“Hapishane ortamı ciddi ruh sağlığı sorunları olan mahpusların rehabilitasyonu için zararlıdır, hapishanelerde psikiyatrik bakımı organize etmek ve sunmak zordur.”
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), “İnfaz Süreçlerinde Mahpusların Fiziki ve Psikolojik Sağlık Durumu Ve Sağlık Hizmetlerine Erişiminin Ülkelere Göre Karşılaştırması” araştırmasının sonuçlarını yayınladı.
Dünyanın farklı ülkelerinden örneklerin yer aldığı araştırmada, “Hapishanelerde Sağlık Hakkına Erişim, Sağlık Sebebi ile İnfazın Ertelenmesi, Hapishanelerdeki Mahpusların Fiziksel ve Psikolojik Sağlık Durumları” gibi başlıklar altında mahpusların durumu inceleniyor.
Ülkelere göre cezaevlerindeki sağlık personeline dair de bilgi veren araştırmada, “Hapishane koşullarında sağlık hakkına ve psikolojik desteğe erişimde ve yine bu haklardan yararlanırken farklı ihlallerin ortaya çıkmaması ve bu sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için mahpusların sayısına göre ihtiyacı karşılayabilecek sağlık personel sayısının belirleniyor olması önemlidir” değerlendirmesi yer alıyor.
Mahpus sayısı |
Dünyada 2021 yılında yayınlanan istatistiklere göre gözaltı merkezleri ve kamplarda tutulan mahpuslar dışında toplam hapishane nüfusu 10,77 milyon. Mahpus sayısının ülkelere göre dağılımı Fairy ve Walmsley’in (2021) araştırma sonucuna göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 milyondan fazla, Çin’de yaklaşık 1,7 milyon, Brezilya’da 800 binden fazla, Rusya Federasyonunda 470 binden fazla, İngiltere’de 79 bin, Almanya’da 58 bin 4, Türkiye’de 290 binden fazla. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün açıkladığı resmi istatistiklere göre Türkiye cezaevlerinde 275 bin 984 erkek, 11 bin 79 kadın ve 801 çocuk hükümlü; 39 bin 860 erkek, 2 bin 273 kadın ve 1 bin 709 çocuk tutuklu olmak üzere toplam 331 bin 706 kişi bulunuyor. |
Mahpusların fiziksel ve psikolojik sağlık durumları
Araştırmada, bu başlık altında şu bilgi ve değerlendirmeler yer aldı:
Hapishaneler fiziki koşulları gereği pek çok sağlık sorununu beraberinde getiriyor. Hapishaneye belli bazı sağlık sorunları ile giren kişilerde ise var olan sorunlar daha da ağır ve kronik bir duruma dönüşüyor.
Türkiye’de kadın mahpusların psiko-sosyal durumuna ilişkin yapılan araştırmada kadınların aile maddi gelir, aileden uzakta bulunmaları, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamamaları ve dışarda olması, geleceğe ilişkin kaygıları gibi sorunlardan kaynaklı psiko-sosyal olarak olumlu etkilenmedikleri ve sevgi, bağlılık, benlik saygısının oluşumu için psikolojik ve sosyal desteğin sağlanması gerektiğini ortaya çıkarmıştır (İçağasığlu Çoban ve Akgün, 2011).
Erkunt’un araştırmasına göre şiddet içeren suçlardan yatan kişilerde depresyon semptomları ve anti sosyal davranış örüntülerinin görüldüğü; Mckenzie ve Godstein’a göre uzun süre hapishanende kalanların stres seviyelerinin yeni giren kişilere göre çok farklı olduğu; Wood ve Walker’in ayrı ayrı yaptığı araştırmalar da hapishanede kalan kişilerin birçoğunda kişilik bozukluğunun ortaya çıktığı bulunmuştur (akt. Ravanoğlu, 2018).
Çin’de Hunan Eyalet Kadın Hapishanesindeki kadın mahpuslardan oluşan temsili bir örneklem ile yapılan araştırma sonucuna göre örneklemdeki (2 bin 703 kadın) kadınların üçte ikisinin DSM-IV tanılarından en az birini karşıladığını, çoğunlukla majör depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve madde kullanım bozuklukları görüldüğünü ve yüksek psikiyatrik morbidite ve komorbidite, terapötik müdahale gerektiren ihtiyaçların karşılanmadığını göstermiştir (Zhong ve ark., 2020).
Londra’da 360 mahpus ile yapılan araştırma sonucunda kadınların yüzde 80’i ve erkeklerin yüzde 70’inin en az bir tedaviye ihtiyacı olduğunu, kadın mahpusların ihtiyaçlarının yarısından fazlası karşılanırken, erkeklerde sadece üçte biri karşılandığını, mahpusların yüzde 32’sinde ilaç ihtiyaçları karşılanmazken, yüzde 51’inin ise psikolojik tedavi ihtiyaçlarının karşılanmadığı ortaya konulmuştur (McKenzie, 2019).
Türkiye’de de tedavi olanaklarına erişimde, mahpusların hastane sevklerinde 6 ay ya da bir yıllık beklemeler söz konusu olabiliyor. Bunun yanı sıra hastane sevkleri gerçekleşen bazı mahpusların kelepçeli muayeneyi reddetmeleri sebebi ile tedavi hakları engelleniyor.
Nijerya’da yapılan bir araştırmaya göre ise mahpusların neredeyse yarısının bir tür psikiyatrik morbiditeye sahip olduğunu, en yaygın olarak görülen hastalığın majör depresyon olduğunu, örneklemdeki mahpusların ruhsal hastalık indeks epizodunun önemli bir oranı, psikiyatrik tedaviyle ilk temas olduğunu ortaya koymuştur (Bioku, 2022).
ABD Adalet Bakanlığı Adalet İstatistikleri Bürosu 2016 yılında Hapishane Mahpusları Anketi ile 18 yaş üzeri mahpuslar ile yüz yüze görüşmeler sonucunda mahpusların yüzde 50’sinin kronik bir rahatsızlığının olduğunu, bu hastalıkların kanser, yüksek tansiyon, inme, diyabet, artrit (kireçlenme) , astım, karaciğer sirozu ve kalp veya böbrekle ilgili sorunlar; yüzde 17’sinin ise hayatı boyunca bir bulaşıcı hastalığı olduğunu, bu hastalıkların ise tüberküloz, hepatit B, hepatit C, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar olduğu saptanmıştır (Maruschak, Bronson, Alper, 2021a). Bunun yanı sıra 2020 HIV istatistiklerine göre eyalet ve federal hapishanelerinde bulunan tahmini 11 bin 940 mahpus HIV ile yaşamaktadır (Maruschak, 2022).
2016 yılında Amerika’daki eyalet ve federal hapishanelerinde bulunan 18 yaş üstü mahpuslar ile yapılan başka bir araştırmada mahpuslarda en yaygın olarak bildirilen engellilik türünün bilişsel engellilik (yüzde 23) olduğu ve mahpusların yüzde 24’ünün bir doktor, psikolog, ya da öğretmen tarafından kendilerine hayatlarının bir noktasında dikkat eksikliği bozukluğu yaşadıklarını söylediği ve özel eğitim sınıflarına katıldıkları bulgularına ulaşılmıştır (Maruschak, Bronson, Alper, 2021b).
Hammet ve arkadaşlarının (2002) ve D’Souza ve arkadaşlarının (2005) yılında yaptıkları araştırmalarda Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ta bulunan hapishanelerdeki mahpuslarda diyabet prevalansının yüzde 3,5-4,8 arasında değişmekte olduğunu ve Amerikan hapishanelerinde 80 bin diyabet hastasının olduğu saptanmıştır (akt. Şahin, 2013).
Tahliye sonrası mahpusların yaklaşık yarısında depresyon görüldü |
Raporun “Eleştiri ve öneriler” başlığında şu bilgi ve tavsiyeler sıralandı: Hapishanelerde mahpuslarda ortaya çıkan sağlık sorunları şu şekilde gruplandırılabilir; akıl sağlığı, madde bağımlılığı, bulaşıcı hastalıklar. Her üç sağlık sorunu düzenli, zamanında ve takipleri yapılarak tedavi gerektirir. Hapishane koşullarının akıl sağlığı bulunan mahpuslar için, aynı zamanda ceza adalet sisteminin etkin işleyişi için ve toplum açısından olumsuz sonuçları vardır. Sağlık koşullarının kişinin bulunduğu fiziksel ortam ile yani hapsedilen koşullar ile örtüşmektedir. Hapishane ortamı ciddi ruh sağlığı sorunları olan mahpusların rehabilitasyonu için zararlıdır, hapishanelerde psikiyatrik bakımı organize etmek ve sunmak zordur. Yapılan bir araştırmada kadın mahpusların yaklaşık yarısının ve erkeklerin üçte ikisinin tedavi ihtiyaçları karşılanmadığını ve bu nedenle, hapis cezasının akıl sağlığını kötüleştirmesi ve tahliye sonrasında mahpusları özellikle risk altına sokması neredeyse garantili görünmekte olduğunu ortaya koymuştur (Bebbington, 2021). Lord Bradley’in İngiliz ceza adalet sistemiyle ilgili olarak ruh sağlığı sorunları ve öğrenme güçlükleri üzerine yaptığı inceleme, akli bozukluğu olan birçok suçlu için hapis cezasının açıkça uygunsuz olduğu ve adalet sürecinin çeşitli aşamalarında yönlendirmenin daha verimli olacağı sonucuna varmıştır (Bradly Report, 2009). Hapishaneden çıkmış kişiler ile yapılan bir araştırma sonuçlarına göre eski mahpusların psikiyatrik nitelikleri, tekrar suç işleme bağlamı sağladığını, ceza adaleti sistemi ile akıl sağlığı hizmetleri arasında ilişkilerin kurulması gerektiğini, bu ilişki ve bağlantı sağlanamadığı takdirde eski mahpusların nüksetme ve yeniden suç işleme olasılıklarının olduğunu ve sonuç olarak bireysel ve toplumsal maliyetlere sebebiyet verdiğini ortaya koymuştur (Bebbington ve ark., 2021). Türkiye’de 60 eski mahpus ile yapılan bir araştırmada da tahliye sonrasında yüzde 46,7’sinde depresyon, yüzde 31,7’sinde TSSB belirtileri gözlemlenmiş ve depresyon, kaygı ve işlevsellik düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (Bişirir, 2017). Eski mahpuslar üzerine yapılan bu araştırmanın da gösterdiği sonuçlar göz önüne alındığında ruhsal sağlığa erişim olanaklarının iyileştirme faaliyetlerinin temelini oluşturmaktadır. Bu sebeple hükümet yetkililerinin bu konuda özel ihtiyaç listeleri ve bu konuya uygun istihdam ve olanaklar için bütçe ve kapasite açması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Cezaevlerinde ruh sağlığı hizmetlerinin ve diğer sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi için kaynakların ve bu alanda yapılacak araştırmaların önü açılmalıdır. Mahpusların ihtiyacının belirlenmesi personel ve mahkumlar arasındaki etkileşimden kaynaklanır ve personelin sormaması ve mahkumların söylememesi bunu etkiler. Bunun için özel birimler oluşturulabilir. Bir araştırma, yetersiz sağlık hizmeti alan mahpusların ruh sağlığı bakımı açığını kapatmak için ıslah ruh sağlığı hizmetlerine daha iyi yatırım yapılması ihtiyacının olduğunu, hükümet, sivil toplum kuruluşları, inanç temelli kuruluşlar ve diğer paydaşlar arasında çok sektörlü iş birliği ile karşılanmayan ruh sağlığı ihtiyaçları için ölçeklenebilir müdahaleler geliştirmek için çok yönlü gayret göstermeleri gerektiğini ortaya koymuştur (Bioku, 2022). Akın’ın (2018) intiharları önlemek için geliştirilen politika ve programları derlediği araştırmasında şu standarttan söz eder: Amerika’da Islah Derneği tarafından 1981 yılında geliştirilen ve intihar riski olan mahpusların 30 dakikada bir izlenmesini, denetim altında tutulmasını ve personellerin bu konuda eğitilmesini içeren İntiharı Önleme Standartları ve mahpusların risk düzeylerine göre uygun müdahale programının ortaya konulması gerektiğini belirten Islah Sağlık Komisyonu tarafından geliştirilen standart. Mahpusların ruh sağlığı sadece hapishanelerde tutulma koşulları, diğer mahpuslar ve personellerin tutum ve davranışları ile ilişkili değildir, mahpusların ailelerinden ve çevrelerinden de sosyal destek alması psikolojik iyi hallerini koruyacak bir faktör olur. Hapishanede aile ya da yakınları görüşüne gelmeyen ve yakınlarıyla mektuplaşmayan mahpusların, ziyaret edilen ve mektuplaşan mahpuslara göre yalnızlık düzeyinin daha yüksek olduğu bulunmuştur (Aydın, 2010). Türkiye’de birçok mahpus ailesinden uzak bir hapishanede bulunduğunu dile getirmekte. Bu durumun psikolojik etkileri göz önünde bulundurularak mahpuslar ailelerine yakın yerlere sevki sağlanmalıdır. Kişinin zihinsel ve bedensel sağlığı ve bütünlüğü için spor ve etkinlikler önemli yer tutmaktadır. Mahpusların sportif faaliyetlere katılımı depresyon ve umutsuzluk düzeylerini etkilemektedir (Ekinci, 2014). Pandemi öncesi spor faaliyetlerindeki kısıtlamalar pandemi ile birlikte artış göstermiş ve hala devam etmektedir. Spor faaliyetlerine katılımın mahpuslar üzerindeki olumlu etkisi vardır ve bu doğrultuda bu hakkın sağlanması için yeterli ekipmanların sağlanması ve düzenlemelerin yapılması elzemdir. |
Kaynaklara ve araştırmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
(AS)