İPS İletişim Vakfı'nın düzenlediği, Kadir Has Üniversitesi'nde gerçekleşen Okuldan Haber Odasına 2014'ün üçüncü gününde Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Mahmut Çınar medya ve nefret söylemi hakkında konuştu.
"Nefret söylemi hepimizin meselesi"
Nefret söylemi kavramının medyada görünür hale gelmesinin, bazı söylemlerin bu kapsama girdiğinin belirtilmesinin bile önemli bir ilerleme olduğunu belirten Çınar şöyle konuştu:
“Ayrımcılık denen şey hayatın her alanında, bazen alttan alma, şakayla karışık olarak var oluyor. Medyanın bunda çok önemli rolü var. Bu ayrımcılığı, nefret söylemini akademik sınırlar içinde değerlendirmeyi ise doğru bulmuyorum.
“Bu iş hepimizin işi. Birey olarak, erkek olarak, Ermeni olarak, ne olursak olalım bunun hem mağduru hem de uygulayıcısı oluyoruz aslında. Dünyada ayrımcılığa uğramamış bir kimlik olduğunu düşünmek saçma olur. Kimlikler diğerlerinin üzerinde baskı oluşturuyor. Bu bireysel bir mesele ve mücadelesi de bireysel temelde başlayıp toplumsal alana kaymalı.
“Ayrımcılığın bu kadar temele işlenmesinin nedeni politiktir. Politik olarak yaratılan sonra topluma ve kültüre yayılan eğitim ile de güçlenen bir ayrımcılık dili var. Varlığımız Türk varlığına armağan ediliyor. İslam’ın Sünni yorumundan başka bir din yokmuş gibi eğitiliyoruz. Medya da bunun ayaklarından bir tanesi. Yani ayrımcılık medyadan çıkmıyor. Medya araçlarından sadece biri.”
"Normallik çoğunluğu temsil eder"
Çınar anaakım medyanın hedef kitlesini geniş tutan bir medya olduğunu, dolayısıyla “olması gerekenle” ilgilenmek yerine “halkın çoğunluğuna hitap etmek istediğini” vurguladı.
“Her şey normallik meselesi üzerinden başlıyor. Normal çoğunluk olanın değerlerini temsil eder. Çoğunluk olanın dilini, kültürünü, etnisitesini, değerlerini temsil eder normal. Bunun dışındaki her şey anormaldir.
“Nefret söylemi bu ayrımcılığın en uç noktası. Nefret söylemi çok bariz bir şey. Hrant’ın katilinde bu söylemin bir tür meşrulaştırıcı görevi gördüğü oldu.
“Örneğin -Azgın Rumlar Bayrağımızı ateşe verdi- gibi bir başlık atılıyor. Bu ayrımcılıktan öte bir şey. Bir grubu, bir toplumu suçlayacak küçük düşürecek ve hedef gösterecek şeklinde davranan bir nefret söylemi bu. Rum olmak nefretin hedefi olma anlamına geliyor.”
"Nefret suçu yaşam hakkını hedef alır"
Nefret söyleminin ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, anti-semitizm gibi diğer nefret biçimlerini yayan ya da haklı gösteren bir ifade biçimi olduğunu söyleyen Çınar, nefret suçununsa doğrudan bireyin yaşam hakkında yönelen bir saldırı olduğunu vurguluyor.
“Nefret suçu için kanunlar olabilir anca nefret söylemi için mümkün değil. Nefret söylemini tespit etmek kolay değil. Her şeye eleştirel bakıp kendi dilimizi düzeltmek için çabalamamız gerekiyor.”
Çınar, ayrıca, sosyal medyanın nefret söyleminin üretildiği yerlerden biri olduğunun altını çizerek bu alanın etkisinin şu an düşük olduğunu ancak gelecekte çok kıymetli olacağını ifade etti. (ZY/EA)