Çocukların isimleri burada yok; hikayelerinden bulundukları coğrafyaları belirten ayrıntıları da çıkarırsak geriye birbirinden ayırt edilemeyecek "sokak çocukluğu halleri" kalıyor.
"Sokak çocukluğu" dünyanın her yerinde aynı görünse de, her çocuğun ayrı bir birey olduğunu unutmamak gerekiyor.
Dünyanın hali çocukları birbirine benzemeye zorluyor; oysa her çocuğun kendisini gerçekleştirebileceği bir başka dünya mümkün.
"Pis koktuğum için bana iyi davranmıyorlar"
"Benim adım A. ama herkes beni Lesha diye çağırır. Dokuz yaşındayım. Eskiden anne babamın yaşadığı apartmanların hemen önünden geçen caddede yaşıyorum ben.
İkisi de alkolik ve daha fazla içki alabilmek için evlerini satmak zorunda kaldılar. Şimdi onlar da evsiz ve diğer alkolik arkadaşlarıyla birlikte bir orada bir burada kalıyorlar.
Eski komşularımıza rastlayınca biraz yiyecek ya da para için yalvarıyorum. Çoğu zaman pis koktuğum için bana iyi davranmıyorlar. Sigara içiyorum ve tutkal kokluyorum.
Ailemin yanına dönmek istemiyorum ama benim gibi çocukların toplandığı barınaklarda da kalmak istemiyorum. Oraya gidersem bana ne söylenirse onu yapmam ve belli bir saatte uyanmam gerekecek. Kendi istediğimi yapmaya ve böyle yaşamaya alıştım."
Para için portakal çevirmek
"Dokuz yaşındayım. Jonglörlüğe bir sene önce başladım. Yemek yememiz lazım. Sabahları okula gidiyorum; sonra bu köşeye gelip portakallarımla birlikte gösterimi yapmaya başlıyorum. Öğle yemeğine vaktim yok, akşamüstü 4'e doru gelip geçenler azalınca yemek yiyorum.
Sonra 11 yaşındaki kardeşimle birlikte yine buraya geliyorum. O jonglörlük yapamıyor o yüzden benim yanımda dans ediyor.
Her gün yaklaşık 20 boliviyano (2.5 dolar) kazanıyoruz. Akşam olunca eve gidiyorum. Ev iki saat uzakta.
Çoğu araba durup bize para veriyor. Bazılarıysa bize sinirleniyor, korna çalıyor ya da arabanın önündeyken üzerimize sürüyor ve para vermiyorlar."
"Ben de çocuklar için çalışacağım"
"Delhi'ye annem ve ikinci kocasıyla geldim. O zaman yedi yaşındaydım. Şimdi 13 oldum. Annem beni otobüs garında uyurken terk etti ve bir daha onu görmedim.
Birden bire öksüz kaldım. Garda dilencilik yapan çocuklarla tanıştım ve yemek bulmak için onlarla takılmaya başladım. Bir adım yoktu o yüzden arkadaşlarım beni Rajan, yani kral diye çağırmaya başladı.
Kırmızı ışıkta duran arabaların camlarını silmeye başladım. Sonra alışveriş merkezine yakın bir yere gittik ve çöp toplamaya başladım. Bir ara da köşedeki büfede çalıştım.
Orada çalışırken çocuklar için işler yapan bir yardım kuruluşundan insanlarla tanıştım. Şimdi onlar için çalışıyorum. Burada oldukça memnunum. Annemi bulsam bile onun yanına dönmem.
Okula gidiyorum. İyi kötü mektup yazabiliyorum. Canım eğlenmek istediğinde eski arkadaşlarımı buluyorum. Otobüse biniyorum ama bilet parası vermiyorum. Bütün şehri para vermeden dolaştım.
Kendim gibi çocuklarla yaşıyorum. Ben de çalışacağım ve çocuklara yardım edeceğim."
"Beladan uzak dur"
"Benim evden kaçmamın sebebi, ben doğduktan 27 gün sonra babam vefat etmiş ve ben üç aylıkken annem beni babaanneme ve dedeme bırakıp babasının evine gitmiş.
Amcalarım beni sabah ilkokula, öğleden sonra sakız satmaya veya boyacılığa gönderiyordu ve akşam eve bazen parayla gelmediğim zaman dayak yiyor atıyor; o da yetmiyormuş gibi bir de tüm akrabalara kötülüyorlardı.
Zaten kardeşim dayanamayıp evden kaçmıştı ve ben de az da olsa ondan etkilenerek kaçmaya karar verdim. İstanbul'a geldiğim zaman kardeşimi bulurum, çalışırız diye düşündüm, meğer ağabeyim benden önce batmışta benim haberim yokmuş.
Haliyle ben de sokakta kalmaya başladım ve yapmak istediğim şeylerin hepsini yapamadım belki ama beni en çok mutlu eden olay sokakta geldi başıma.
İzmir'e gitmeye karar verdim. İzmir'e gittiğim zaman ne bir tanıdık ne bir arkadaşım vardı. Bir kalabalık gördüm ve oraya doğru yürümeye başladım. Birine sordum ve oranın bir sirk olduğunu öğrendim, herkes kuyruğa girmiş bilet alıyordu.
Sıra bana gelince ön taraftan bir bilet istedim adam da bana 'Sana o fiyata bilet veremem' dedi. Birden arkamdan biri 'Bir dakika' dedi ve iki tane bilet alıp önden olanı bana verdi.
Meğerse o adam altı senedir ceza evindeymiş ve o gün cezası bitmiş. Benim gibi kalabalığı görüp gelmiş. Bana hep derdi ki, "Bela olma, beladan uzak dur". O zaman anladım o adam bir ders almış."(EÜ/BB)
* Çocukların hikayeleri BBC, Save the Children ve Umut Çocukları Derneği'nin web sitelerinden derlendi.