Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi – Cins Adımlar projesi kapsamında düzenlenen Cins Söyleşiler buluşmasının dördüncüsü düzenlendi.
Cenk Özbay, Dilek Özhan Koçak, Orhan Kemal Koçak, Funda Şenol Cantek ve Melek Göregenli’nin konuşmacı olarak katıldığı söyleşide “Cinsiyet Perspektifiyle Kent/Kentlilik” konuşuldu.
Aşırı kentleşmede kentin öznesi olmak
Söyleşide İstanbul’un içinden geçtiği aşırı kentleşmeyi “Gezegensel Kentleşme” kavramı ile değerlendiren Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Cenk Özbay, kentin sosyallik yaratan ilişkiselliği yerine, onu arazi olarak ele alıp morfolojik dönüşüme götüren süreci tarif etti.
Özbay, sınırları içe ve dışa doğru patlamalarla yıkarak ilerleyen kentleşmenin, kadınların ve çeşitli cinsel yönelimlere sahip insanların güvenliği, hareketliliği ve yaşam biçimleri açısından da sorunlar getirdiğini ifade etti.
Kentin öznesi olmaya değinen Dilek Özhan Koçak, iktidarların kendi projeksiyonlarıyla şekillendirdiği kentlerde öznelerin “tüketici” olarak konumlandırıldığını belirtti. Orhan Kemal Koçak ile birlikte hazırladıkları “İstanbul Kimin Şehri?” kitabına atıfta bulunan Koçak, kentteki özneleşmeyi “Belirsiz 'yer'lerin 'mekan'a dönüşümü kentteki öznelerin üretimiyle gerçekleşir” sözleriyle ifade etti.
Orhan Kemal Koçak ise, Beyoğlu’daki dönüşüme de işaret ederek, günümüzde kente toplumsal katmanlarını kazandıran öznelerin, kentin içinde sürekli bir itilme halinde olduğunu, bunun da şehrin kültürel varlığını aşındırdığını söyledi.
Benzemezlerin birlikteliği
Ankara Üniversitesi’nde kent sosyolojisi, toplumsal cinsiyet ve mekanın cinsiyeti gibi alanlarda çalışmalar yapmış Funda Şenol Cantek de, kadınların ve LGBTİ’lerin sokaklarda ve kentsel mekanlarda kenti tecrübe edişlerine değindi.
“Herkes kendi inşa ettiği şehirde yaşar” diyen Cantek, kamusal alanlarda kadınlarının “yok gibi” olduğunu belirtti ve balkonunu yaşam alanına çeviren kadınları örnek vererek, eril kentten duyulan korkunun kadınları kentten kopardığının altını çizdi: “Farklı cinsel kimlik ve yönelimler için şehirde özgürleşmek, yaya olmaktan değil “avare” olabilmekten geçiyor”.
Son olarak söz alan Melek Göregenli, kenti kent kılan dinamikleri değerlendirerek, kenti “Benzemezlerin bir arada olma hali olan kent, bir karşılaşma mekanı olmak durumundadır” sözleriyle tarif etti. Göregenli, insanların kentliliklerini kent mekanlarının aktörü olarak inşa ettiklerini belirtti. Göregenli bu bağlamda neoliberal dönemde kente de yansıyan tektipleştirmeyle farklılıkların politik olarak kontrol altına alınma sürecinde olduğumuzu ifade etti. (ÇT)