Ne yazmalı? Tehlikesiz olsun, suya sabuna dokunmasın! En iyisi yemek tarifi yazmak…
Televizyonlarda yemek tariflerinin, yarışmaların yapıldığı ve herkesin birbirine kızdığı, hiçbir düşünceye, yoruma yer vermeyen, siyasi hiçbir şey olmayan sadece ve sadece kızgınlıklar ve kimin yemeği daha güzel oldu diye söylenmeler…
İşte haber, işte gerçek yayıncılık… İşte en yararlı haber. Paran varsa yemek yap!
Bunları düşünürken yemek tarifi yazmak için “yemek kitaplarına” göz attım… Ne pişirmeli? Vezir parmağı mı, yoksa imambayıldı mı, yoğurtlu bakla mı?
Yemek kitaplarını karıştırıp yemek tarifi ararken bir öyküye denk geldim.
Eskiden bazı gazetelere yazı yazarmış. Çok radyo dinlermiş ve haberleri radyodan alırmış. Giderek radyo dinleme alışkanlığı gazeteciliğe dönüşmüş. Uzun süre radyo programları ve gazetecilik yapmış, radyolarda çalışmış. Siyasal, sosyal veya toplumsal radyo programlarıyla ünlenmiş bile. Söyleşileri ve yorumları çok dinleniyormuş. Arada bir günlük gazetelere yazılar yazıyormuş. O aralar gazeteciler tutuklanıyor ve hapse atılıyormuş! Biraz tırsmış…
Sonra radyo programlarını ve yazılarını değiştirmiş. Artık siyasal programlar değil radyoda yemek tarifleri vermeye ve kentin lokantaları tanıtmaya başlamış. Gazetelerde yazı yazmaktan vazgeçmiş. Radyo dinleme alışkanlığı sürmüş. Hikayesi uzun ama sonrası ilginç…
Yazı yazmayı, radyo programlarını bırakınca aşçı yamağı olmuş…
Çalıştığı yer büyük bir otelin mutfağıymış. Böylece yemek yapma sanatını meslek edinen kişilerin profesyonelliğe ilk adımlarını attıkları “aşçı yamağı”, kısaca “aşçı yardımcısı” olmuş. Yemek yaparken radyosunu açar, haberleri dinler, yemek yapar ve eski günlerini anarmış! Hala haber dinliyor ve alışkanlığını sürdürüyormuş!
Mutfakta “head chef” dedikleri baş aşçı, tek başına ve tam bir otoriteymiş… Yemek yapmak konusunda çok bilgiliymiş. Tanımadığı hükümet yetkilisi, zengin iş adamı, tanımadığı siyasetçi, hâkim savcı, doktor, mimar, terzi, yokmuş…
Aşçı yamağının hikayesi ilginç! Bir gün yemek yaparken her zamanki gibi radyosunu açmış!
Radyodan haberleri dinliyormuş ve bir yandan yanındaki yardımcısına yemek tarifi veriyormuş. Aşçı yamağı ve yardımcısı yemek hazırlığında...
Öyküsünü ondan dinleyelim…
“Yanımdaki aşçı yardımcısına imambayıldı yemeği tarifini anlatıyordum. Ona dedim ki; patlıcanları yıkayıp alacalı soymalısın. Ayçiçek yağını iyice ısıtıp patlıcanları yumuşayıncaya kadar kızartmalısın… Kâğıt havlu üzerine alıp yağlarının süzülmesini sağlamalısın… Soğanları halka doğradıktan sonra sarımsak ve biberler ince doğranmalıdır… İki yemek kaşığı zeytinyağında soteledikten sonra üzerine kabukları soyup küp doğradığın domatesleri ilave et. Hafif koyulaşıncaya kadar kavur. Tuz, karabiber ve doğranmış maydanozu ilave edip ocağı kapat. Patlıcanları fırın tepsisine dizerek ortalarını kaşık yardımıyla çizgi şeklinde açmalısın. İçine malzemeyi paylaştır…
Ben bunları anlatırken o sırada radyoda bir haber yayınlanıyordu. Radyo haberi, Venedik Komisyonu’nun 9 Aralık 2024 tarihli Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun bağımsızlığı ile ilgiliydi.
Venedik Komisyonu’nun görüşü hakkındaki haberde, yapılan tespitler sıralanıyordu: ‘HSK’nın toplam üye sayısı 13 ve ‘tabii üyeler’ olarak sayılanlar arasında Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı dahil, altı üyesi, tarafsız olmayan ve bir siyasi parti başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından atanan kişilerdir. Geriye kalan yedi üye ise TBMM tarafından seçilmektedir. HSK’nın sekiz ‘yargısal üyesi’nden dört yargısal üyeyi Cumhurbaşkanı atamakta; diğer dört yargısal üyeyi de TBMM seçmektedir. Dolayısıyla, uluslararası standartlar açısından, söz konusu sekiz üye, gerçek anlamda ‘yargısal üye’ sayılamazlar. Söz konusu sekiz üyeye Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı da eklenince, 13 üyeli HSK’nın 10 üyesinin yürütme organına bağlı olduğu ortaya çıkar. Bu durum, yargı organı üzerinde güçlü bir siyasi baskı oluşturur.’
Haberin devamında ise Komisyon’a göre, ‘Avrupa standartlarına göre, HSK gibi kurulların üyelerinin en az yarısı yargıç olmalı ve kendi düzeylerindeki meslektaşları tarafından seçilmelidir. Avrupa’da, üyelerinin çoğunluğunun doğrudan veya dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atandığı / belirlendiği tek örnek HSK’dır.’
Haber spikeri, Venedik Komisyonu görüşünde ‘AİHM’ye göre, demokratik ülkelerde yargıçlar, hukuk devletini ve yargı bağımsızlığını savunurlar’ diyor ve ayrıca haberde ‘Adalet Bakanı’nın HSK’da üye olarak yer alması, güçler ayrımı, HSK’nın bağımsızlığı ve sonuçta adil yargılanma hakkı bakımlarından sakıncalıdır’ deniliyordu. Ardından diğer bir somut örnek olarak ‘Bakan Yardımcısının, yargıç ve savcıların atanma ve nakilleriyle ilgili Birinci Daire’de üye olması ve oy kullanması’ olduğuna değiniliyordu. Bu yüzden ‘Avrupa standartlarına göre, HSK gibi kurullarda yürütme organından gelen, Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı gibi tabii üyeliklere yer yoktur.’
Birdenbire radyonun sesi kesildi. Burnundan soluyarak bizden tarafa kızgınlıkla bakan baş aşçı radyoyu kapatmıştı. Bana çok fena söylendi. ‘İş sırasında haber dinliyorsunuz, işiniz gücünüz yok mu? Dinlediğiniz haber de haber olsa. Türkiye aleyhine ne varsa mutfağa sokarak ne yapmak istiyorsunuz? Terörist misiniz? Hiç iyi bir haber yok sanki! Karamsarlık aşılayan, bittik, mahvolduk haberleriyle kamuoyu üzerinde algı yaratan böyle haberleri dinlemek suçtur’ dedi ve kapıyı çarparak çıktı.
On dakika sonra tekrar gelen baş aşçı beni işten kovdu. Telefon etmiş ve otelin çıkışında beni emniyetten iki polisin beklediğini, ifadeye götüreceklerini söyledi. Beni ihbar etmiş!..
İşten kovmasını anlamıştım. Neden ihbar ettiğini sordum. Şöyle cevap verdi… Mutfakta radyo haberini duymuş, dinlemiş ve beni izliyormuş.
İmambayıldı tarifini duymuş. Tarif kolaymış ama tarifin içinde soyun, kızartın, doğrayın, kavurun, kapatın, dizin, açın gibi kelimeler geçiyormuş.
Bunlar örgüt ağzıymış! Dinlediğimiz bu radyo haberi karamsarlık yaratıyormuş.
Türkiye aleyhine yayınları dinleyerek ve başkalarına dinleterek, imambayıldı yemek tarifleri vererek, kamuoyu üzerinde baskı yaratıyor, kin ve düşmanlığı kışkırtıyormuşum!
Baş aşçı, benim niyetlerimin hiç iyi olmadığını düşünmüş ve ihbar etmiş…
Eşyalarımı topladım, aşağıya indim, otelin kapısında beni polisler bekliyordu.”
Aşçı yamağının öyküsü burada bitiyor!
Niçin imambayıldı yemeğini tarif ediyorsunuz? Başka yemek mi yok?
Hem neden karamsarlık yaratacak memleket hayrına olmayan haberler dinliyorsunuz?
İşinizi yapın! Başka yapacak yemek mi kalmadı, neden imambayıldı yemeğini seçip pişirmeye kalkıyorsunuz?
En iyisi ve en doğrusu, suç işlememek için kanunlara uygun yemek tarifleri veren radyoları dinlemek, televizyonları izlemek, memlekete hayırlı haberler okumaktır.
(Fİ/VC)