Toplumun son yıllarda bebeğe de çocuğa da ergene de bakış açısında değişimler yaşandı. Negatif yönlü değişimler olduğu gibi neyse ki nefes aldığımız iyi yönde gördüğümüz değişimler de oldu. Bunun da mimarları çocuğa bir şeyi hak temelli anlatmayı gaye edinen yazarlar, çizerler, ebeveynliğe mülkiyet hakkı üzerinden bakmayan yetişkinler ve çocuğun birey olma hakkını gündeme getiren sivil toplum oldu.
Yer yer evlere de girdi bu değişim. Bazı bebekler 2 haftalıkken tummy time kitapları ile tanıştı, bazı çocuklar toplumun arka mahallerindeki stereotiplerin ana caddelere taşınan sesini kitaplar aracılığıyla duydu. Gelişmenin yönünü belirleyen bu iyi örneklerin artması elbetteki bir çabanın ürünü. Biz de bu hafta söz konusu çabalara bir noktadan destek sunuyoruz.
Raflardan çocukların başucuna gelen kitapları nasıl seçmemiz gerektiğini, ihtilaflı kavramları, gerçekliğin çocuklar için başlayıp bittiği noktayı Kırmızı Kedi Çocuk ve Çınar Yayınları Editörü Özge Doğar ile konuştuk.

BİA ÇOCUK KİTAPLIĞI
İki küçük canavar seni kendine davet ediyor, uğramaz mısın?
Çocukta 'kendilik algısı' nasıl güçlenir?
Çocuğa bir şey sunmak yetişkinlere sunmaktan daha meşakkatli. Haliyle ince eleyıp sık dokuma eşiği daha yüksek gibi. Hal böyleyken çocuk kitapları için en temel kriter ne oluyor?
Çocuklar, her alanda olduğu gibi kitaplarda da samimiyet ve güven ararlar. Bu iki kriter üzerinden düşündüğümüzde aslında kitap bir bütündür ve çocuk için arkadaşı kadar canlı bir organizmadır. Çocuklar, kendi doğallıkları içinde yaş ve gelişim düzeylerini, ilgi alanlarını, anlatım ve dil seviyelerini, düşünce alanlarını, elbette görselliklerini ve yazara olan sevgilerini kitabı seçerken gösterirler. Çünkü çocukların dili sevgiden geçer. Yazar kalemiyle, çocukla göz hizasında değil ruh hizasında konuştuğunu göstermelidir.
Çocuk kitaplarındaki çeşitliliğin sınırı yaş gruplarına göre değişir mi? Bir de bu çeşitlilik dediğimiz mesele çocuk için ne ifade eder?
Edebiyatın, temsili değil etkisi ve sonucu üzerinde çok önemli bir soru bu bence. Yaş grubuna göre değişir elbette.
Somut ve soyut algısı, bilişsel gelişimi, duyusal olgunluğu ve dil, anlatı biçimiyle ilişkisi etkilidir.
Kültürel çeşitlilik; kültürel farkındalık geliştirir. Merak ve öğrenme isteğini artırır, önyargıların önüne geçer, kültürlerarası empatiyi besler, özellikle göçmen veya azınlık çocuklar için görünürlük sağlar.
Cinsiyet kimliği/cinsel yönelim ve rol temsilleri; toplumsal cinsiyet kalıplarını kırar. “Kızlar ağlamaz” ya da “erkekler güçlü olur” gibi kodlar çözülür. Kendilik algısını güçlendirir. Çocuk kendi potansiyelini cinsiyetle sınırlamaz. Eşitlik ve saygı duygusunu erken yaşta pekiştirir. Özellikle kız çocuklarında özgüven, erkek çocuklarda duygusal ifade alanı yaratır.
Fiziksel ve zihinsel farklılıklar (engellilik, nöro-çeşitlilik); Down sendromlu, otistik, işitme engelli, bedensel farklılığı olan karakterler; disleksi, dikkat eksikliği vb. nöro-çeşitlilik temaları. Empatiyi ve kapsayıcılığı derinleştirir. “Acıma” değil “anlama” merkezli bir bakış kazandırır. Engelli çocuklar için temsiliyet sağlar; kendini hikâyede görebilme hakkı. Toplumda eşitlikçi bir farkındalık oluşturur.
Aile biçimlerindeki çeşitlilik tek ebeveynli, büyükanneyle büyüyen, göçmen, evlat edinilmiş veya bakım kurumlarında yaşayan çocuklar. Çocuklara “her ailenin yapısı farklı olabilir” bilgisini verir. “Normal aile” kalıbını kırar, aidiyet duygusunu destekler. Farklı aile yapısındaki çocuklar için görülme ve onaylanma hissi yaratır. Ebeveynlerde de farkındalık oluşturur; çeşitliliği doğal karşılamayı kolaylaştırır.

BİA ÇOCUK KİTAPLIĞI
Göçmen çocukların hikâyesi: Bir başkasına "merhaba" demeyi öğrettiniz mi?
"Çocuğun kitabı onunla birlikte seçilmeli"

Çocuk kitaplarında asla yer vermek istemediğiniz öğeler nedir? Sizce çocuğa kitaplar aracılığıyla gerçeklik ne derece hangi sınırlarla anlatılabilir?
Bu bana göre etik ve pedogojik duruş meselesidir. Açık şiddet, travma oluşturacak unsurlar, aşağılama, ötekileştirme, cinsiyetçilik, kalıp roller; mesela kızlar narindir, erkekler güçlüdür gibi. Yaşa uygun olmayan cinsel içerik, beden istismarı, tek doğru dayatılması mesela tek doğru bu ve sorgulama gibi…
Çocuğa dünyayı elbette tanıtacağız ama bunu ürketmeden, zorlamadan belli aşamalarla yapmamız gerekir. Gerçeklik, çocuğun algısına göre sınırlanır. “Kelebek uçtu, gitti” ifadesi “Kelebek, öldü” ifadesinden daha yumuşak bir geçiş sayılmaz mı? Çocuk için önemli olan hissidir, kendisine ne hissettirdiğini merkeze alır.
Bir yetişkin bir çocuğa çocuğa kitap seçerken sıralı şekilde hangi kıstasları baz almalı? Veya bunun yönü yöntemi nasıl belirlenmeli?
Bir yetişkin, çocuğuyla birlikte kitap seçmelidir. Kendi aldığı kitapları ona dayatmamalıdır. Zorlamamalıdır, evin ortamında, sokakta günlük hayatımızda zaten kitap olmalıdır. Kitap seçimlerinde çocuğun bir birey olduğu kişisel seçim hakkı olduğu unutulmamalıdır. Çocuğun gelişim özellikleri, okuma geçmişi, anlama ve anlatım kalitesi, görselin metinle uyumu, pedogojiye uygunluk önemli kıstaslardır. Aslında çocuk kitapları seçimi de bir beceri ve biraz da tecrübe gerektirir.
Şunu belirtmek istiyorum çocuklarımız aynı hızda ilerlemiyorlar. 9 yaşındaki tüm çocuklar kitaba aynı oranda yakın ya da uzak değiller, genellemeler eğitimi de edebiyatı da öldürür. Kişiye göre çocuğa göre kitap seçmek çocuğun ileri de daha başarılı olmasını sağlar.

Çocuk Dostu Köy kapılarını sanata açıyor
Politik doğruculuk: Ahlaki konfor değil düşünsel farkındalık
Peki içeriğe dönmek istiyorum. Yeni dönem kavramlarından politik doğruculuğun çocuklara bir şey anlatırken olumlu veya olumsuz belirleyici bir yerde olduğunu düşünüyor musunuz?
Politik doğruculuk, dışlayıcı, ayrımcı veya ötekileştirici ifadeleri ayıklamamızı sağlar. Çocuk edebiyatında kapsayıcılığı, çeşitliliği ve empatiyi destekler. Özellikle toplumsal cinsiyet, engellilik, göçmenlik gibi konularda…
Politik doğruculuk biçimsel bir sansüre dönüşürse, metinler doğal akışını ve samimiyetini kaybedebilir. Çocuklar, “herkes iyi, her şey güzel” gibi steril bir dünyaya hapsedilmemelidir. Gerçek çatışmalar, adaletsizlikler, farklılıklar da yaşına uygun biçimde yer almalıdır.
Politik doğruculuk, ahlaki konfor değil düşünsel farkındalık yaratmalı.
Son olarak ilk beşe giren kitaplarınızı soracağım, belki okuyucularımız için de bir yol haritası olur.
Bence bu en zor soruydu, çünkü seçim yapmakta zorlanıyorum. Ancak şöyle sıralayalım; Bir Kedinin Dertleri, Büyükannemin Keçisi, Şehirdeki Küçük, Sakin Sokak’ın Gürültücü Sakinleri, Kara Kuzunun Kulağı.
Kendinize ait her duyguyu kucakladığınız, içinizdeki ve yörenizdeki tüm çocuklara nefes olabildiğiniz bir okuma olması dileğiyle.
(NÖ/EMK)






