Güneşin ilk ışıkları vurunca göğe, sokağa çıkmak, o kentin gerçek yüzünü görmemizi sağlar. Yaşamı yaratanların yüzünü aydınlatır güneşin ilk ışıkları.
Kente hayat verenler varoşlardaki evlerinden çıkıp yollara düşerler, hamuru mayalamak, ekmeği fırına sürmek, bobin sarmak, araba cilalamak, göne boya vurmak yaptıkları işlerden sadece birkaçı.
Sabahın ilk ışıklarıyla çıkıyoruz yola, yol kenarlarında öbek öbek kadınlar ve erkekler toplanmış servis araçlarını bekliyorlar. Sanayi sitelerine doğru yol alıyoruz, yanı başımızda yürüyenlerden pek çoğu çocuk yaşta. Çocuklar, yorgun yüzleri, uykulu gözleri ve sıska bedenleri şubatın sabah ayazıyla kavrularak, çevik hızlı bacakları üzerinde yürüyorlar.
Bunlar, okul yerine atölyelere, fabrikalara giden, düşük ücretle günde en az on iki saat çalışan çocuk işçiler...
Onlar içi önemli olan tek şey eve ekmek götürebilmektir. Okul unutulmuş, oyun unutulmuş, omuzlarına geçim derdi yüklenmiştir. Savaşın yaşanmaz kıldığı köylerden ve kentlerden göçüp gelmiştir pek çoğu. Acı ve yoklukla yaşarlar doğdukları yerlerden uzak kentin kıyısında ki kulübelerde. Sokağa düşmüşlerdir ve şehrin beyaz ekmeği doyurmaz karınlarını.
Sabahın ilk ışıklarıyla şehrin gecekondularından ve varoşlarından sanayi sitelerine duru ve devingen ırmaklar gibi akan, gün boyu gün güneş görmez dehlizlerde ter döküp emek akıtan küçük dev adamlar...
Rakamlarla çocuk işçiler
Akşam yeni yayınlanan -altı yıl öncesinden derlenmiş resmi verilerle- bir rapordan okuduğum kadarı ile:
* Türkiye'de çalışan yaklaşık 3 milyon 850 bin çocuk var
* Bunların 511 bini 6-14 yaş grubu arasında
* 12-14 yaş grubunda kayıtlı çalışan çocuk sayısı ise 469 bin
* Kentlerdeki çocuk işçilerin yüzde 55.6'sı kırsaldan göç eden ailelerin çocukları
* 6-17 yaş grubundaki çocukların yaklaşık yüzde 58'i tarımda, yüzde 22'si sanayide, yüzde 10'u ticarette, yüzde 10'u da hizmet sektöründe çalışıyor
14 yaşın altında ve ilköğretimi tamamlamamış çocukların çalışması kanunen yasak. Bu nedenle, zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkarılmasıyla çocuk işçi sayısında yaklaşık yüzde 50 azalma oldu tahmin edilmekte. Bu yasaya alttan alta karşı çıkmasının nedeni de bu olsa gerek...
"Bu çocuklar ev geçindiriyor"
"Antep'in çocukları"nı fotoğraflıyoruz işliklere girebildiğimiz kadarıyla. Dokuma atölyelerinde, sayacılarda, oto tamirhanelerinde, trikotajcılarda, fırınlarda. "Okumak ister miydin?" sorusunu ilk okul çağındaki bir çocuk işçiye sormanın ve ondan yanıt beklemenin ne kadar anlamsız olduğunu öğreniyoruz çünkü, bu onlar için bir şey ifade etmiyor, onlar çalışmak zorunda, tek hissettikleri utanma duygusu. Yüreğimin titrediğini hissediyorum.
Bu gün ülkemizde yüz binlerce çocuk, okul forması yerine küçük yaşta işçi tulumu giyiyor; 14 yaşını doldurmadan çalışmaya başlıyor. Çocukluklarını yaşayamıyor, sigortasız çalıştırıldıkları işler hem sağlıklardan hem de geleceklerinden çalıyor. Onlar Türkiye'nin görünmeyen işgücünü, görünmeyen emeğini oluşturuyorlar.
Çocukları çalışmaya iten ana neden yoksulluk. Yoksulluğun altında ise; ebeveynlerin işsizliği, bozuk gelir dağılımı, ekonomik krizler, hızlı nüfus artışı, göç, plansız şehirleşme, kayıt dışı ekonomi gibi nedenler bulunuyor. Kısacası kapitalizm, insanları aç bırakıyor, bunun sonucunda sokağa ve atölyelere düşüyor çocuklarımız. Çocuklar ucuz iş gücü olarak sömürünün çarkları arasında eziliyor.
Bütün gün ayakkabı diken Ahmet zehir soluyor, uçucu madde bağımlısı haline geliyor. Çünkü babası iş bulamıyor. Kendisine haftalık kırk lira veriyor işveren. Ve Ahmet beş kişinin ekmeğini götürüyor eve...
Konfeksiyonda çalışan Latif, göçle gelmiş Antep'e biraz Türkçe çokça da Kürtçe konuşuyor. O da iki göz evlerinin kirasını ödüyor haftalıklarıyla, babası dokumada işçiymiş, maaşı ancak hanenin mutfak parasını karşılarmış, ilkokulu bırakmış yarıda. "Okumayı biliyor musun?," diye sorduğumuzda, utangaçça uzaklaşıyor yanımızda.
Ustası, "bu çocuklar ev geçindiriyor," diyor, gözleri dolarak.
Bu dünya çocukları sömürüyor
"Çocukları bu dünyanın/Kara bir kapı kapanmış yüzlerine/Çocukları bu dünyanın
Günahsız günahlılar"
* Dünya genelinde çoğunluğu 5-17 yaş arasında olan 200 milyon çocuk işçi var. Bunların çoğunluğunun yaşı 16'nın altında olan kız çocukları
* Gelişmekte olan ülkelerde çocuklar beş yaşına geldiğinde aileleri, "aile ekonomisine katkıda bulunma" gerekçesiyle çocuklarını hizmetçi olarak çalıştırmaya başlıyor
* Kız çocukları günde 16-18 saat arasında çalışmak zorunda bırakılıyor
* Özellikle küçük kız çocukları cinsel meta olarak kullanılıyor ve çocuk ticaretine maruz kalıyor.
"Bağdat'ta bir kadın/sevdiğini yollarken askere/Ardından bağırdı/Sakın sipere yatma, diye/Karşıdan değil yukardan gelir/savaş uçaklarının attığı bomba/Adam dönüp bakarken ardına/Bu hafta giderken kızımıza,/ona savaştan söz etme, dedi/Baban süt ve ekmek alıp dönecek de/Ve benim için de öp/başucuna diktiğimiz ak taşı"
İstatistikler çocuk emeğinin sömürülmesinin her geçen gün daha da yoksullaştırılan üçüncü dünya ülkelerinde yaşandığını gösteriyor. Emperyalizmin buralara yaptığı müdahalelerle bu yıkım daha da artıyor. İşgalden önce Irak'a uygulanan ambargo sonucu, 500 bin çocuğun açlıktan ve ilaç bulamamaktan dolayı öldüğü yazılmaktaydı. İki yıllık işgal döneminde öldürülen çocuklarla ilgili bir sayı verilmiyor ama yaşanan ölümlerin büyük bir çoğunluğunun çocuk olduğu tahmin ediliyor.
Görülen o ki, geçerli sistem sürdükçe, çocuk işçiler hep birilerinin iştahını kabartacak. Ahmet ve Latif gibi okul yerine izbe atölyelere gidecekler sabahları, ilk gün ışığıyla...(KVT/EÜ)