Çocuk edebiyatı sadece çocukların hayal dünyasını değil, toplumsal duyarlılıklarını da besleyen güçlü bir alan. Bu alanın üretken yazarlarından Özge Bahar Sunar, kitaplarında engellilik temsili üzerine geliştirdiği özenli yaklaşımıyla dikkat çekiyor.
Hem çocuklara hem yetişkinlere seslenen metinleri, dayanışma ve umut duygularını merkezine alıyor. Sunar ile engellilik anlatılarının çocuk edebiyatındaki önemine dair konuştuk.
Uluslararası alanda özel seçkilere girmiş olanlarla birlikte çocuk edebiyatına farklı temalarla katkı sunduğunuz pek çok kitabınız var. Farklılıklar, kapsayıcılık, empati, hayal gücü ve dayanışma ilk aklıma gelenler. Peki engellilik teması sizin için nasıl bir çıkış noktası oldu?
Yaşadığımız sistem en ufak farklılıkları bile tolere etmekten uzak, empati yoksunu ve maddiyata dayalı bir yaşam sunuyor. Sistemin zihin kapasitesi öylesine düşük ki çeşitliliğin gücünü, farklılıkların zenginliğini anlayamıyor. Bu duruma içten içe öfkeliyim. Kardeşim çok küçükken, anaokulunda ölümcül hastalığı olan bir arkadaşı vardı. Çocuk hareket edemiyor, konuşamıyor, yalnızca gözleriyle iletişim kurabiliyordu. Buna rağmen her sabah okula geliyor, onun için hazırlanmış özel bir yatakta diğer çocuklarla etkileşim halinde gününü geçiriyordu. Bu sayede okulun tüm çalışanları, öğrencileri ve biz aileler iletişimin kelimeler olmadan da kurulabileceğini öğrendik. O çocuğa güzel bir şeyler hissettirme çabası tüm çocukları daha vicdanlı ve şefkatli düşünmeye itti. Maalesef çocuk birkaç ay sonra vefat etti. Hep beraber yas tuttuk. Engellilik hakkında yazmamı tetikleyen şey belki de o zamandan kalan o güçlü duygulardır.

BİA ÇOCUK KİTAPLIĞI
İki küçük canavar seni kendine davet ediyor, uğramaz mısın?
Çocuk kitaplarında engelli karakterin yeri
Çocuk edebiyatında engelli karakterler çoğu zaman ya aşırı idealize ediliyor ya da tamamen görünmez kılınıyor. Siz bu durumdan nasıl uzak durmaya çalışıyorsunuz?
Dediğiniz gibi ya karakterler başkahraman olarak kitapta yer alıyor ya da hiç görünmüyor. Ben özellikle çizimler sırasında çizerle iletişimdeysem, farklılığa sahip karakterleri diğer kişilerle yan yana çizmelerini rica ediyorum. Örneğin Hep Fazlasıdır Annem kitabımda, okul bahçesinde oynayan çocuklardan biri tekerlekli sandalyede. Olması gereken bir şey aslında; ama dediğiniz gibi çoğunlukla görmezden geliniyor. Son kitabımda da yan karakterlerden biri yine tekerlekli sandalyede. Bu şekilde her bireyin yaşama katılma hakkının temsil edildiğini umuyorum. Sorunuza gelince, kitap yaratma sürecini aceleye getirmemeye çalışıyorum. Gözden kaçan bir şey olmamasına gayret ediyorum.
Redhouse Kidz yayınlarından çıkan "Yağmur Adam ve En Güzel Dans" kitabınız Uluslararası Gençlik Kitapları Kurulu (IBBY) tarafından “Engelli Çocuklar İçin Öne Çıkan Kitaplar” listesine seçildi. Kitap aynı zamanda Uğur Altun’un çizimleriyle, Communication Arts tarafından 2019 yılı "En İyi İllüstrasyon Ödülü" sahibi oldu. Kitabın yayıma hazırlık sürecinden biraz bahsedebilir misiniz, işitme engelliliği konusunda destek aldınız mı?
Tam bir takım çalışmasıydı diyebilirim. İlk editörüm olan ve bana edebiyat dünyasını şefkatle tanıtan sevgili Burcu Ünsal Çeküç ile çalıştık. Beraber bir WhatsApp grubumuz vardı ve her şeyi paylaşarak ilerledik. Bu kitabın özel bir kitap olacağını düşünüyorduk. İstemeden bir yanlışlık yapmamak için hem işitme engelliler derneğiyle iletişim halindeydik hem de özel eğitim öğretmenleriyle görüştük. Didaktik bir metin olmaması önceliğimizdi; ama yanlış bir şey yapmak da istemiyorduk. Sonuçta Uğur’un çizimleri ve Burcu’nun titiz çalışması sayesinde kitabımız özel seçkilere girip ödül aldı.
“Çocuk okurlar yüksek empati gücü ve dayanışma potansiyeline sahip”
Çocuk edebiyatındaki engellilik anlatıları engelli çocuklar için özdeşleştirme sağlarken, engelli olmayan çocuklara da empati ve dayanışma dili kazandırıyor. "Yağmur Adam ve En Güzel Dans" kitabını çocuklarla okuma fırsatınız oldu mu? İşitme engelli bir karakterin dünyayı algılayışı ve ifade edişini nasıl karşıladılar?
Çocuklar doğuştan yüksek empati duygusuna ve dayanışma potansiyeline sahipler. Bu yüzden anlatılan hikâyeler, zaten sahip oldukları duygulara mercek tutuyor. Evet bu kitabı birçok çocukla okuduk ve üzerine konuştuk. Tahmin edebileceğimizden çok daha bilgili ve kapsayıcılar. İşitme engelli arkadaşları olan çocuklar hemen onlarla yaşadıklarını anlatmaya başlıyor. Hikâyedeki küçük kızın yaşadıklarını garipsemeden kabul ediyorlar. Çünkü aslında yağmurun altında dans etmek tüm çocuklar için ortak bir sevinç. Yetişkinler gibi yağmur kötü, güneş iyi ya da duymak iyi, duymamak kötü gibi yargıları yok. Olanı olduğu gibi kabul edip çok hızlı uyum sağlıyorlar.
“Takma Kanatlar” ile organ bağışı

BİA ÇOCUK KİTAPLIĞI
Tuğçe Tatari: Çocuğa yerinde ve dozunda gerçekliği vermeliyiz
Anya Yayınlarından çıkan “Takma Kanatlar” kitabında ise bedensel engellilik yaşayan bir kuşu anlatıyorsunuz. Engellilik çeşitliliğini görünür kılarken hangi etik ve estetik sorumlulukları önceliyorsunuz?
Takma Kanatlar çok özel bir kitap ve çok özel bir yayınevinde kendine yer edindiği için çok mutluyum. Kayınpederim 12 sene önce aniden beyin kanaması geçirdi ve birkaç gün sonra beyin ölümü gerçekleşti. Aile olarak organ bağışında bulunmak istediğimizi söyledik. Bu durumun çok ender yaşandığını o an anladım. Doktorun bakışları, bizimle ilgilenen hemşireler, işimizi kolaylaştırmak için koşuşturan birçok kişi vardı. Sessiz bir şükran duygusu, gittiğimiz her odada kendini hissettiriyordu. Daha sonra organ bağışı yaptığımız kişi bir şekilde bizi buldu. İnanılmaz etkileyici bir buluşma yaşadık. Kelimelerle anlatmak zor. O buluşmadan sonra hayatın kırılganlığını, organ naklinin gücünü çok daha derinden hissettim. Takma Kanatlar’ı tam da o günlerde yazdım. Kitaptaki kuşun yeniden kanatlanması sadece fiziksel bir iyileşme hikâyesi değil; aynı zamanda umudu, birlikte ayağa kalkmayı ve hayatın devam ettiğini hatırlatıyor.
Engellilik konusunu işlerken dikkat ettiğim şey, okurda acıma duygusu değil dayanışma ve umut duygularını harekete geçirmek oldu. Okurun gözünde kahramanı yalnızca engeliyle tanımlamamak, onu bir birey olarak göstermek önemli. Çocuğa hayatın zorluklarını saklamadan ama umut kapısını da sonuna kadar açık bırakarak anlatmak istedim. Özellikle ülkemizde organ bağışıyla ilgili olumsuz bir algı var. Hurafelere dayanan bazı düşüncelerin en azından çocuklara uğramaması için yazmanın sorumluluğum olduğuna inandım.
Estetik tarafta ise, çizerimiz sevgili Burcu Koçer Oruç ile ortak bir duygu dünyası kurmaya özen gösterdik. Zaten işine çok hâkim bir çizer olduğu için hızlıca yol aldık. Bu zor konuyu pastel renklerde, samimi ve sıcak çizimlerle çocuklarda olumlu bir his bırakarak ele almak istedik.

Lütuf değil bir çocuk hakkı: Ücretsiz okul yemeği
Resimli kitaplarda görsellerin kapsayıcılığı
Çocuk kitaplarında anlatıya eşlik eden görseller çok önemli. Özellikle resimli kitapların engellilik temsiline katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok güzel bir soru. Evet metin çok önemli ama çizimler okuma-yazma bilmeyen çocukların tek başlarına görsel okuma yapmasına olanak verdiği için daha ön planda. Metin neyi anlatırsa anlatsın kitaplarda farklılıklara sahip bireylere, kuşlara, böceklere yer verilmeli. Yaşamdan bir parça anlatılırken her türden canlının o anlatının içinde olmasını çok değerli buluyorum. Bu yüzden sanırım çizerlere daha fazla iş düşüyor. Resimli kitap yazarlarının her zaman çizerlerle ortak çalışması mümkün olmuyor, ben iletişim kurma imkânım olan çizerlerle bu konuyu konuşmaya özen gösteriyorum.
Türkiye’de engellilik üzerine yazılan çocuk kitaplarını düşündüğümüzde hâlâ sınırlı bir temsil alanı olduğunu düşünüyorum. Ülkemizdeki çocuk edebiyatında işitme, görme ve fiziksel engelli ya da nöroçeşitli* bireylere dair farkındalık yaratacak yeterli içerik olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet bence de temsiliyette eksiklik var. Elbette her sene bir sene öncekinden daha iyi olduğunu söylemeliyiz. Ben Takma Kanatlar’ı biraz önce de dediğim gibi 12 sene önce yazmıştım. Ancak şimdi yayımlandı. Bu durumda iyiye gidiyoruz diyebiliriz. Özellikle nöroçeşitlilik ile ilgili çok az kitap var. Zor konular dediğimiz bu tür konularda her yazarın en azından bir hikâyesi olması gerektiğini düşünüyorum.
(EÇ/NÖ/TY)







