DEM Parti Çocuk Komisyonu 27 Eylül’de Ankara’da “Barış ve Demokrasi Arayışında Çocuklar İçin Gerçek Adalet Çalıştayı” düzenledi. Toplantıya gazeteciler, çocuk hakları savunucuları, avukatlar, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve sosyal çalışmacılar katıldı.
Yeni nesil çeteleşmenin ekonomi politiği ve çocukların adalet sisteminde/ceza infaz sisteminde karşılaştıkları sorunlar öne çıkan iki başlık oldu. Bunun yanı sıra “çocuk koruma” sistemindeki açmazlar ve çocuk politikalarındaki yapısal eksiklikleri tartışıldı.

"257 çocuk önlenebilir sebepler nedeniyle hayatını kaybetti"
"Yeni nesil çeteleşme siyasal rejimlerin sonucu"
Açılış sunumunda son yıllarda kamuoyunda geniş yer bulan “yeni nesil çeteleşmenin” ekonomi politiğine, bu başlığın ülke ve dünya çapında siyasal rejimlerin değişiminin sonucu olduğuna, “normsuzluğun yeni norm” haline gelmesinin toplumsal yaşamın tamamına sirayet ettiğine dair değerlendirmelerde bulunuldu. Türkiye’de ise bununla birlikte ve buna ek olarak mülksüzleşmenin, eğitim politikalarındaki “vasatlaşmanın,” derin yoksulluğun, kentsel dönüşüm politikalarının bu kriz halini perçinlediği vurgulandı.
Açılış sunumu sonrası Çalıştay üç oturum halinde devam etti. Oturumların içeriğinde; kanunla ihtilaflı hale getirilen çocuklara ilişkin Adalet Bakanlığı verilerinde dahi özellikle 2020 sonrasında ciddi artışların gözlemlendiği, sayısı binleri aşan çocuğun hapishanelerde tutulduğu belirtildi. Çocukların ceza infaz sisteminde yetişkinlerle çarpık bir şekilde eşitlendiği, “kapasite yetersizliği” gerekçesiyle yüzlerce çocuğun yetişkin hapishanelerinde tutulduğu, bunun ise istismar, şiddet, “suçun tekrarı” gibi sonuçları doğurduğunun altı çizildi.

BİA ÇOCUK KİTAPLIĞI
Göçmen çocukların hikâyesi: Bir başkasına "merhaba" demeyi öğrettiniz mi?
Çocuğun üstün yararı ilkesi hatırlatıldı
Çocuklara hapishanelerde yaşatılan çıplak arama, kelepçe uygulamaları, fiziksel ve psikolojik şiddet ile birlikte intihara sürüklenme vakalarına vurgu yapıldı. Hapsedilen çocukların suç ile çoklu şekilde ilişkilendiklerine, bu durumun çözümünün çocuk adalet sisteminin topyekûn değişimiyle mümkün olduğuna dair belirlemeler yapıldı.
Muhtemel yasal düzenlemelerde çocuklar için özgürlüğün değil kapatmanın, eşitliğin değil daha fazla çarpık ilişkinin derinleştirilmek istendiği belirtildi. Hali hazırda pek çok soruna kapı aralayan, birçok eksiklikle dolu Çocuk Koruma Kanunu başta olmak üzere çocuklarla ilgili yasal düzenlemelerin tamamının çocuğun üstün yararı ilkesini esas alarak hazırlanması gerektiğinin altı çizildi.
Bağımlılıkla mücadelede 'ücretsiz anadilinde rehabilitasyon' talebi
Madde bağımlılığı “özel savaş politikası” olarak tarif edildi ve bununla ilişkili şekilde suç olgusu da tartışıldı. Çocukların madde bağımlılığına sürüklenmesinde ayrımcılık, anadilinde eğitimin olmaması, sosyal alanların sınırlılığı, yoksulluk gibi yapısal sebeplerin belirleyici olduğu ifade edildi. Bağımlılıkla ve onunla ilişkili suç olgusuyla mücadelede ücretsiz, anadilinde, nitelikli rehabilitasyon hizmetlerinin sağlanması gerektiği belirtildi.
Çalıştaydaki tartışmalarda çocuk adalet sisteminin ceza odaklı yapısının çözüme hizmet etmekten uzak olduğunu, onarıcı adaletin tesisinin gerekliliğini vurguladı. Dünyada birçok ülkede uygulanan onarıcı adalet mekanizmalarıyla, çocukların damgalanmasının önüne geçildiği, toplumla bütünleşmelerinin sağlandığı, suçun tekrarının önlendiği hatırlatıldı. Onarıcı adaletin, çocukların travmalarını azaltan ve toplumsal bağları güçlendiren temel yaklaşım olduğu dile getirildi.

7 milyon çocuk "Afrika ülkeleri düzeyinde" aç
Çocuk adalet sistemine ilişkin talepler sıralandı:
● Çocuk hapishanelerinin kapatılması ve yerine standartlara uygun sosyal destek merkezlerinin kurulması,
● Adalet sistemine “dahil olan” tüm çocuklar için soruşturma aşamasında, kovuşturmaya geçilmeden, bağımsız bir şekilde ve koşulları oluşturularak Sosyal İnceleme Raporunun (SİR) zorunlu hale getirilmesi,
● Çocuk Koruma Kanunu’nun çocuk odaklı şekilde, bağlayıcı hükümlerle yeniden düzenlenmesi,
● Cezai ehliyet yaşının indirilmesinin bir seçenek olarak dahi düşünülmemesi, uluslararası sözleşmelerin temel prensibi olan “çocuklar için hapsetmek son çaredir” ilkesi gereği onarıcı adaletin temel yaklaşım olarak benimsenmesi şeklinde sıralayabiliriz.
(NÖ)

