bianet'in görüştüğü İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi'nden Avukat Seda Akço, çocukların özgürlüklerine müdahale eden gözaltı, tutuklama gibi yöntemlere son çare olarak başvurulması gerektiğini belirtiyor.
Gözaltı ve tutuklamanın yaygın olarak kullanıldığını, bunun da takip usullerindeki yetersizlikten kaynaklandığını ifade eden Akço, "Çocuğun özürlüğünün engellenmesinin son çare olmasını istemenin nedeni, böyle bir ortamla başa çıkma konusunda çocuğun yaşayacağı sıkıntıları engellemek" dedi.
"Kimlik tespiti yapılıp çocuk olduğu anlaşılınca gözaltına son verilmeli"
Diyarbakır'da yaşanan örneğin çocukların özgürlüklerine neden müdahale edilmemesi gerektiğinin çok ciddi bir örneği olduğunu ifade eden Akço, şöyle devam etti:
"Ama bunun engellenebilmesi jandarma ya da polisin kendi başına yapabileceği bir şey değil. Bunun için devletin stratejisinin olması ve oluşturduğu stratejiyi de uygulayacak personele öğretmesi gerekiyor.
"Çocukların gözaltında uzun süre tutulmamaları gerekiyor. Kimlik tespit ettikten sonra ifadesi alınması gerekiyorsa, hemen cumhuriyet savcısına çıkartılması ardından da ailesine teslim edilmesi lazım. Bunun içinde gözaltı sürelerinin beklenmemesi gerekiyor."
"İddialar doğruysa, silah kullanımı suç. Soruşturma gerek"
Jandarmanın silah kullanmasına dair iddialara da değinen Akço, yakalama için silah ve zor kullanımında sınırlamalar olduğu ve bunun çocuklara karşı daha fazla sınırlama içerdiğini hatırlattı.
"Eğer iddia edildiği şekilde olduysa bu suç. Yetkinin ve görevin dışında olan bir silah ve zor kullanma biçimi. Bir tehlikeyi bertaraf etmek için verilmiş bir yetki. Bir kişiyi sindirmek, korkutmak amacıyla veya yakaladıktan sonra başkaca amaçlarla yapıldığı zaman bu suçtur."
Ölüm sonucunun bu eylemle bağlantılı olup olmadığının hukuken ayrı bir tartışma konusu olduğunu ifade eden Akço, "ama hiç ölüm olmasaydı dahi, silah ve zor kullanımı suçtur ve bu kişiler hakkında soruşturma yapılması gerekir" diyor.
İHD raporunu açıklayacak
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, köye giderek incelemelerde bulunduklarını olayla ilgili hazırladıkları raporu en kısa zamanda kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti.
Diyarbakır Söz'ün haberine göre Şemsettin'in annesi Ziynet Yavuzkaplan,, oğlunu arkadaşlarıyla köy yakınlarında hayvan otlattığı sırada askerlerin telefon kablosu çaldığı iddiasıyla gözaltına aldığını söyledi.
Çocuklara yaklaşan askerlerin havaya ateş açtığını da iddia eden anne Yavuzkaplan, "Çocuklar daha sonra karakola götürülmüş. Çocuğumun öldüğünü bize haber verdiler. Sorumluların yakalanarak, cezalandırılmasını istiyorum" dedi.
Evrensel'in haberine göre da, askerlerin önce havaya ateş açtığı, yakaladıktan sonra da Şemettin'i yere yatırarak başının çevresine defalarca ateş açtığı iddia ediliyor. Habere göre, Şemsettin'in amcası Hüseyin Yavuzkaplan, çocuğun ölümünden askerlerin sorumlu olduğunu ve davacı olacaklarını söyledi.
Diyarbakır Söz'ün haberine göre, 12 yaşındaki kızı gözaltında olan H.Ş. ise, jandarmanın daha önce çalınan telefon kablosu için gelip tarlada veya oyun oynayan çocukları topladığını belirterek, "Ondan sonra bir çocuğun öldüğünü ve darp sonucu kardeşinin yaralandığını duyduk. Karakola gittik bize cenazeleri vermediler" diye tepki gösterdi.
Savcı: Ölüm nedeni kalp krizi
Haberlere göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, yaptığı yazılı açıklamada Şemsettin'in ölümüne kalp krizinin neden olduğunu bildirdi.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldığını belirten Durdu şöyle devam etti:
"Gerek olay yerinde yapılan inceleme de gerek ceset üzerindeki otopsi incelemesinde maktulde herhangi bir ateşli-ateşsiz silah yarası ya da darp ve cebir izine rastlanılmamıştır. Adli Tıp Kurumu Diyarbakır Grup Başkanlığı'nda görevli Adli Tıp uzmanı refakatinde Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan otopsi sonucunda adı geçenin ölümünün bu aşamada kalp krizinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Ancak, tespit edilen bu ölüm sebebinin teyidi açısından bir üst kurum olan İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan da ayrıca rapor alınacak. İlgili ve sorumlu kişiler hakkında soruşturma halen sürmektedir."
Valilik: Karakola girmeden öldü
Diyarbakır Valiliği ise, yaptığı yazılı açıklamada, Pirinçlik Jandarma Karakol Komutanlığı sorumluluk bölgesinde dün saat 06:30 sıralarında Yolboyu Köyü'nde telefon teli hırsızlığı yapıldığı ihbarı üzerine karakoldan 1 astsubay, 1 uzman çavuş ve 3 erbaş ve erden oluşan 7 kişilik devriye görevlendirildiği belirti ve şöyle dedi
"Olay yerinde yapılan kontrolde, 13 telefon direği arasındaki telin kesildiği görülmüş ve yaşları 14- 17 arasında değişen 7 şüpheli şahıs söz konusu toplanmış teller ile birlikte yakalanmışlar ve karakola sevki sırasında karakol bahçesine indikten sonra şüphelilerden Şemsettin Yavuzkaplan (16) aniden rahatsızlanarak ve karakola henüz girmeden vefat etmiştir. Adli tıp doktorunun ilk değerlendirmelerine göre maktulün kalp krizinden vefat ettiği anlaşılmıştır."
Cenaze toprağa verildi
Gözaltına alındıktan bir süre sonra yaşamını yitiren ve Diyarbakır Devlet Hastanesi'nin morguna kaldırılan Yavuzkaplan'ın cenazesi, otopsinin ardından yakınları köye getirilerek köy mezarlığında defnedildi.
Yavuzkaplan ile birlikte gözaltına alınan çocuklar ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Şemsettin'in ölümüyle ilgili Diyarbakır Valiliği, idari soruşturmaya gerek görmedi.
Olayla ilgili ön inceleme yapmak üzerine jandarma karakoluna giden Vali Yardımcısı Erol Özer, gözaltına alınan çocuklarla görüştü.
Ön inceleme yapmak ve çocuğun ailesiyle görüşmek için olay yerine gittiklerini anlatan Özer şunları söyledi:
"Olay sırasında jandarma havaya ateş açmış. Gözaltına alınan kişilerle görüştüm. Bana jandarmanın hiçbir şekilde kimseye vurmadığını söylediler. Hayvanlarını otlatan bir kişi, sadece kendisinin kafasına vurulduğunu, bunun sebebini de gözaltına alınırken itiraz ettiği için yapıldığını belirtti. Başkalarına hiçbir şekilde şiddet uygulanmadığını anlattılar. Bahçeye getirilen kişilerden Şemsettin Yavuzkaplan, karakola götürülmeden bahçede yığılıp kalmış. Bunu gören kardeşi de, Şemsettin Yavuzkaplan'a bir şey oldu düşüncesiyle o sırada bayılmış. Hastaneye kaldırılan kardeşlerden biri hayatını kaybetti. Bayılan kardeş ise taburcu edildi. Ölen kişi, sanıyorum heyecandan kalp krizi geçirmiş."
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın adli tıp raporuna göre kişinin kesin kalp krizinden dolayı hayatını kaybettiğini ifade eden Özer, olayın suistimal edilmemesi için üst kurum olan İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan da ayrı bir raporun alınacağını kaydetti.
Şemsettin Yavuzkaplan'ın gözaltında değil karakolun bahçesinde kalp krizi sonucu öldüğüne dikkat çeken Özer, bu sebeple valilik olarak idari bir soruşturmaya gerek görmediklerini söyledi.
Özer, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan gelecek raporda farklı bir şeyin çıkması halinde yeniden çalışma yürüteceklerini belirtti. (KÖ/TK)