İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, İsveç Sanat Konseyi ve İsveç Enstitüsü’nün katkılarıyla gerçekleştirilen Genç Sesler 2014 projesi kapsamında gerçekleştirilen "Çocukları Sesini Duyurmak” seminerlerinin ikinci gününde çocuk televizyon programları, çocuk dergiciliği ve sosyal medyada çocuk konuları ele alındı.
Çocuk dergisi dediğin...
İsveç’in sayılı tamamen reklamsız ve bağımsız dergilerinden olan Kamratposten dünyada yayını süren en eski çocuk dergisi.
Derginin genel yayın yönetmenliğini yapan Lukas Bjorkman da İsveç’te çocuk dergiciliğinin durumu hakkında bilgi verdi.
Gelecek sayıda ebola ve mastürbasyon gibi çocukların merak ettiği konular hakkında yazılar ve çizimler olduğunu söyleyen Bjorkman’ın çocuk dergiciliğine ilişkin “Kamratposten stili olarak adlandırdığı kurallar şunlar:
Gerçek habercilik yapılmalı; okuyucunun seçtiği içeriğe yönelik düzgün bir dil olmalı, üstelik bu dil yetişkinlerin okuduğu dergilerin diline göre de daha doğru olmalı; illüstrasyon ve yazı oranı yarı yarıya olmalı; her cinsiyete uygun ve çocuk perspektifinden olmalı; her zaman reklamsız olmalı.
Bjorkman diğer çocuk dergilerin yaptığı gibi “bu sezon bunu giymelisiniz, bu havada şu makyajı yapmalısınız” demek yerine, “ne yapmak istiyorsunuz, ne giymek istiyorsunuz, karar verin, onu giyin” dediklerini ve bu açıdan diğer dergilerin yanında çok “garip” durduklarını da anlattı.
Medya konseyi
İsveç Medya Konseyi Başkanı Ewa Thorslund da konuşmasında medya konseyinin amacından ve internetin yaratıcılığından bahsetti.
Thorslund’un anlattıklarına göre, konsey 0-18 yaş arasındaki medya kullanıcılarının medyanın zararlı etkilerinden nasıl arınabileceği üzerinde çalışıyor. Film ve programları hangi yaş aralığına uygun olduğunu belirliyor.
Thorslund bunu yaparken konseyin sansür uygulamadığını, amacının çocukları herhangi bir şeyden uzaklaştırmak olmadığını, fiziksel ve mental sağlığına zarar vermemeye dikkat ettiklerini ifade etti.
Sosyal medya ve çocuk
Dijital medyada paylaşılan bilgilerin artık yazarın değil, sitenin/medyanın sahibi olduğu bir dünyada yaşadığımızı söyleyen Thorslund, dijital kimliklerimizin de çok değiştiğini, özel ve kamusal bilgilerimizin artık birleştiğini de ekledi.
Hoşlanılmak, oy almak, izlenmek, beğenilmek üzerine paylaşılmalar yapıldığına dikkat çeken Thorslund, çocukların internet başında olmadıklarında bir şey kaçırıyor muyum duygusuna kapıldıklarını söyledi. Bu kaygıyla kendi kişisel hayatlarından uzaklaştıklarını ve uyku, konsantrasyon eksikliği, bağımlılık gibi sorunlar yaşayabildiklerini aktardı.
Thorslund çocukları sosyal medyadaki kişi veya grupların zararlı çağrılarından uzaklaştırmak için antikampanyalar yapmak yerine, olumlu propagandanın daha önemli olduğu sonucuna vardıklarını da vurguladı.
Çocuk programları
Koç Üniversitesi’nin doktora öğrencilerinden Gökçe Elif Baykal son dönem Türkiye’deki çocuk programlarına dair gelişmelerden söz etti.
Türkiye’deki çocuk programı yapımcılarının çok az olduğu ve imkanların çok kısıtlı olduğunu söyledi.
Baysal’ın verdiği bilgilere göre, devlet yasaya göre animasyonculardan girişimci vergisi adı altında yüzde 35 vergi alıyor. Türkiye’deki çocuk kanallarının gösteriminin yüzde 70’i yerli yapım olmak zorunda, ancak o kadar maddi kaynak yok.
Yurtdışında birçok çocuk programında önce skeç hazırlandığını, bunun çocuklara izletildikten sonra yayınlandığını, çocuklar beğenmezse tamamen “çöpe atıldığını” programın yeniden tasarlandığını anlattı.
Türkiye’de böyle bir imkan olmadığını, çünkü program gününe ancak bir bölümün yetiştirildiğini belirtti.
Baysal’ın tespitler arasında Türkiye’deki çocuk programlardaki sterotiplerin pek gerçekçi olmadığı ve çocukların yanında yaşlı karakterlerin çocuğa bağımsız bir dünya vermek yerine tam tersini yaptığı da vardı.
Korumadan önce eğitim
Dün seminerde bir konuşma yapan oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni Suzanne Osten de bianet’e, İsveç’te taciz ya da şiddet üzerine çocuklara yeterince eğitim verilmediğini söyledi.
“Ailelerin çocukları koruması gerektiği üzerine bir yanılgı var ve sadece onun üzerinden gidiliyor, çocuklar eğitilmek yerine korunuyor.
“Çocukların ulaşması için devletin telefonu ve e-maili var, ancak şikayetlere bakılmıyor. Hatta bu sene bir skandal ortaya çıktı: bir sene boyunca babası tarafından taciz edilen bir çocuk e-mail atmış ama mail okunmamış.” (RK/YY)