Yaşı ne olursa olsun bir çocuğun ailesinden ayrılarak hastaneye yatmasının onun üzerinde büyük bir stres yarattığı tartışılmaz bir gerçektir. Erişkinlere oranla bedensel, bilişsel ve duygusal alanlarda henüz yeterince olgunlaşmamış olduğundan çocuk ya da ergenin hastaneye yatırılması belli düzeyde ruhsal örselenmeye yol açacaktır.
Bu örselenmenin ne düzeyde olacağı, zorlanmanın şiddeti, bireysel farklılıklar ve çocuğun ya da ergenin psikolojik gelişim aşaması ile yakından ilişkilidir.
Zorlanmanın dozu çocuğun ruhsal ve fiziksel işlevlerinin ve yeteneklerinin ne kadar sınırlandırıldığına bağlı olarak değişir. Geçirilmiş bir trafik kazasından sonra uzun süre hastanede yoğun bakımda kalmış bir çocuğun fizik ve ruhsal işlevleri ve yetenekleri ciddi darbe alacak ve oldukça fazla zorlanma yaşayacaktır.
Bireysel farklılıklar, hastanın kendisi, ailesi ve tedavi ekibiyle ilgili inançlarına, duygularına, fantezilerine ve tutumlarına bağlıdır. Etkin destek ve yol göstermek için çocuğun ya da ergenin duygularını anlamaya çalışmak yeterli değildir.
O çocuğun ya da ergenin hastalığa ilişkin inançlarını da tanımak gerekir. Örneğin; kan alınacağı zaman tüm kanı alınacak ve kanı bitecek inancı olan bir çocuğa "Korkma çok az bir acı duyacaksın" demek çocuğu rahatlatmaz.
Her hastalık ve hastaneye yatma gerilemeye (regresyon) neden olur. Çünkü kişi yatağa yatırılır, beslenir, yıkanır, giydirilir. Kısaca kişinin özerkliği çeşitli derecelerde kontrol altına alınmış olur. Bebeklikten yeni çıkmış olan çocuğun büyümesini duraksatacak böyle bir gerilemeye daha kolay katlanacağı düşünülebilir.
Ancak gözlemler böyle bir gerilemenin çocuklar için daha büyük bir tehdit oluşturduğunu ortaya koymuştur. Çünkü hastalık, çocuğun yeni edindiği ve çok değerli olan yeteneklerinin elinden alınması demektir. Hastaneye yatma ya da hastalık nedeniyle yatıyor olma hareketliliği engeller.
Hareketlilik önlendiğinde saldırganlığın, merakın ve gerginliğin temel motor boşalımı da mümkün olmaz. Çocuğun yaşadığı böyle bir işe yaramazlık ve çaresizlik konumu, yetişkine oranla çocuğa daha fazla korku verecektir. Hastaneye yatmaya yol açan nedenler ve tedavi için gerekli olan girişimler ilave tehditlerdir.
Yapılan girişimler ve bu girişimlerin iyileşme süreci acı verici olabilir. Hastalık, iç duyumun artmasına neden olur. Beden kısımlarında ve/ya da işlevlerinde beklenmeyen kontrol kaybı alışık olunmayan beden sürecine dikkatin ani yoğunlaşmasına yol açar. Anestezi, ameliyat ve belli bazı girişimler (örneğin; sonda takılması, biyopsi vb) gerçek ve gerçek dışı korkulara neden olur.
Zihinsel olgunlaşmayla birlikte çocukların hastalık nedenlerini kavraması anlamlı düzeyde artar. J.Piaget'in zihinsel gelişim kuramına göre somut işlemler dönemine (7-11 yaş) ulaşan çocuk hastalık yapan nedenleri kavramaya başlar.
Yapılmış olan birçok araştırma bunu destekler niteliktedir. Ancak bazı çalışmalar, çocukların bedensel işlevi ve hastalık nedenlerini kavramasında yaş kadar çocuğun sahip olduğu hastalığın da ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur.
Bebeklik ve oyun çocukluğu döneminde yaşanan hastalığa ve hastaneye yatmaya ilişkin olayın kendisi değil ancak deneyimin izleri akılda kalabilir. Bu deneyim çok örseleyici ve yineleyici olduğunda bebeğe ve küçük çocuğa olumsuz etkisi daha fazla olacaktır.
Birçok çocuğa hasta olmaması için yeterince uyuması, doğru beslenmesi ve uygun giyinmesi söylenir. Küçük çocuk, dönem özelliği olarak, doğaldır ki, kimi zaman kendisinden isteneni yapamaz. Öte yandan, bunların çoğunu uygulayan çocuk da hasta olabilir. Böyle bir durumda çocuk kendisini suçlar ve hastalığın kendisine verilmiş bir ceza olduğu inancındadır. Okulöncesi dönem çocuklarında bile, sık yakalanacakları (örneğin; soğuk algınlığı) ya da ender başlarına gelecek (örneğin; diş ağrısı) hastalıkların, mantıklı açıklaması yapıldığında nedeni kavradıkları görülmüştür.
Zihinsel olgunlaşma ve hastalıkla ilgili artan deneyim sonucu çocuk, hastalık ve yanlış davranış arasındaki ilişkiyi reddetmeye başlar. Yaşın ilerlemesiyle çocukların hastalık ve iyileşmeyle ilgili bireyin kontrolüne ilişkin daha doğru algıları gelişir.
Bazı çalışmalar, okulöncesi dönem çocuklarının hastalıkların nedeninde bulaşıcı hastalıkla bulaşıcı olmayan hastalık arasındaki farkı kavrayamadıklarını ortaya koymuştur. Ancak bulaşıcı olan ve olmayan hastalık arasında uygun ayırım yapılabilecek ölçütler verildiğinde dört-beş yaşlarındaki çocukların bile bu ayrımı yapabileceğini ileri sürenler vardır.
İlkokul dönemi çocuklarında yapılmış olan çalışmalar, bulaşıcı olan ve olmayan hastalıkların ayrımının yapılabildiğini ortaya koymuştur. Yine 9-10 yaşlarındaki çocukların, hastalıkların mikroplar nedeniyle olduğunu kavradıkları ancak mikrobun bulaşmasından sonra nasıl hasta olunduğunu bilmedikleri belirlenmiştir.
Ergenlik döneminin başlamasıyla birlikte somut düşünmeden soyut düşünmeye doğru bir ilerleme gözlenir ve böylece içsel fizyoloji ve hastalığın nedenselliği daha iyi anlaşılabilir. Böylece çocuk ergenlik döneminden sonra birçok hastalığın tedavi yöntemini kavrayabilir. Ergenler, genel olarak bedenleriyle aşırı ilgilidirler ve fizik kimliklerine son derece duyarlıdırlar.
Bu nedenle fizik görünümde bozukluk, değişiklik ve işlev kaybı aşırı üzüntü verir. Ayrıca ergenler hastalığın bilincindedirler ve ölüm kavramı hakkında gerçekçi bilgileri vardır. Ergen, özgür ve bağımsız olmak ister, izole edilmiş olmaya katlanamaz. Yatağa bağlı olmak kızgınlığı ve gerginliği artırır. Hastanede olmak ergenin ailesine tekrar bağımlı olma duygusunu canlandırabilir ve bundan nefret eder.
Ergenler, akran gruplarına bağlıdır ve onlarla olmamak ergene duygusal yoksunluk yaşatır. Ergenin statü gereksinimi vardır. Hastanede çocuk gibi olmak, aşağılanmak olarak algılanabilir. Ergen gerileme (regresyon) yaşamaktan korkar ve kendi içindeki çocuğa katlanamadığı gibi çocuk yerine konmaya da katlanamaz.
Özetle, çocuğun ve ergenin hastaneye yatışa verdiği ruhsal tepki, içinde bulunduğu psikolojik gelişim aşaması, çocuk ve aile üyeleri arasındaki ilişki düzeyi, çocuğun kendi hastalığını anlamlandırması ve hastaneye yatışı gerektirecek bir hastalık stresiyle başa çıkabilme kapasitesiyle yakından ilişkilidir.
Hastaneye yatan çocuk ya da ergenin gösterdiği davranış değişikliklerinin iyi izlenmesi ve anlaşılması, ona ve ailesine bu stresle baş etmede yol gösterilmesine yardımcı olabilir.(TG/EÜ)