“Cinsiyetçi ikiyüzlülük, bir flört şiddeti, psikolojik şiddet, mobing değil. Buradaki kodlar cinsiyetçiliğin kodları ve herkese içkin. Yani birinin size yapması ve sizin adını koyamamanız değil benim derdim. Öncelikle kendinizle yüzleşmek.
“Yoksa bir öğretim üyesinin ısrarlı takibini dile getirdiğinizde, faille işbirliği Cinsiyetçiliğin neresindesiniz? Çıkarınıza olduğunda cinsiyetçiliği yok sayıyor veya kendinizdekini hep yok sayıyor ve karşıdakini mi görüyorsunuz sadece. Veya karşınızdaki sizin cenahtaysa, görmezden geliyor, başka cemaatteyse eleştiriyor musunuz? Budur anahtar sorular.
“Bir kişiyi ısrarlı takiple suçluyorsanız ve sözde ilerici, feminist vs grubun suçladığınız kişiye destek twitleri atması, en azından bu suçlamayı görmezden gelmesi vs gibi örnekler yaşadığınızda kendinize karşı cinsiyetçi ikiyüzlülüğü pek kolay görürsünüz.
“Ama aslında siz de kendiniziden başkasının gördüğü cinsiyetçiliğe networking gereği destek çıkmıyor hatta ‘amalarla’ o şiddetin failiyle işbirliği yapmış ya da yapıyor olabilirsiniz. İşte bunun farkına varmak güçtür. Cesaret ister.”
Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ayşegül Yaraman’ın “farkına varmanın cesaret ister” diye tanımladığı kavram “Cinsiyetçi ikiyüzlülük”
Herkesin cinsiyetçi ikiyüzlülük konusunda hem “mağdur” hem de “fail” olabileceğine dikkat çeken Yaraman, cinsiyetçi ikiyüzlülüğü, ataerkinin kendisini devam ettirebilmek için çıkardığı “cılız” olmayan “sinsi bir ses” olarak tanımlıyor.
Yaraman’la Bağlam Yayınları’ndan çıkan “Cinsiyetçi İkiyüzlülük” kitabı üzerinden ataerkiyi ve cinsiyetçiliği konuştuk.
“Egemen sistemle kişi arasındaki ilişkiyle öğrenilir”
“Cinsiyetçi ikiyüzlülüğü” tanımlar mısınız?
İkiyüzlülük veya sosyal psikolojideki karşılığıyla tutarsızlık, tutum ve davranışın; fikrin ve eylemin veya kişinin iki fikrinin birbiriyle çelişik olma halidir ve toplumsallaşma sürecinde bu ikili yarılma egemen sistemlerle kişi arasındaki ilişkiyle “öğrenilir”.
Bir kişi ya da grubun emrinde günde en az sekiz saat çalışmaya, yani emeğinizi satma davranışına; emekten yanalık, özgürlükçülük ve hatta tembellik tercihi gibi tutumlarla karşı olsanız dahi hayatınızı idame etmek için mecbur kalırsınız.
Egemen sisteme veya bir gruba aidiyetiniz kendinizin farklı tutumları olsa dahi sizi düşüncelerinizin tersine bir davranışa bilinçli ya da bilinçsiz “mecbur” eder. Bu basit bir tutum-davranış çelişkisidir.
Veya kendiniz için sahip olduğunuz çalışmak köleliktir; insan haklarına aykırıdır gibi bir tutumunuz, bir başkası söz konusu olduğunda tam tersi olabilir: O çok tembel, oturduğu yerden para kazanılmaz ki, biraz çaba sarf etmeli diye (çeşitli gerekçeler öne sürerek dahi olsa) düşünüyorsanız, bu kez iki tutumunuz arasındaki tutarsızlık/ikiyüzlülük söz konusu olur.
Biraz daha detaylandırır mısınız?
Cinsiyetçilik problematiği bağlamında ise, şiddet görmüş kadınlara “acır”, onlara “yardım eder”, “akıl öğretirken”, kendiniz gördüğünüz şiddeti saklar veya “makulleştirmeye” çalışırsanız bu- tutum-davranış çelişkisi bağlamında cinsiyetçi ikiyüzlülüktür.
Bir kadın, kadına yönelik cinsiyetçiliğe karşı çıkarken trans bireylere cinsiyetçi tavır takınıyorsa bu da tutumlar arası çelişki bağlamında cinsiyetçi ikiyüzlülüktür.
Birincisi “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” deyişiyle yorumlanınca barizleşirken; ikincisi “kendine Müslüman” tanımında karşılığını bulur.
Sizce kadınlar “cinsiyetçi ikiyüzlülük” yapıyor mu?
Cinsiyetçi ikiyüzlülüğün cinsiyeti, cinsel tercihi yoktur. Hatta hegemonya karşısında mağdurlar özellikle toplumsallaşma aracılığıyla “ikna edilerek” kraldan çok kralcı olma eğilimindedirler.
“Herkesi mağdur eder"
Cinsiyetçi ikiyüzlülüğün mağdurları kimler?
Cinsiyetçi ikiyüzlülük en genelde ataerkil ve heteroseksist sistem bağlamında herkesi mağdur eder. Ancak özellikle bunu bir yaşam tarzı edinen kadın ya da erkekler, aslında egemen sistemin icazetiyle kısa vadede ödüllendirilmiş gibi görünebilirler.
Özellikle egemen sisteme muhalif gibi ahkam keserek elde ettikleri ayrıcalıklı mevkilerde muhalefet oynamayı sürdürürler ama eylemleri işbirlikçi ve cinsiyetçi olduğu için egemen sistemi tehdit etmezler; egemen sistemin özde değil sözde muhalifleri modeliyle “ideal (aslında işbirlikçi) tip” reklamıyla gerçek muhalefetin belini kırar ve egemen sisteme gerçek muhalefeti önlerler.
“Suriyeliler aleni cinsiyetçilikle mağdur oluyor"
LGBTİ+’lar ve mülteci kadınlar “cinsiyetçi ikiyüzlülüğünün” en büyük mağdurları diye düşündüm kitabı okurken.. Siz ne düşünüyorsunuz?
LGBTİ+ bireyler herkes gibi cinsiyetçi ikiyüzlülüğü üreten ve bundan mağdur olanlar arasındadırlar. Psikolojik danışmanlık yaptığım süreçte gördüğüm gaylerin “efemine” partnerler yeri “maço” partnerlere karşı eğilimine, yani reddettikleri erkeksiliğe rağmen erkekliği onurlandırdıklarına tanık olmuşumdur.
Ayrıca ataerkil işbölümüne bu kadar radikal karşı çıktıkları halde, birlikte yaşarken son derece cinsiyetçi bir işbölümü pratikledikleri de yaygın bir veridir.
Dolayısıyla bir yandan heteroseksizmi ve iki kutuplu cinsiyet kimliğini kökünden sarsarken bir yandan onun normlarını yeniden üretebilmektedirler. Bu bir cinsiyetçi ikiyüzlülük örneğidir.
Mültecilerden kimi kastettiğinizi anlamadım. Bu evrensel ve genel geçer bir problematik. Tabii ki herkes hem mağduru hem faili. Türkiye’deki Suriyeli mültecileri kastediyorsanız, bu çok ayrıntı kalır ama onların aslen açık ve kaba ayrımcılığın her türlüsüyle ve dolayısıyla aleni cinsiyetçilikle daha fazla mağdur olduklarını düşünüyorum.
“Sistemler cinsiyetçidir”
Ayşegül Yaraman
Sizce “cinsiyetçi ikiyüzlülük” medya, yargı ve bir bütün olarak devlet sistemine yerleşmiş diyebilir miyiz?
“Özel olan politiktir” feminizmin tüm beşeri bilimlere en önemli katkılarından biridir. Cinsiyetçi ikiyüzlülük bu manada bireyde vuku bulan politik psikoloji kavramıdır. Egemen sistemlerin tüm kurumları, hegemonyayı yeniden üretirken bireylerle karşılıklı ilişki içindedirler. Sistemler zaten cinsiyetçi ve ikiyüzlüdür.
Reel politikanın en yaygın ikiyüzlülüklerinde bir tanesi, bir kısmıyla işbirliği yaparak, özellikle baskı dönemlerinde vitrin olarak kadınları siyasal iktidarın belli rollerine taşımaktır. Gerek dünya gerek Türkiye tarihi Batı’dan Doğu’ya bu örneklerle doludur. “Dişiliksiz Siyaset” kavramımda ve kitabımda bu konu önemli bir yer işgal eder.
Ancak sorunuzdaki amaç suçu, fark etseniz bile, devlet kurumlarına yüklemekse yanlış veya eksik olur. Egemen ideolojilerin aracıdır bu kurumlar ve tabii ki hepsi için çalışırlar. Konumuz bağlamında hepsi zaten ataerkil, heteroseksist ve cinsiyetçidir açıkça; ikiyüzlülüğü de gerekirse kuşanırlar.
Örnekler misiniz?
Örneğin Türkiye’de bir kanalda bir Fransız dizisinin uyarlaması yer alıyor. Asıl dizide çoğul cinsiyet kimlikleri, aile kurumunun sahtekârlığı akışın normaliyken, Türkiye versiyonu geleneksel ataerkil kalıplar içerisinde rollendirilmiş. Dizi fazla izleyici çekmedi. Bunun üzerine “kadına yönelik şiddete karşı susma” mealinde bir “tirad” kondu son bölüme ve sosyal medya dizinin övgüsü, cinsiyetçiliğe karşı çıkışı üzerinden paylaşımlarla yıkıldı.
Birden “seçkin” gruplar bu diziye bakmaya başladılar. Özetle son derece cinsiyetçi kalıplar içerisiyle Türkiye’ye uyarlanan dizi, istediği ratingi yakalamak için “kadına karşı şiddet” sorununu kullandı. Özü cinsiyetçi bir uyarlama “cinsiyetçi ikiyüzlülük” üzerinden kendi reklamını yaptı. Buyurun size medyadan güncel bir cinsiyetçi ikiyüzlülük örneği.
“Kendinizi rahatsız etmek..”
Kişi cinsiyetçi ikiyüzlülüğe maruz kaldığını nasıl anlar? Bunla nasıl baş edebilir sizce?
Genel olarak üslubum eleştirel bakış açısı olarak özetlenebilir; tabii ki kendimiz dâhil eleştirel olmak. Bütün savunma mekanizmaları gibi yansıtma (projeksiyon) da bireyin çelişkilerine karşı kendi ruh sağlığını korumak için işler.
Kendinizi rahatsız etmek, konforunuzu (mevcut durumu korumak olarak kullanıyorum) kaybetmeyi, kendinizi rahatsız hissetmeyi göze aldığınızda, içgörünüz varsa zaten kendi çelişkileriniz kendiniz için apaçıktır. “Menfaatiniz” uğruna bu çelişkileri rasyonalize edebilirsiniz; ama bunun üstünü kapamak için mangalda kül bırakmayan bir “aktivist”i oynamamanız asgari bir arınmadır.
Yani kişi “baş etmek” isterse iş kolay, mesele kişilerin baş etmek istememesi.
“Bu iş büyük cesaret ister”
Peki tam tersi, kendisi cinsiyetçi ikiyüzlülük yapıyorsa bundan nasıl sıyrılır?
Bunda “niyet” önemlidir. Gerçekten “cinsiyetçi ikiyüzlülük”ten arınmak istiyor musunuz, yoksa bu sadece sözde mi? Zira bu iş büyük cesaret ister, kendini rahatsız etmek, ait olduğu gruplarla ters düşebilmek veya gruplardan bağımsızlaşmak, müdanasızlık, şeytanın avukatlığı gerekir.
Böyle bir duruşunuz varsa cinsiyetçi ikiyüzlülükler ve cinsiyetçi ikiyüzlüler alenen ortada. Mesela birçok isim verebiliriz. Ama çıkarımız gereği susuyoruz. “Kol kırılır yen içinde”yi bu alanda yeniden üretiyoruz.
Oysa yüzleşmek ve yüzlemek egemen sisteme karşı tek yol. Aksi taktirde, gerekçeniz ne olursa olsun egemen sitemin işbirlikçisisinizdir. Bu bir süreç ve yoldur ayrıca. Bir anda arınılmaz, zira her gün egemen sistem sizi ödül ve cezalarıyla sınava sokuyor.
Her iki sorunuzun cevabı da öncelikle cinsiyetçi ikiyüzlülük kavramını örnekler aracılığıyla anlamaktan geçiyor. Bu konuda kitabımdaki açıklamalar işi kolaylaştıracaktır. Tabii eğer niyetiniz ve cesaretiniz varsa. İkisi de olmayabilir; insan kolayı seçebilir. Bu “suç”değildir. Bu takdirde yapılacak yegâne şey ise kendini farklı göstermemektir. Bunu yapıyorsanız, bu bence “suçtur”.
“Öncelikle kendinizle yüzleşin”
Bu ikiyüzlülüğe ataerkinin kendisini devam ettirebilmek için çıkardığı “cılız ses” diyebilir miyiz?
Bu çok kuvvetli bir tehdittir. Cılız değil; zira sinsidir. Sözde “aşmışlarda” ve “aşmışlık” göstergesi olarak tezahür etmektedir. Ataerkil, heteroseksist, cinsiyetçi hegemonyanın en son silahıdır ve özellikle tüm bu sistemlerin “sözde” muhalifleri üzerinden “gönüllüklükle”, yani cinsiyetçiliğe karşı kazanılmış bir zafer gibi değer bulmakta ve uygulamak için özenilmektedir. Kitap çok örnekle dolu.
Son olarak ne eklemek istersiniz?
Herkes kendi çıkarına göre yaşamakta özgürdür ama bunun egemenlik ilişkilerinin yeniden üretimiyle bir bağlantısı varsa farkına varmalı, farkına vardığında ise kendini “ideal tip” olarak ”pazarlamaktan” vazgeçmelidir. Bu beklentim asgaridir.
İşbirlikçileri, kendilerini neyle etiketlemiş olurlarsa olsunlar ve ağ bağlantıları gereği ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, dedikoduların ötesine taşıyarak deşifre etmelidir ki örnek oluşturmasınlar.
İçgörü ile kendini en azından kendine deşifre etmek ise erdemdir. İkiyüzlülüğü tamamen aşmak bu egemenlik ilişkileri sürerken neredeyse imkansızdır, ama niyet, cesaret ve eleştiri özellikle özeleştiri önemlidir; cinsiyetçi ikiyüzlülükten arınma süreci bireysel ve toplumsal anlamda zor ve uzundur.
Kitapta epey bilimsel veri üzerinden bunun altyapısı için gerekli zihniyet devrimi, iki kutuplu cinsiyet algısının lav olmasıyla bağlantılandırılarak, dolayısıyla heteroseksizmle mücadeleyle de birleştirilerek açıklanmaya çalışılıyor.
Ayşegül Yaraman hakkında Öğrenimini İzmir, İstanbul ve Paris'te yaptı. 1991'de doktor, 1998'de doçent, 2004'te ise profesör oldu. Halen Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyesi. Anthologie De Nouvelles Turques Contemporaines (1992, Publisud, Paris), Elinin Hamuruyla Özgürlük (1992, Milliyet Yayınları, İstanbul), Bir Demokrasi Tartışması: Türkiye'de Kadınların Siyasal Temsili (1935-1999) (1999, Bağlam Yayınları, İstanbul), Resmi Tarihten Kadın Tarihine (2001, Bağlam Yayınları, İstanbul), Prometheus'tan Narkissos'a Toplumsal Değişme ve Kişilik Özellikleri (2003, Bağlam Yayınları, İstanbul) ve Türkiye'de Kadınların Siyasal Temsili: Dişiliksiz Siyaset (2015, Bağlam Yayınları, İstanbul) adlı kitaplarıyla çeşitli makale ve bildirileri var. |
(EMK)