Haberin İngilizcesi için tıklayın
TOÇEV (Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı) kuruluşunun 25. yılında , "Risk Altındaki Çocukları Ne Kadar Biliyoruz?" başlığıyla bir araştırma paylaştı.
TOÇEV, risk altındaki çocuklar konusunda özellikle eğitim ve çalışan çocuklar alanında çalışmalar yürütüyor.
Araştırmada toplumun hâlâ bir sivil toplum kuruluşunda görev alma fikrini yeterince benimsememesi ön plana çıkıyor.
Öte yandan sosyal medyanın yaşamın her alanı gibi burada da çok etken.
Çocuklar için en önemli belge niteliğindeki Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin aradan 30 yıl geçmesine karşın duyulmuş ama öğrenilmemiş olduğu gözlendi.
"Devlet ve STK'lerin işbirliği artmalı"
Araştırmada, risk altındaki çocuklar; sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar ve istismara maruz kalmış çocuklar ilk akla gelen grupları oluşturuyor. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarının sayısını ve çalışmalarını yetersiz bulanlar çoğunluğu oluşturuyor.
Özellikle devlet kurumlarıyla sivil toplum kuruluşları arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve artırılması gerektiği görüşü ön planda.
Araştırmada ayrıca Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni ilk Birleşmiş Milletler oturumunda deklare edildiği zaman kabul eden ülkelerden biri olan Türkiye 1989'dan bugüne bakıldığında inişli çıkışlı bir yol haritası izlediği gözlendi.
TOÇEV yaptığı saha çalışmasıyla sivil toplum kuruluşlarının bilinirliğini ve risk altındaki çocuklar konusunda bilgi, tutum ve davranış çalışması yaptı. Halen sivil toplum kuruluşlarının önemi ve rolleri konusunda bilinirlik ve bilinç düzeyinin olması gerekenin çok altında.
Araştırma 872 katılımcı ile yapıldı
"Risk Altındaki Çocuklar konusunu ne kadar biliyoruz " araştırması, 872 katılımcı ile Aralık 2018 – Şubat 2019 tarihleri arasında gerçekleşti. Eğitim durumuna bakıldığında katılımcıların yüzde 70.8'inin lisans, yüzde 14.5'inin lisansüstü, yüzde 5.8'inin lise, yüzde 1.7'sinin ortaokul ve yüzde 1.7'sinin ilkokul düzeyinde olduğu görüldü.
Araştırmada öne çıkan bazı noktalar şöyle:
- Katılımcıların yüzde 46.4'ü herhangi bir sivil toplum kuruluşunun üyesi olduğunu belirtirken yüzde 53.6'sı herhangi bir sivil toplum kuruluşuna üye olmadığını belirtmiştir.
- Katılımcılara Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'yi daha önce duyup duymadıkları sorulduğunda, yüzde 74.1'i duyduğunu, yüzde 25.8'i ise duymadığını belirtmiştir.
- Hangi yaş grubunun çocuk olarak tanımladığını katılımcıların yüzde 55'i 0-18 yaş olarak belirtirken, yüzde 30'u 0-12 yaş, yüzde 10'u 2-15 yaş ve yüzde 5'i 2- 18 yaş olarak belirtmiştir. Bu verilere bakıldığında katılımcıların büyük bir çoğunluğunun Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni duyduğunu belirtmesine rağmen önemli bir çoğunluğunun bu sözleşmeye göre çocuk olarak tanımlanan yaş aralığını yanlış bildiği görülmektedir. Bu noktada Çocuk Hakları Sözleşmesi hakkında farkındalık çalışmalarının artırılması gerektiği söylenebilir. (Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır.)
"Türkiye'de yapılan çalışmalar yetersiz"
- Katılımcılara risk altındaki çocuklar sorulduğunda yüzde 85'i sokakta çalışan çocukları, yüzde 35'i dışarıda tek başlarına oynayan çocukları, yüzde 88'i istismara uğrayan çocukları, yüzde 29'u okula yalnız giden çocukları, yüzde 60'ı yoksul kesimlerdeki çocukları, yüzde 81.3'ü sokakta yaşayan çocukları, yüzde 63'ü engelli çocukları, yüzde 46.5'i özgüven eksikliğine sahip çocukları, yüzde 71'i parçalanmış ailelerin çocuklarını, yüzde 79.5'i ihmale maruz kalan çocukları risk altındaki çocuklar kavramına dahil etmektedir.
- Bu sonuçlara bakıldığında katılımcıların risk altındaki çocuklar hakkındaki görüşlerinin literatürü destekler nitelikte olduğu görülmektedir. Türkiye'de risk altıda çocuklar için yapılan çalışmaları katılımcıların yüzde 50'si yetersiz buluyor. Yüzde 34'ü kısmen yapıldığını, yüzde 16'sı ise yeterli olduğunu ifade etmiştir.
- 6- 18 yaş arası çocukların en önemli sorunlarını katılımcıların yüzde 59,7'si eğitim sistemi, yüzde 28,5'i dijital araçlara olan ilgileri, yüzde 24.45'i ebeveynlerin dijital araçlara olan ilgileri olarak değerlendirdi. (AÖ)
Türkiye'nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde çekince koyduğu maddelerMadde 17 Taraf Devletler, kitle iletişim araçlarının önemini kabul ederek çocuğun; özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlâki esenliği ile bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini sağlarlar. Bu amaçla Taraf Devletler: a. Kitle iletişim araçlarını çocuk bakımından toplumsal ve kültürel yararı olan ve 29 uncu maddenin ruhuna uygun bilgi ve belgeyi yaymak için teşvik ederler; b. Çeşitli kültürel, ulusal ve uluslararası kaynaklardan gelen bu türde bilgi ve belgelerin üretimi, değişimi ve yayımı amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik ederler; c. Çocuk kitaplarının üretimini ve yayılmasını teşvik ederler; d. Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik ederler; e. 13 ve 18'inci maddelerde yeralan kurallar gözönünde tutularak çocuğun esenliğine zarar verebilecek bilgi ve belgelere karşı korunması için uygun yönlendirici ilkeler geliştirilmesini teşvik ederler. Madde 29 1. Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını kabul ederler: a. Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi; b. İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Andlaşmasında benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi; c. Çocuğun ana–babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi; d. Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması; e. Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi. 2. Bu maddenin veya 28'inci maddenin hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin öğretim kurumları kurmak ve yönetmek özgürlüğüne, bu maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen ilkelere saygı gösterilmesi ve bu kurumlarda yapılan eğitimin Devlet tarafından konulmuş olan asgari kurallara uygun olması koşuluyla, aykırı sayılacak biçimde yorumlanmayacaktır. Madde 30 Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz. |