Paris - İstanbul hattında yaşamlarını sürdüren senarist ve yönetmen ikilisi Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti'nin üçüncü uzun metraj filmi "Sibel" 1960'lardan bir belgesel görüntüsüyle açılıyor. Bu girizgâh biraz da yönetmenlerin "kökeni gerçeklikten gelen kurmaca filmler" yaptıklarının bir ifadesi gibi.
Zencirci, Giovanetti ile on beş yıldır birlikte çalıştıklarını söylüyor:
"Biz bu zamana kadar hep karşılaştığımız kişiler, olaylar üzerine film yaptık, yapıyoruz. Bu süreçte şunu fark ettik, bize anlatılan hikâyeleri, anlatanın ağzından verince çok daha etkili oluyor.
"Hikayeyi anlatan kişinin kelimelerini kullanarak aktardığınız anda öykü bir anda yerelleşiyor, özgünleşiyor. Bu nedenle bizim bütün filmlerimiz bir parça olsun belgesel kokuyor. Çünkü onlar bize nasıl anlattıysa biz de seyirciye öyle anlatıyoruz."
Yönetmenler Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti
Bu seferki öykü Doğu Karadeniz'in Kuşköy'ünde özgürleşen, çizgi dışına çıkan bir kadın üzerine kurulu. Sibel'in (Damla Sönmez) değişimi, kendini keşfi, kendi yolunu kendisinin çizişi üzerine...
Kuşdilinin konuşulduğu dağlık Kuşköy'de kız kardeşi ve babasıyla birlikte yaşayan dilsiz Sibel, çevresiyle ıslık diliyle anlaşıyor, bu yüzden de dışlanan, ötekileştirilen bir kadın.
Zencirci "Köyde vakit geçirdiğinizde, bir zaman sonra kadınların bedensel ve zihinsel özelliklerinin ne denli çarpıcı olduğunu farkediyorsunuz. Bu nedenle filmimizin merkezine de bir kadın karakter koymak istedik" diyor. Giovanetti ise bölgede kadınların hem çok güçlü hem de çok cesaretli olduğunu gördüklerini aktarıyor.
"Biz bu hikâyeyi yazmaya başladığımızdan beri güçlü bir kadın hikayesi olacağını anlamıştık zaten" diye de ekliyor.
Evrensel bir konu
Gelin kayası, ormanda gezinen bir kurt, dağlarda gizlendiği iddia edilen bir 'terörist'... Sadece kadınların yakabildiği ormanın derinlerinden gelen bir ateş... Pek çok metaforla örülü bir film Sibel.
Köyde bu hikâyelerin farklı farklı şekillerde anlatılsa da hep aynı sonla bittiğini görmüşler ve bu anlatımlarla senaryoyu örmüşler. Bu noktada kimi eleştirmenler tarafından modern bir Kırmızı Başlıklı Kız masalına da benzetiliyor film. Pek çok alt konuyu içinde barındırsa da temelde evrensel bir meseleyi anlatıyor.
Zencirci, "Odağa kuşdilini alması ve Karadeniz kadınından esinlenerek kurduğumuz bir karakter olduğu için bu filmi Kuşköy'den başka yerde çekmek mümkün değildi elbette. Ama Sibel'in yaşadıkları, filmin anlattıkları sadece Kuşköy'e ya da Türkiye'ye özgü değil." diyor.
Giovanetti ise filmde Erkan Kolçak Köstendil'in canlandırdığı köye gelen yabancı Ali'yi hatırlatarak şunları söylüyor:
"Dünyanın genelinde aynı şeylerle uğraşıyoruz şu anda. Fransa'da da, Japonya'da da... Örneğin göçmenler dünyanın her yerinde korku yaratıyor insanlarda. Tanınmayandan, bilinmeyenden korkmak dünyanın her yerinde geçerli günümüzde."
Zencirci de filmde bir sürü katman olduğunu söylüyor:
"Erkek egemen bir toplumda kadınların üzerindeki baskıdan elbette söz ediliyor ancak bununla beraber aynı zihniyetin erkekler üzerindeki baskısı, yine aynı ortamda kadın dayanışmasının zayıflığı da var mesela. Bütün bunlar birbirini destekleyen ve düzenin sürekli olarak devam etmesine neden olan şeyler."
Anlatımlar hikâyeyi biçimlendirdi
Hikayeyi oluştururken de köy halkıyla hep iletişim halinde olduklarını anlatıyor Zencirci:
"Özellikle kadınlarla sürekli konuşuyorduk. Örneğin bir kadının kendisine çizilen yoldan çıkmak istemesi halinde ona nasıl davrandığımızı konuştuk. Kolundan tutup geri mi çekeriz, yanında mı dururuz, kıskanır mıyız... Bu sohbetlerimiz hikayeyi şekillendirdi."
Yönetmenlerin kuşdiline olan ilgisi ve merakıyla birlikte bu sohbetler film yapma isteğine dönüşüyor. 1968'de Fransız Dil Araştırmaları Enstitüsü'nün 16 mm kamerayla Kuşköy'de çektikleri belgesel, yönetmenlere projeyi geliştirme aşamasında yardımcı oluyor.
"Hikayeyi anlatırken, ıslık dilinden bahsederken bu belgeselden parçalar gösteriyorduk. Kurgu sırasında, seyirciye de bu şekilde anlatma yolunu seçtik."
Zencirci söz konusu filmde gençlik halleriyle gözüken Kuşköy'lülerle tanıştıklarını söylüyor. Filmde Sibel karakteriyle karşımıza çıkan Damla Sönmez ise köydeki ıslık dili öğretmeninden ders alıyor bu dili öğrenebilmek için.
İlk kez oyuncuyla çalıştılar
"İlk kez profesyonel oyuncularla çalışmak istedik. Sibel rolü için de ilk aklımıza gelen oyuncu Damla Sönmez'di. Görüşmemiz sonrası bu rolü çok istediğini söyledi ancak bir sorun vardı, ıslık çalamıyordu. Ancak Damla'nın projeye gösterdiği ilgi ve heves ona güvenmemizi sağladı. Köyden bir ıslık dili öğretmeniyle tanıştırdık onu. Birkaç ay içinde öğrendi dili."
Geçen sene kuşdilinin UNESCO Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras listesine girdiğini hatırlatıyor yönetmenler. Cep telefonları sonrası gençler arasında kullanımı azalsa da "Bu dilin yaşaması, devamlılığı çok önemli" diyorlar.
Zencirci Meksika'da, Kanarya Adaları'nda konuşulduğunu söylerken Karadeniz'dekinin farklı olduğunu anlatıyor:
"Karadeniz'dekinin güzelliği bir komut dili olmayışı. Diğer yerlerde tek bir ses "kurt" demek, tek bir ses "tehlike" demek. Ama burada teh-li- ke şeklinde, heceleri birleştirip cümleler kuruyorsunuz. İsterseniz şiir bile okuyabilirsiniz." diyor.
Islık dili filmde kendi ritmini yarattı
Sadece filmin sonunda Pi'nin yazıp bestelediği bir şarkı kullanılmış. Müzik kullanmamalarını ise şöyle anlatıyor Giovanetti:
"Biz genelde filmi kurgularken müzikle düşünmüyoruz. Tercih etmiyoruz ama Sibel için kurgu yaparken müzik olsun istedik. Bir müzik koyduk olmadı. Başka bir müzik koyduk, denedik olmadı. Pek çok müzik denedik, yine olmadı. Damla'nın oyunculuğunun filme kazandırdığı çok önemli bir şey var, o da nefesi. Bir sürü hissi bize nefesiyle verdi Damla. Nefesinin ritmine göre kurguladık filmi. Damla'nın nefesi filmin müziği oldu diyebiliriz. Islık dili'nin çok çeşitli sesleri de filme kendi melodisini eklediğinden film sanki müziği elinin tersiyle itiyordu. Filmin doğası istemedi."
"Biz çok istedik ama film istemedi" diye de ekliyor Zencirci.
Locarno Film Festivali, Adana Film Festivali, Ulusal Yarışma, Montpellier Akdeniz Filmleri Festivali, Cannes Sinema Buluşmaları, Roma Akdeniz Filmleri Festivali gibi festivallerden ödüllerle dönen Sibel, bugün gösterime girdi. (AÖ)