İlk adımda Türkiyenin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede bütün maddeler için temel alınan çocuğun yararı ilkesinden yola çıkmakta fayda var.
Hayal dünyalarının çok geniş olduğu, soyutlama becerilerinin yeni geliştiği, ölümü anlamlandırmanın yetişkin düzeyine ulaşmadığı, insanlar arası ilişkilerin yeni yeni öğrenildiği yaşlarda, çocukların gelişimlerine katkıda bulunacak yarışmalara teşvik edilmesi ve hali hazırda çocuklar tarafından gerçekleştirilen birçok çalışmanın ekranlara yansıması, onlar için daha yararlı değil mi?
Çocuğun yüksek yararı ilkesi, sözleşmede belirtilen dört temel çocuk hakkını merkeze alır. Bunlar; yaşama ve gelişme hakkı, eğitim hakkı, ayrım gözetmeme hakkı ve katılım hakkı. Söz konusu yarışmanın ya da medyada yer almasının, bu dört temel ilke çerçevesinde çocuklara hiçbir yarar sağlamadığı ortadadır.
Çocuklar hak ettikleri kadar yer bulamıyorlar
Bununla birlikte, bu tarz bir yayının yapılması, yıllardır Türkiyede sıkça karşılaştığımız çocuğun medyada haber yapılması / temsil edilmesi konusunda yaşanan sıkıntıyı ortaya koyuyor. Bu aralar gündemde olan, belediyelerin açtığı çukurlara düşerek en temel hakları, yaşam hakları ellerinden alınan çocukların ölümleriyle ilgili yapılan haberler gibi, daha çok magazin ya da 3. sayfa niteliği taşıyan yayınlar dışında özellikle büyük medya gazeteleri ve ulusal televizyonlarda çocuklar hak ettikleri kadar yer bulamıyorlar.
Bu duruma bir başka örnek ise yaklaşan 23 Nisan ve 19 Mayıs dönemlerinde ekranlara yansıyanlardan. Özellikle 23 Nisanda, ülke yönetimine temsili olarak birkaç saatliğine katılan çocukların o çok önemli (!) koltuklara oturmaları ya da yaklaşık iki ay derslerinden geri kalmaları pahasına gerçekleştirilen provalardan sonra stadyumlarda yapılan geçit resimleri.
Medya hak ihlallerine zemin oluşturuyor
Bunların hepsine aslında, çocukların kendi gelecekleri ve yaşadıkları toplumun geleceğinin birer inşacıları olduğu kabulünden bakarsak, onların yararına bir medya göremediğimiz gibi, ciddi hak ihlallerine de zemin oluşturan bir gazetecilik anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu hemen görebiliriz.
Oysaki çocuklar toplumun merkezindeler. Tam da bu nedenle, toplumu değiştirecek güce de sahipler. Çocukların ifade ve düşüncelerinin yaygınlaştırılması için zeminin oluşturulması, çocuk haklarını temel alan bir gazetecinin gözeteceği bir değer olmalı. Bu pencereden bakılarak yapılan yayıncılık, çocukların seslerinin yükselmesine olanak sağlayacak, onları toplumsal süreçlere katkıda bulunmanın önemli bir parçası haline getirecektir.
Çocuklar daha güzelini hak ediyorlar
Medyaya çocuklarla birlikte baktığımızda, bu konuda yapılan çalışmalarda, çocukların medyada şiddet görüntüleri görmek istemedikleri, kendilerinin de fikirleri olduğu ve fikirlerinin gazetelerde yer almasını istediklerini ve kendilerinin çeşitli gazeteler ürettiklerini görüyoruz.
Çocukların toplumsal süreçlerin her aşamasına katılımının sağlandığı, her çocuğun hiçbir ayrım gözetilmeden, birer yurttaş olarak kabul gördükleri dünya çok uzaklarda değil. Yeter ki, sadece çocuklar için değil, çocuklarla birlikte çalışarak, kazandıkları ve hepimizin takipçisi olma sorumluluğumuzun bulunduğu haklarının uygulanabileceği zeminleri yaratalım.
Unutmadan, bu zemin dünyanın her yerinde olduğu gibi bu topraklarda da var ve çocuklar daha güzel televizyon haberleri izlemeyi, kendi seslerinin duyurulabildiği gazeteleri okumayı hak ediyorlar. (SY/KÖ/NZ)