde olması gerekenden çok daha fazla sakin ve insan haklarına duyarlı bir şekilde hareket etmesi gerekiyor. Tutuklanan çocukların ya bir an önce serbest bırakılması ya da 'terörist' muamelesi görmeden adil bir şekilde ve çocuklara özgü bir sistem içinde yargılanması gerekiyor. Hiçbir şey çocukların çocuk olmasından daha öncelikli ve gerçek değildir." (KÖ)