Leyla Welkin, Amerikalı uzman klinik psikolog. Cinsel şiddetle mücadele toplantıların birinde tanıştım. "Amerika, eşittir emperyalizm" önyargım onu da emperyalizm eşitliğine dâhil etti. İlk başlarda uzak durdum. Yollarımız keşişti. Kendimi, Leyla ile ortak hayalimiz için birlikte çalışırken buldum. Ortak hayalimiz mi? Cinsel şiddetle mücadelede farkındalık atölyeleri.
Leyla, fırsat buldukça Amerika'daki deneyimlerini aktarıyor bizlere. Deneyimlerini sizlerle paylaşmak için elime kayıt cihazını alıp sorularımı sordum, cevapladı. Leyla, Türkçe biliyor lâkin yazılı dile uygun akıcı bir Türkçe değil. Bu sebeple, belirli yerleri kendim anlatmaya, redakte edebildiğim anlatımlarını da kendi ağzından aktarmayı uygun buldum.
Leyla'yı Türkiye'ye getiren ve cinsel şiddetle ilgilenmesine sebep olan etmenle başlayayım. Leyla'nın babası doktordur. Doktorluğunun ilk yıllarında, Gaziantep'te bulunan Amerikan hastanesinde çalışmak için Türkiye'ye gelir. Hastanede kendine yardımcı olan Leyla adında bir ebe vardır.
Leyla, Ebe Leyla'nın hayat hikâyesini anlatırken gözleri doldu. Leyla'nın kişiliğinin oluşmasında Ebe Leyla'nın hayat öyküsü ve hayata tutunuşu etkili olmuş.
Ebe Leyla, Erzurum Ermenilerindendir. Göç ettirilince, ailesi ile nerde son bulunacağını bilmediklerini bir yürüyüşe başlarlar. Göç sırasında Ebe Leyla, ailesindeki tüm bireyleri kaybeder. Erzurum'da başlayan göçü Mardin'de noktalanır. Henüz on üç, on dört yaşındadır. Kendini bir adamla evlenmiş bulur. Cinsel şiddet dâhil, birçok şiddete maruz kalır. Dayanamaz, kaçar. Gaziantep'e gelir. Subay eşlerinden birinin yardımı ile okuma yazma öğrenir. Ebelik eğitimi alır ve hastanede çalışmaya başlar. Leyla'nın doğumuna da yardımcı olur.
Leyla, Ebe Leyla'nın yaşadığı acılara rağmen içindeki insan sevgisinden çok etkilenmiş.
"Cinsel şiddet sınıfsaldır"
Leyla, cinsel şiddetle mücadeleye 1980'li yılların başında Amerika'da başlamış. Elli ve altmışlı yıllarda feministler, yurttaş hakları üzerinden tartışmalara başlamışlar.
"Ellili ve altmışlı yıllarda feminist mücadele, siyahlara yönelik ırkçı baskılara karşı mücadeleyle başladı. Şimdiki Kürt hareketine benziyor. Siyahların mücadelesi bize eşitlik üzerine kurduğumuz sistemin aslında kölelik üzerine kurmuş olduğumuzu gösterdi. Kadınların farkındalığı, ırkçılıktan kendilerine döndü. Başkalarına yapılan baskıyla mücadele ederken kendine yönelik baskıları da fark ediyorsun.
Ardından Vietnam Savaşı başladı. Çok kötü bir savaştı. Uzun sürdü ve toplumumuza yük oldu. Çok tartışıldı. Kadın hareketi, bu tartışmalardan çok şey öğrendi. Seksenli yılların başında, savaşın yarattığı şiddetten kendi hayatımızdaki şiddete döndük. KAMER'in metinlerini okuyunca, aynı şeyleri yaşadığımızı gördüm. Kadınlar, savaşın yol açtığı şiddetten çok etkileniyorlar."
Seksenli yılların başında Amerika'da tecavüz konuşulmaya başlanır ama tecavüzcüler aile dışında, yakın çevreden uzak kişiler olarak algılanmaktadır. Farkındalık arttıkça aile içi cinsel şiddet, en sonunda da ensest konuşulur.
Cinsel şiddeti tartıştıkları dönem düşünüldüğünde, cinsel şiddete maruz kalan kadınların daha çok siyah kadınlar mı olduğunu sorduğumda, cinsel şiddetin sınıfsal olduğunu vurguladı. Siyah veya beyaz, hangi ırktan olursa olsun, fakir kadınların daha çok cinsel şiddete maruz kaldıklarını belirtti.
"Taciz ve tecavüz kriz merkezlerini devletten bağımsız kurduk"
Tartışmalar olgunlaştıkça, taciz ve tecavüz kriz merkezlerinin gerekliliği ortaya çıkmış. Devletten bağımsız, gönüllerin çalıştığı taciz ve tecavüz kriz merkezleri açılmış. Aynı zamanda yirmi dört saat çalışan acil yardım hattı kurulmuş.
"Bizim devlete güvenimiz az. Devletimiz bazen çok kötü şeyler yapıyor. Bu sebeple, taciz ve tecavüz kriz merkezlerini devletten bağımsız kurduk."
Sonrasında hastanelerin acil servisleriyle ilişki ağı oluşturulmuş.
"Halen bu ağ ile çalışıyoruz. "
"Yüzleşmeden mücadeleye başlamak yanlış"
Türkiye'de henüz cinsel şiddetle mücadele etmek için etkin bir örgütsel oluşum ve eylemlilik yok. Doğalında, taciz ve tecavüz kriz merkezlerinin varlığında da söz edemiyoruz. Cinsel şiddetle mücadeleye taciz ve tecavüz kriz merkezlerini kurma talebiyle başlamanın nasıl olacağını soruyorum Leyla'ya.
"Taciz ve tecavüz kriz merkezlerini talep ederek mücadeleye başlamak iyi olurdu ama bence adım adım ilerlenmeli. Devlet ile bağlantılı çok teknik bir konu olmasından korkuyorum. Mücadeleye sizin yaptığınız gibi farkındalık gruplarıyla başlanmalı. Travmayla ilgilenilmeli. Travmaya doğrudan maruz kalmadığını söyleyen olsa bile, başkalarının yaşadığı travmadan etkileniliyor. Yüzleşmeden mücadeleye başlamak bence yanlış."
Leyla, Türkiye'de özel bir araştırma dahilinde, cinsel şiddete maruz kalmış kadınlara yönelik tedavi amaçlı terapi gruplarıyla çalışıyor. Amerika'da ve Türkiye'de cinsel şiddete maruz kalan kadınların psikolojik durumlarını karşılaştırmasını istiyorum.
"Benzerlikler de var, farklılıklar da. Kadınlar arası dayanışma Türkiye'de daha fazla bence. Amerika, bireysel bir toplum olduğu için dayanışma daha az ve zor. Travma, yoğun duyguların yaşanmasına sebep oluyor. Amerika'da terapi gruplarında yoğun duygular yaşayan kadınlar, bu duyguya katlanamayacaklarını söyleyip daha çok intihar girişiminde bulunuyorlar. Türkiye'deki terapi gruplarına katılan kadınlar daha direngen. Yaşadıkları acıyı atlatabileceklerine inanıyorlar. "
Röportaj biterken, Leyla bir kez daha cinsel şiddetle mücadele için farkındalık gruplarının oluşturulmasının önemini üzerine basa basa belirtme ihtiyacı duydu. "Cinsel şiddete maruz kalan kadınların tedaviye ihtiyacı olmayabilir ama güçlenmeye ihtiyacı olabilir. Farkındalık eğitimleri yapılabilir." (ED/BB)