Çorum'daki Sungurlu Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 1993'te Mardin Dirik'te gözaltındayken müvekkili Ş.E.'ye tecavüz ettikleri iddiasıyla yargılanan askerlere "delil yetersizliğinden" beraat kararı verdiğini söyleyen Keskin, "Oysa Ş.E.'nin tecavüze ilişkin alınmış iki raporu var" dedi.
"Biri, olaydan hemen sonra, Kızıltepe Sağlık Ocağı'ndan, diğeri de Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan (TİHV) aldığı Post Travmatik Stres Bozukluğu yaşadığına dair rapor."
"İç hukuk yollarının tükenmesini bekliyoruz; AİHM'ye gideceğiz"
Keskin, davanın aslında Mardin'de açılmış olduğunu, ama sanıkların güvenliğinin gerekçe gösterilerek Sungurlu'ya gönderildiğini anımsatarak, "Bizim için iç hukuk yolları o zaman tükenmişti. Davanın beraatle biteceği belliydi. Dolayısıyla böyle bir kararı bekliyorduk" dedi.
Temyizle birlikte dosyanın Yargıtay'a gideceğini söyleyen Keskin, bu süreçten de umutlu değil. "Yine pek bir şey değişeceğini düşünmüyoruz. İç hukuk yollarının tükenmesini bekliyoruz; sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gideceğiz."
Keskin: Türkiye aynı sanık nedeniyle AİHM'de mahkum olmuştu
Keskin'in bu davayla ilgili AİHM'yi belirtmesinin özel bir nedeni var. "Bu davada beraat eden sanıklardan Yüzbaşı Musa Çitil, daha önce yine Mardin Dirik'te tecavüze uğrayan Şükran Aydın davasında da sanıktı. O davada da beraat etmişti" diyor.
" Ama AİHM bu davada Türkiye'yi işkenceden mahkum etti. Çitil, çatışma döneminde, kadınlara karşı tecavüz yöntemini uygulamış bir komutan."
"Delillere rağmen beraatler devlet politikasını gösteriyor"
Keskin, AİHM kararını da anımsatarak, "Cinsel işkencenin bir dönem devlet politikası olarak uygulandığını düşünüyoruz. Mahkemelerde delillere rağmen 'delil yetersizliğinden' beraat kararları veriliyor. Bu da bu politikanın en somut göstergesi."