Bir milyona, 22 yıl
Daha Gaziantep'te baklava çalan çocukların 22 yıl hapis cezasına çarptırılmasının üzerinden iki yıl bile geçmeden benzeri bir başka olay Aydın'da karşımıza çıkıyor.
Çocuklar bir milyon lira gasp ettikleri için 22 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.
Olayın özeti şöyle: iki çocuktan toplam 1 (yazıyla bir) milyon lira gasp ettikleri gerekçesiyle yargılanan altı çocuktan biri 22 yıl iki ay, beşi 11 yıl sekizer ay hapis cezasına mahkum oldu.
İnfaz yasasına göre, çocuklardan beşinin yaklaşık dört yıl altı ay, diğerinin ise sekiz yıl sekiz ay cezaevinde kalması gerekiyor. Ancak tutuklu geçirdikleri süre bu cezadan düşülecek.
Nesim Malki cinayetinin azmettiricisi olduğu gerekçesiyle müebbet hapse çarptırılan Erol Evcil'in mevzuat nedeniyle sadece üç yıl daha cezaevinde kalacağı belirtilirken, Aydın'da yaşanan bu olayı nasıl açıklayabiliriz bilmiyorum.
Adalet Bakanlığı yeterince çalışmıyor
Bu olayı, gazetelerde yazdığı gibi, sadece ceza yasasındaki çarpıklıkları gözler önüne serdi diyerek mi geçmemiz gerekiyor yoksa analitik bir yaklaşımla nedenlerini mi irdelemek gerekiyor.
Kanunların hazırlanması, yargıdaki düzenlemeler, infaz sisteminin çalışması. Tüm bu saydıklarım Adalet Bakanlığı'nın yetki alanında ve görev tanımında olan konulardır. Ancak bu konuda yapılan çalışmalara bakıldığında yeterli odaklanmanın olmadığı görülmektedir.
Daha önce bir çok toplantıda, çocuk yargılanması ile ilgili konularda, meslekte daha yeterli vizyon ve deneyimi olmayan genç hukukçular tarafından temsil edilen Adalet Bakanlığı'nın, çocuk yargılanması ile ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliğinde yürüttüğü eğitim çalışmaları dışında dikkat çekici hiçbir çalışma yapmaması, en azından üzücüdür.
Bu konuda çalışanların çok iyi bildiği gibi, çocuk yargılanmasında problemler uzun bir zincirin halkaları şeklindedir.
Yukarıdaki çarpıcı örnekte görüldüğü gibi düzenlemelerin Çocuk Hakları Sözleşmesi'ndeki çocuğun yüksek yararı ilkesinin göz önüne alınmadan yapılmış olması sonucunda, dava genel ilkeler içerisinde değerlendirilmiş; bir milyon liranın alınması gasp ve çete suçuna sokularak 22 yıl gibi inanılmaz bir cezayla sonuçlanmıştır.
Çocuğun yüksek yararı
Çocuk Hakları Sözleşmesi 40. maddesi çocukların yargılanması ve topluma kazandırılması ile ilgilidir.
Bu maddede "Yasalara aykırı iş yapan çocuk, saygınlık ve değer anlayışını geliştiren, yaş durumunu gözeten ve toplumla yeniden bütünleşmesini hedefleyen tarzda muamele görme hakkına sahiptir.
Çocuğa temel güvencelerin yanı sıra savunması için hukuki ve diğer her tür yardım sağlanacaktır. Mümkün olan her durumda adli kovuşturmadan ve kurumlara yerleştirme yolundan kaçınılmalıdır" denmektedir.
Burada ilk dikkati çeken boyut, cezaevindeki çocuğun eğitimi ve tedavisi için gereken kadroya bugün Adalet Bakanlığı'nın sahip olmadığıdır.
Yeterli sayıda psikolog, sosyolog ve sosyal hizmet uzmanının bulunmaması, olanlarında çocuğun topluma kazandırılması için gerekli donanıma sahip olmaması dikkati çekmektedir.
Cezaevindeki cezasını tamamlayan çocukların normal yaşama dönüşlerinde adaptasyona yardımcı olacak kurumların bulunmadığını, sadece bir sivil toplum kuruluşunun kısıtlı çalışmalarının bulunduğunu da eklemek gerekiyor.
Çocuklara özel uygulamalar gerekli
Öncelikle çocuklar için kurulmuş, farklı cezaevi ve uygulamaların olması gerekmektedir. Buradaki temel kriter çocuğun yüksek yararı ilkesine uygun düzenlemelerin yapılmasıdır.
Oysa ki, Türkiye hukukunda çocuklar için kabul edilen ceza sistemi yetişkin suçlulara uygulanan ile aynıdır. Tek fark çocuklara uygulanan cezalardaki indirimdir. Halbuki temel girişimin, "çocuğun topluma kazandırılmasına yönelik bir sistemin yapılandırılması" olması gerektiği açıktır.
Çocuklara yönelik yasa ve çocuk suçluluğu ile ilgili yönetmeliklerde mutlaka Çocuk Hakları Sözleşmesi standartlarına uyulması gerekliliği dünyadaki hemen hemen tüm ülkelerde göz önüne alınan bir faktördür.
Adalet Bakanlığı'nın ilgili biriminin bir an önce konusunda uzman ve deneyimli kişilerden oluşan yapılanmayla, aktif olarak çözümleyici çalışmalara girmesi gerekmektedir.
Şu anda periyodik olarak konunun uzmanları ile toplanan Çocuk Komisyonu'nun çalışmaları önemli ve gerekli ancak çözüm için yeterli değildir. Adalet Bakanlığı'nın kendi bünyesinde oluşturacağı yetkin kadrolarla bir an önce çalışmalar yaparak uygulamada farklılık yaratacak, çocuğun yüksek yararının temel ilke olduğu çalışmalara başlaması gerekmektedir.
Yoksa toplum vicdanı yukarıdaki örnek olguda olduğu gibi rahatsız olmaktadır. Bunun önüne geçilmelidir. Çocuğun yüksek yararı temel ilkedir. Hatırlatmakta yarar görüyorum. (EÜ)