Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Çıplak arama ve zorla soyma fiilleri kişinin mahremiyetini ihlal eden, moral değerlerini, sosyal kimliğini hedef alan, ruhsal bütünlüğüne zarar veren ve cinsel şiddet boyutlarına ulaşan işkence fiilleri olarak icra ediliyor.”
İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve TTB İnsan Hakları Kolu bugün ortak yazılı açıklama yaparak “çıplak aramanın ölçülülük, yasallık ve gereklilik ilkeleri dışına çıkarılarak işkence uygulamasına dönüştürüldüğünü” söyledi.
Açıklamada, TİHV’e başvuran kişilerin aktardığı bilgilere göre “çıplak arama ve iç beden muayenesinin” son on yılda hem gözaltı hem de hapishanelerde bir işkence yöntemi olarak yeniden yaygınlaştığı ifade edildi.
“TİHV’e yapılan başvuruların, ülke çapında işkence ve diğer kötü muamele fiillerine maruz kalanların çok az bir bölümünü kapsadığı ve cinsel şiddet anlamına gelen fillerin daha zor aktarıldığı/paylaşıldığı dikkate alındığında durumun vahameti daha da açık olarak anlaşılır.”
2010 ile 2019 yılları arasında TİHV’e başvuran toplam 241 kişi gözaltında çıplak arama/soyma uygulamasına maruz kaldığını belirtti. Bu kişilerden 28’i vücut boşluklarında arama yapıldığını beyan etti.
İHD Dokümantasyon Merkezi tarafından tespit edilebildiği kadarıyla 2020 yılının ilk 11 ayında Türkiye hapishanelerinde çıplak aramaya direndiği için fiziksel şiddete maruz kaldığı veya çıplak aramaya zorla maruz bırakıldığı iddia edilen kişi sayısı ise en az 167 oldu.
“Cinsel şiddet boyutuna ulaşan işkence yöntemi”
Hak örgütlerinin açıklamasında kendilerine yapılan bu tür işkence başvurularının her yıl giderek arttığı belirtildi:
“Evrensel insan hakları hukukuna göre özgürlüğünden alıkonulmuş bir kişiye yapılacak üst araması, insanlık onuruna ve üstü aranan kişilerin mahremiyetine saygılı olacak şekilde, ölçülülük, yasallık ve gereklilik ilkeleri çerçevesinde olmalı.
“Çıplak arama ve zorla soyma fiilleri kişinin mahremiyetini ihlal eden, moral değerlerini, sosyal kimliğini hedef alan, ruhsal bütünlüğüne zarar veren ve cinsel şiddet boyutlarına ulaşan bir işkence yöntemidir.”
“Hem İHD hem de TİHV’e yapılan başvuruların her yıl giderek arttığını, işkencenin yeni ve değişen yüzü ile karşı karşıya kaldığımızı, işkencenin sınır, mekân tanımaksızın gündelik yaşantıların içine yeni yeni yöntemlerle sızdığını gözlemliyoruz.”
“Hekimlere özel sorumluluk düşüyor”
Açıklamada, yasal düzenlemelerde ancak çok özel koşullarda uygulanabileceği belirtilen çıplak arama gibi istisnai uygulamaların son yıllarda mevzuat hükümleri gerekçe gösterilerek yaygınlaştırıldığına dikkat çekildi:
“Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’nda (Nelson Mandela Kuralları) yer verildiği gibi “Aramalar(ın), insanlık onuruna ve aranılanların mahremiyetine saygılı olacak şekilde ve aynı zamanda ölçülülük, yasallık ve gereklilik ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi” gerektiği ifade edilir.
“En son 2016 yılında gözden geçirilen “Mahkumlarda Beden Aramalarıyla ilgili Açıklaması”nda Dünya Tabipleri Birliği (WHO) de “zorla aramanın etik açısından kabul edilemezliğini” vurgular.
“Ekim 2020’de yapılan 71. WHO Genel Kurulunda güncellenen “İşkence ya da Zalimce, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Fiil ve Muamelelerin Belgelenmesinde ve Bildirilmesinde Hekimlerin Yükümlülüğüne ilişkin WHO Kararı” hekimlerin işkence ve zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaların dikkatli ve tutarlı biçimde belgelenmesi ve bildirilmesiyle ilgili yükümlülüklerini hatırlatır ve ulusal tabip birliklerine etik kurallarında buna yer verilmesi çağrısında bulunur.
“TTB 58. Büyük Kongre’sinde kabul edilen “Hekimlik ve İnsan Hakları Bildirgesi” de hekimlerin insan haklarının korunması ve sürdürülmesinde özel bir konuma sahip olduğunu, sorumlulukları bulunduğunu ve genellikle insan hakları ihlallerinin ilk tanıkları arasında olduklarını vurgulayarak, tıbbi bakım sorumluluklarının gereği tanığı oldukları insan hakları ihlallerinin kayıt altına alması gerektiğini belirtir.”
“Derhal ve acilen soruşturulmalı”
Bu tür suçların faillerinin cezasızlıkla karşılaşmaması gerektiği ifade edildi:
“Çıplak arama ve zorla soyma fiilleri kişinin mahremiyetini ihlal eden, moral değerlerini, sosyal kimliğini hedef alan, ruhsal bütünlüğüne zarar veren ve cinsel şiddet boyutlarına ulaşan işkence ve diğer kötü muamele niteliğindedir.
“Elbette kolluk güçleri ve hapishane görevlileri gerekli ve zorunlu hallerde arama yapabilirler ancak bu uygulamalar, insanlık onuruna ve üstü aranan kişilerin mahremiyetine saygılı olacak şekilde ve aynı zamanda ölçülülük, yasallık ve gereklilik ilkeleri çerçevesinde olmalıdır.
“Hiçbir gerekçe işkenceyi meşru kılamaz ve insan onurunu hedef alan her tür iddianın derhal ve acilen soruşturulması gerekir.” (AS)