Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nün Çarşamba Seminerleri bu hafta “Kent ve Çocuk: Çocuğa ve Çocukluğa Odaklanan Şehircilik Girişimi” başlığıyla gerçekleşti.
Kent ve Çocuk Girişimi kurucuları, aynı zamanda MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezunları olan Gizem Kıygı ve Başak İncekera, çocukların mekanla kurdukları ilişki biçimlerini, katılımcı süreçlerde çocuklarla çalışmanın önemini ve çocukların bakış açısından mekana bakmanın mekan disiplinlerine katkısını 2015 yılından beri sürdürdükleri atölye çalışmalarından örneklerle anlattı.
“Çocukların fikrini almak aklımıza gelmiyor”
Gizem Kıygı Anayasa Madde 56’daki “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” vurgusunu ve mimar Aldo Van Eyck’in “Şehir çocuklar düşünülmeden yapıldıysa yetişkin vatandaşlar için de uygun değildir, o zaman zaten iyi bir şehir değildir” sözünü hatırlatarak konuşmaya başladı.
“Katılımcı süreçlerde çocukların fikrini almak aklımıza gelmiyor” diyen Kıygı, Kent ve Çocuk Girişimi’nde şehircilik disiplini ve farklı ölçeklerdeki uygulamaları içerisine çocuk odaklı yaklaşımı, katılımcılık ilkeleriyle birlikte dahil edebilmek için çalıştıklarını anlattı.
7 şehir 400 çocuk
Başak İncekara 2015’ten beri yedi şehirde yaklaşık 400 çocukla çalıştıklarını anlattı.
Çalışmalarının üç ana başlığı var; atölyeler, web sitesi ve uygulamalar.
Atölyelerde kendini ve kentini tanıtma, maket atölyesi, haritalama ve mekanın sesi çalışmaları yapılıyor. Atölyelere katılacak çocuklara yerel dernekler, belediyeler gibi kurumlarla ulaşıyorlar, aynı zamanda kendileri de duyuru yapıyor.
Web sitesinde haberler, röportajlar ve ayın konusu başlıkları var. Bu ayın konusu eğitim mekanları, gelecek ay sokak olacak.
Uygulamalar kapsamında ise Çanakkale ve Harran’da iki proje gerçekleştirmişler.
“Çocuklar mekanı duyuları üzerinden algılıyor”
Gerçekleştirdikleri atölyelerden çocukların mekanla ilişkisine dair ortaklaşan noktayı sorduğumuzda Kıygı, çocukların mekanı kendi duyularının üzerinden algılamasını olduğunu söyledi.
“Yetişkinler olarak mekana sosyal ve politik anlamlar yüklüyoruz. Çocuklar ise çok fiziksel, bedeniyle algılıyor.”
Atölyelerde yaşadıkları deneyimlerinin arasında çocukların dışarıdan bakana boş görünen bir alana onları götürmesi, kırsaldaki çocukların doğa ile kurdukları ilişkinin etkisi gibi örnekler var.
"Kırsalda çocukların hareket alanı daha geniş"
Gizem Kıygı anlattı:
“Ankara Altındağ’daki atölyede çocuklar bize ilk bakışta ‘boşluk’ gibi görünen bir yere götürdüler. Orada kuş gözlemi yaptıklarını anlattılar.
“Yarıburgaz’daki mahalle yürüyüşümüzde ise tırmandıkları ağacı gösterdiler.
“Kırsaldaki atölyelerde çocuklar için okul, okul bahçesi, cami, çeşme gibi mekanlar öne çıkıyor. Burada çocukların hayvanlarla kurdukları ilişki dikkat çekici. ‘Baharda oradan kurt geliyor’ diyerek başka bir yol kullandığını anlatıyor mesela.
“Farkettik ki kırsal alanda çocukların hareket alanı kente göre daha geniş ve yerleşimi daha kolay algılıyor. Harita üzerinde yön bulmada daha becerikli oluyorlar.”
“Küçük şehir plancıları”
Gizem Kıygı, atölyelerle çocuklara kentin, mekanın müdahale edilebilir bir şey olduğunu anlatabilmeyi amaçladıklarını söyledi.
“Atölyelerin sonunda hepsine ‘küçük şehir plancısı’ etiketi yapıştırıyor ve ‘kenti siz tasarlayacaksınız, bu birlikte karar verdiğiniz bir süreç olmalı’ diyoruz. Bugünden yarına değiştirilebilecek bir şey yok, çocuklarla çalışmak bu yüzden önemli. Tohumunu ekmiş oluyoruz.” (BK)
* Kent ve Çocuk Girişimi'nin internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz.