Kısaca kendinizi ve çalıştığınız kurumu tanıtır mısınız?
Adım Doğan Sönmez, 1959 İstanbul doğumluyum. Venüs Radyo Yönetim Kurulu Başkanı ve Doğan Haber Ajansı (DHA) Manavgat muhabiriyim. 1993 yılında yayın hayatına başlayan Venüs Radyo halen ilk günkü heyecanla yayın hayatına devam ediyor.
Radyoculuk dolayısıyla gazetecilik sizin için ne ifade ediyor, bu mesleği yapmaya nasıl ve neden karar verdiniz?
Çok önemli bir meslek olduğunu düşünüyorum. Gece gündüz çalışıp para kazanılmayan ve bu işe gönül vererek fedakarca çalışıldığı ancak sosyal hayatı özellikle ailenin ikinci plana atıldığı tek meslek olduğunu düşünüyorum. Çünkü başka insanların yani toplumun sorunlarını çözerken kendi problemlerinizi geriye atıyorsunuz.
Radyoculukla gazetecilik biraz kendi içinde ayrılıyor. Radyo yayını masadan kalkmadan günlerce şarkılar çalıp konuşabileceğin insanlarla bire bir sohbetler edip onlarla gülüp onlarla ağlayabileceğin bir ortam. Radyonuzu tercih eden insanlarla ortak paylaşılan anlar diye özetleye biliriz. Gazetede ise, pek seçme şansınız yok. Bir an kanlar içindeki yaralı ve ölülerle dolu kaza yerindesin bir saat sonra bir partide çılgınlarca eğlenen insanların içindesin.
Evinde eşin ve çocuğun günler önce verdiğin piknik sözünü yerine getirmeni beklerken sen adliyenin önünde saatlerce suçluların çıkmasını ve sadece bir kare resim alma peşindesin. Üstelik sadece o haber yayınlanırsa 3-5 milyon lira kazanacaksın. Yayın garantisi de yok ama ben işin maddi kısmını habercilik adına geçtiğimi düşünüyorum.
Haber yapmak benim için bir yaşam biçimim oldu. Venüs Radyo, Antalya bölgesinde radyo haberciliği dalında Çağdaş Gazeteciler Cemiyetinden ödül aldı. İşte bu ödül benim hayatım boyunca unutamayacağım ve çocuklarıma bırakabileceğim en büyük miras en önemli bir ödül. Yıllarca verdiğiniz mücadelenin ve radyonun sadece müzik kutusu olmadığını aynı zamanda insanların sadece yaşadığımız ilçeden değil tüm yurttan hatta dünyadan haber alması gereken harika bir olay. Daha dün ilçemizdeki bir beldenin belediye başkanını ziyaretimde gelen ve bugüne kadar bire bir konuşmadığım bir iş adamı çok iyi radyo haberciliği yaptığımı ve haberi sunuş biçimini ses ve diksiyonun çok iyi olduğunu belirterek beni kutlaması.. İşte tüm yorgunluğunuzu ve mücadelenizin karşılığı maneviyat. Çok ama çok önemli.
Bağımsız İletişim Ağı'nın (BİA) genelde katıldığım tüm seminerlerinde orada tanıştığım tüm meslektaşlarıma da radyo da haberciliğe ağırlık vermeleri tavsiyesinde bulunuyorum. Ben ilk günlerden beri BİA üyesiyim. BİA sitesini her gün ziyaret eder ve haberlerinden deyim yerindeyse suyunu sıka sıka her vesile ile faydalanırım. Tüm BİA üyesi arkadaşların da bu eşsiz siteye haber akışı sağlaması ve bu yolla çok daha iyi yerlere getirmesini diliyorum.
Kaç yıldır radyoculuk yapıyorsunuz? O günden bugüne mesleğiniz, nasıl bir yolculuk izledi?
11 yılı geride bıraktık ve çok yol kat ettiğimizi söyleyebilirim. Teknik anlamda çok geliştik. İlk yıllar kasetlerle uğraşıyorduk, yüzlerce kaseti binlerce kez ileri sar geri sar. Oysa şimdi önünüzde bir bilgisayar ve onbinlerce şarkı bir tuşla gözünüzün önünde. Birde 11 yılın bizden götürdükleri var tabi, ne bayram ne tatil. Eşim Nazlı ve radyo ortamında doğup büyüyen oğlum Arda Emirhan ile ömrümüzden ömür verdik diyebilirim.
Reklam kayıtlarında istediğim düzeyde seslendirme yapamadığı zamanlarda eşimle günlerce küs geçirdiğimiz günlere, program yapmak uğruna koltuk üstünde uyumak zorunda kalan küçücük bebeğimize, elektrik kesildi ya da kaset sardığı için bir gece dost ziyareti için dışarıya çıktık diye koştur koştur radyoya dönmek zorunda kaldığımız o günleri, vericimiz arızalandığı ve günlerce yayın yapamıyoruz diye uykusuz geçirdiğimiz geceleri, oğlumun oyuncakları ile oynarken bile "yeklamlay başlıyo, yadyo menüs" diye mırıldanmalarını ömrüm boyunca unutmam mümkün değil.
Manavgat'ta radyoculuk yapmak nasıl bir duygu? Güzel yanları ve zorlukları neler?
Manavgat'a 11 yıl önce geldik. Bir gün haritayı açtık eşimle birlikte ve parmağımızı Manavgat'ın üzerine basarak, bundan sonraki hayatımızı burada geçirmeye var mısın diye konuştuk ve buraya geldik. Üstelik burada hiç kimseyi tanımadığımız ve daha önce gelmediğimiz halde. O dönem çok gelişmiş bir ilçe değildi Manavgat. Turizmin gelmesiyle birlikle pamuk tarlaları değerlenmiş ve herkesin cebi onların deyimiyle doyçe (Alman Markı) marklarla dolmuştu ve bazı değerler kaybolmuş gibiydi.
İnsan ilişkileri özellikle bizler gibi yabancı diye niteledikleri insanlarla hiç yoktu. Yabancı bir yaşam, yabancı insanlar, yeni bir meslek üstelik ekmek aldığımız bakkalı bile tanımıyorduk. Reklam görüşmelerinde siz yabancısınız ya kaçıp giderseniz diyorlardı yada Manavgat'ın yerlisinin işlettiği radyoya vermezsek o bize sitem eder diyorlardı. Bunları aşmak kolay olmadı tabi.. Ama biz en zorundan başlamıştık ve arkamızda hiç kimse yoktu. Eşim ve ben bir yola çıkmıştık ve olmadı başka bir yerde tekrar başka şeyler yaparız deme şansımız yoktu. Geceler boyu uykusuz geçti hasta olmaya bile hakkımız yoktu çok çalışmalıydık.
Birden etrafımız insanlarla doldu herkes canlı yayında konuşmak, kendi istek parçasını yayınlatmak için bir biriyle yarışıyordu. Biz geceler boyu düşünüyor yeni programlar üretiyorduk rakip radyolar bile bizi dinlemeye başlamıştı. Bunlar karı koca, iki kişi bizde bir sürü eleman nasıl olur da bizden çok dinleniyorlar diye olağan üstü toplantılar düzenlediklerini duyuyorduk. Manavgat her geçen gün hızla gelişiyor ve aynı dili konuşabileceğimiz insanlar çoğalıyordu.
En çok hangi konularda sorun yaşıyorsunuz? Bu sorunları aşmak için neler yapıyorsunuz?
Basının bazı kişilerce amacının dışında kullanılıyor olması bizi rahatsız ediyor. Bazı kişiler parayı veriyor o kurumda istediği kişiye yada kuruma istediğini söylüyor yada yaptırıyor. Biz Venüs Radyo olarak ne böyle bir teklif aldık nede kişisel çıkarlar uğruna yayın politikamızdan ödün verdik. Tek amacımız vardı, toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarımızdan üstün tutmak. Hukuksal anlamda desteğe ihtiyacımız var. Zaman zaman BİA'dan destek almaya çalışıyoruz.
Şu ana kadar karşılaştığınız üzücü ya da sevindirici analarınızdan bahseder misiniz?
Radyomuzu kurduğumuz ve milyonlarca borca imza attığımız o ilk aylarda radyoların kapatılması bizi çok üzmüştü. Daha sonra Manavgat'ın menfaati uğruna yaptığımız bir yayın sonunda çıkarına ters düşen kişilerce vericilerimizin bombalanması da bizde derin yaralar açmıştı. Yine doğruları söylediğimiz için sokakta dönemin Doğru Yol Partisi (DYP) ilçe başkanı tarafından 1999 yılı yerel seçimlerin hemen ardından saldırıya uğradım. Ve en son kamu kurumu olan TEDAŞ işletme şefi görevini yapmadığı, savsakladığı ve devleti zarara uğrattığı ve kendisini bizzat uyarmama rağmen kaçak elektrik kullanılmasına göz yumduğu için şikayet ettiğim bir başka basın kuruluşu tarafından hala tehdit ediliyoruz.
Sevindirici tarafları da var tabi. Çok ücra köyde bir bakkaldan kibrit alırken o ses bu, radyodaki ses, siz Doğan beysiniz, sizi hep dinliyorum, yayınlarınız çok güzel diye övgüler almak çok sevindirici. Bir gün yayına çıkmasam dinleyicilerim arayıp hasta mısınız yapabileceğimiz bir şey var mı diye yüzlerce telefon almam çok sevindirici.
Nihayetinde insanız ses tonumuzdan üzgün olduğumuzda bize moral vermek için aramaları çok sevindirici. Yaptığımız yayınlarla Manavgat'a güzel şeyler kazandırdığımızı düşünüyorum bu bizim için çok sevindirici, kana ihtiyacı olan insanlara yaptığımız duyurularla hayat vermek çok sevindirici.(NK)