· Son 6 altı yılda toplamda on üç kanun, bir kanun hükmünde kararname ve iki Anayasa Mahkemesi kararıyla İnfaz Kanunu değişti.
· Kanuna üç ek madde getirildi ve toplamda maddelerde yetmiş iki kez değişiklik yapıldı. Ayrıca iki yeni yönetmelik düzenlenip sekiz kere de yönetmeliklerde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik çıkarıldı.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) hazırladığı “İnfaz Mevzuatında Yapılan Değişikliklerin Karşılaştırması (2018-2023 Yılları)” adlı kitap, derneğin internet sitesinden yayımlandı.
Avukatlar Ozan Başdinç, Ruken Altun ve editör Avukat Kader Tunç tarafından kaleme alınan bu çalışma, 2018-2023 yılları arasında Türkiye’de infaz sistemini etkileyen yasa ve yönetmelik değişikliklerini kronolojik olarak inceliyor.
3 kanun ve yönetmelikler
İnfaz rejimindeki değişimlerin incelendiği kitap özellikle, doğrudan mahpusları etkileyen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve bu kanunun uygulamasını gösteren yönetmeliklerle birlikte 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu ve 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu’na ilişkin mevzuat değişiklikleri detaylı bir şekilde değerlendiriliyor:
“Çalışma, sıkça değişen mevzuatın mahpuslar üzerindeki etkilerini analiz ederek, adalet sisteminin daha insancıl ve mahpus odaklı olup olmadığı konusunda bir perspektif sunmayı amaçlıyor. Hukukçular ayrıca, bu değişikliklerin mahpuslar açısından olumlu veya olumsuz etkilerini değerlendirerek, ceza adalet sisteminin hangi yönde evrildiğini gözler önüne seriyor.”
Kitabın amaçları arasında, adalete erişimde alternatif yöntemleri, onarıcı adalet sistemleriyle uyumlu infaz rejimlerini tartışmaya açmak ve mahpus hakları bağlamında tartışmaları teşvik etmek bulunuyor.
“Mahpusların ihtiyaçları çoğu zaman göz ardı edildi”
Kitapta, infaz sistemindeki değişikliklerle ilgili şu değerlendirme yer alıyor:
“Özellikle avukat görüşü, ziyaretçiler, koşullu salıverme, mazeret izinleri, tutukluların yükümlülükleri, denetimli serbestlik, iyi halin değerlendirilmesi hususlarında birden fazla değişiklik yapılmıştır. Kanunların tamamının yapım tarzı “torba kanun” ya da OHAL kararnamelerinin kanunlaşması şeklinde olmuştur. Gerek hazırlık süreçleri gerekse tartışılma süreçleri neredeyse işletilmeksizin hükümler düzenlenmiştir.
İnfaz hukukuna özgü yapılmayan bu düzenlemeler sonrasında, kelime-cümle değişikliği gibi defalarca değişikliğe uğramıştır. Dolayısıyla mahpusların, kamuoyunun ihtiyaçları çoğu zaman göz ardı edilmiştir.
Ayrıca bu yoğunluktaki ve sıklıktaki değişimlerin, esas muhatapları olan mahpuslar tarafından güncel şekilde takip edilmesi oldukça zordur. İnternete erişim imkanı olmayan mahpusun yazılı mevzuatı istemesi ve mahpus yakını veya ilgili merciiler tarafından postalandığı varsayımında bu posta sürecinde mevzuatın değişikliğe uğrayıp güncelliğini yitirmesi olası bir durumdur. Örneğin 2020 yılında henüz yürürlüğe konulan infaz yönetmeliğinin neredeyse yarısı 2021 yılında yeniden düzenlenmiştir.
Geçici madde düzenlemeleri ile hapishanelerin kalabalıklaşması gibi temel sorunlar kısa vadeli çözümlerle azaltılmak istenmiştir. Ancak yapısal düzenleme yapılmadığından hapishanelerin yeniden hızlıca kalabalıklaşması mümkündür.
Özel ihtiyaçlı mahpus grupları için kısmi düzenlemeler yapılmışsa da; mahpusların tamamının erkek, heteroseksüel ve sağlıklı olduğu varsayımı tüm düzenlemelerde yeniden kendisini göstermiştir.
Yapılan değişikliklerin değerlendirilmesinde mahpuslar arasında yargılandıkları/mahkum oldukları suç türü esas alınarak ayrımcı temelli düzenlemelere yapıldığı gözlemlenmiştir ve idareye fazlaca yetki verildiği de tespit edilmiştir.
Bu hususla birlikte tüm bu düzenlemelerin insan hakları ekseninde değil, güvenlikçi bir amaçla yapıldığı görülmektedir. Hapsetmenin, başlıca ceza infaz yöntemi olarak varlığını halen esaslı bir şekilde koruduğunu, onarıcı adalet sistemine yönelik değişikliklerin yapılmadığını, özgürlüğünden yoksun bırakmanın alternatiflerini çok çok dar şekilde düzenlenmiştir. Temel hak ve özgürlükler alanındaki gelişim, infaz hukukunun gelişimini doğrudan belirlemektedir, bu husus, tüm bu altı yıllık değişim sürecine toplu bir bakışla kendini yeniden açıkça göstermiştir.”
Kitabın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
(AS)