Küresel ölçekte 412 milyon çocuk günde 3 doların altında bir gelirle hayatına devam ederken, Türkiye’de de çocukların %38,9’u yoksulluk ya da sosyal dışlanma riski altında. Hem yerel hem uluslararası açık kaynaklardan edindiğimiz veriler, çocukların yalnızca gelir değil; beslenme, sosyal yaşam, eğitim ve sağlık gibi temel alanlarda da yaşadığı derin yoksunluğun kalıcı etkileri olan bir krize dönüştüğünü gösteriyor.

7 milyon çocuk "Afrika ülkeleri düzeyinde" aç
Bebeklerde yoksulluk oranı %41
UNICEF–World Bank 2024 yılında 333 milyon çocuk günde 2,15 doların altında yaşıyor. Gelir biraz yükseldiğinde de tablo değişmiyor. 829 milyon çocuk günde 3,65 doların, 1,43 milyar çocuk ise 6,85 doların altında hayatını sürdürüyor.
TÜİK’e göre 2023’te 7 milyon çocuk (%31,3) yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Medyan gelir ölçütü kullanıldığında bu oran 2022’de %42,4’e çıkıyor. Yoksulluk en çok küçük yaşları etkiliyor: bebeklerde oran %41,4, 3–14 yaş grubunda %43,8. Türkiye’de ise çocukların %31,9’u yoksulluk koşullarında.
Türkiye çocuk yoksulluğunda ikinci oldu
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması yüzde 12,4. Türkiye OECD üyeleri arasında yüzde 22.4 ile çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ikinci ülke. Birinci ise 27.4 puan ile Kosta Rika.
At Risk Of Poverty or Social Exclusion (AROPE) göstergelerine göre Türkiye çocuk yoksulluğunda Avrupa’nın zirvesinde. 0–17 yaş grubundaki çocukların %42,7’si yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında. Bu risk yalnızca gelirden değil; ağır maddi yoksunluk ve düşük iş yoğunluğundan da kaynaklanıyor.
Bölgesel dağılım da çarpıcı: yoksul çocukların %28,4’ü Güneydoğu Anadolu’da; yalnızca Şanlıurfa–Diyarbakır bölgesi toplamın %13,1’ini oluşturuyor.
"Yoksulluk sayılara indirgenemez"
Derin Yoksulluk Ağı’ndan Önder Uçar, yoksulluğun çok boyutlu yapısına dikkat çekiyor:
“Yoksulluk yalnızca sayılara indirgenemez; psikolojik etkileri ve birbirini tetikleyen koşullarıyla bir insan hakkı ihlalidir. Gelir ölçümünün yanına hane büyüklüğü, barınma koşulları, besleyici öğüne erişim, eğitim ve enerji yoksulluğu gibi göstergeler de eklenmeli; çocuk odaklı ve yerel kırılımlarla izlenmelidir.”
Uçar’a göre dar sayı odaklı yaklaşımlardan çıkmak şart:
“Gelir güvencesi, ücretsiz okul yemeği, ulaşım ve kırtasiye desteği, barınma ve enerji desteği ile okul temelli sosyal hizmeti kapsayan çok bileşenli, hak temelli bir paket oluşturulmalı. Ölçmediğimiz boyutları görünmez kılıyor, görünmez kıldığımız boyutları ise politikalarla ıskalıyoruz.”
Her beş çocuk biri okula aç gidiyor
TÜİK’in İstatistiklerle Aile raporuna göre hanelerin %21,2’si yoksul; geniş ailelerde bu oran %26,9’a çıkıyor. Her üç aileden biri sağlıksız konutlarda yaşıyor; %31,3’ü sızdıran çatı, nemli duvar, çürük pencere gibi sorunlarla karşı karşıya.
2024 verileri daha çarpıcı: Türkiye’de çocukların %40’ı yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında. Her 10 ailenin 1’i çocuğuna yeni kıyafet alamıyor, her 10 ailenin 1’i düzenli meyve–sebze yediremiyor. OECD’ye göre 15 yaşındaki öğrencilerin %20’si haftada en az bir gün hiç yemek yemiyor; yani her beş çocuktan biri okula aç gidiyor.

Urfa'da şüpheli çocuk intiharları iddiası meclis gündeminde
Çok boyutlu yoksulluk
UNDP–OPHI’nin 2024 verilerine göre dünyada 1,1 milyar kişi çok boyutlu yoksulluk içinde ve yarısından fazlası çocuk. En yaygın yoksunluk alanları barınma, beslenme, eğitim ve sağlık. TÜİK verileri de Türkiye’de özellikle bölgesel eşitsizliklere işaret ediyor.
Önder Uçar, “Türkiye’de düzenli öğün, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim giderek zorlaşıyor. Birçok hane son iki yılda ev taşımak zorunda kaldı; bu da eğitim ve iş sürekliliğini bozuyor. Yaşlı bakım altyapısı yetersiz, maliyetler yüksek. Çözüm yalnızca gelir desteği değil; beslenme, barınma, enerji ve temel hizmetleri birlikte güçlendiren çok bileşenli bir yaklaşım” diyor.
Vergi ve istihdam politikalarının rolü
Eurostat’a göre AB’de çocukların %24,2’si sosyal dışlanma riski altında. Türkiye’de ise oran %38,9 ile çok daha yüksek. Uçar’a göre bu yalnızca gelir düşüklüğünden değil, yapısal sorunlardan kaynaklanıyor: yüksek dolaylı vergiler, düşük sosyal harcamalar, kadınların istihdama katılımındaki engeller, güvencesiz çalışma ve artan yaşam maliyetleri tabloyu ağırlaştırıyor. “AROPE’yi azaltmak için sadece geliri artırmak yetmez; vergi reformu, sosyal harcamaların güçlendirilmesi ve özellikle kadın istihdamını artıran politikaların birlikte hayata geçirilmesi gerekir” diyor.
Çocuğun bedeninde taşıdığı yoksulluk
UNICEF–WHO–World Bank verilerine göre 150 milyon çocuk bodurluk, 42 milyon çocuk düşük kilo sorunu yaşıyor. OECD’ye göre Türkiye’de yaklaşık 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde ve her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. Bu tablo, yoksulluğun yalnızca gelir değil, doğrudan fiziksel gelişim ve sağlığı da tehdit ettiğini gösteriyor.
Uçar’a göre ücretsiz ve besleyici okul öğünleri açlık kaynaklı dikkat dağınıklığını azaltıyor, devamsızlığı düşürüyor, öğrenme başarısını artırıyor. WFP verilerine göre 1 dolarlık okul yemeği yatırımı 35 dolara kadar toplumsal getiri sağlayabiliyor. Uçar, “Her beş çocuktan birinin aç olduğu bir tabloda ücretsiz okul yemeği, hem beslenme hem eğitim hem de eşitlik için en hızlı çözümlerden biridir” diyor.
Çözüm erken çocuklukta yapılacak yatırımlar
Çocuk yoksulluğunun en kalıcı etkisi eğitimde görülüyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde 10 yaşındaki çocukların %70’i basit bir metni okuyamıyor; pandemi bu oranı daha da artırdı. Türkiye’de resmi veri açıklanmasa da PISA ve TIMSS sonuçları bölgeler arası derin eşitsizliklere işaret ediyor. UNICEF ve OECD karşılaştırmaları Türkiye’yi OECD/AB ülkeleri arasında en alt sıralara yerleştiriyor.

EĞİTİM-SEN AÇIKLADI
"Eğitimde eşitsizlik derinleşiyor, çocuk işçiliği meşrulaştırılıyor”
Uçar, erken yaşta başlayan yoksunlukların ilkokuldan itibaren devamsızlık, öğrenme kaybı ve özgüvensizlik yarattığını söylüyor:
“Bu koşullar okul terkini artırıyor; ileride düşük ücretli ve güvencesiz işlere sıkışmayı kolaylaştırıyor. Sağlıkta ise kronik hastalık ve ruhsal sorunları büyütüyor. Çözüm, erken çocuklukta yapılacak yatırımlardır. Ücretsiz okul ve kreş öğünleri, ulaşım desteği, okul temelli sosyal hizmet ve düzenli gelir güvencesi birlikte uygulandığında hem eğitim başarısını hem de yaşam boyu gelir ve sağlığı yükseltir. Eşitsizlikle mücadelenin en etkili yolu erken dönemde başlanan çok bileşenli destektir.”
(BK/NÖ)







