Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu geçtiğimiz günlerde yeni lider kadrosunu seçen Çin'de, sınıf mücadelesinin devam edeceğini, geniş kitlelerin yaşam şartları kötüye giderse çalkantılar olabileceğini ve "Çin mucizesi"nin tartışılır hale gelebileceğini söyledi.
Çin Komünist Partisi 15 Kasım'da yeni lider kadrosunu seçti. Yaygın olarak yeni kadronun ülkenin siyasi ve ekonomik geleceği açısından büyük önem taşıdığı yorumları yapıldı.
Görevini devredecek olan Çin Devlet Başkanı Hu Jintao da kongrede "geniş kapsamlı olarak tarihsel önemde kararlar aldıklarını" söyleyerek benzer bir vurgu yaptı.
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu değişimin niteliğini, toplumsal ve ekonomik anlamda daha liberal politikalar izleneceği yorumlarını değerlendirdi.
Şu anda Çin'de en önemli tartışmanın ekonomi üzerinden yürütüldüğünü söyleyen Kozanoğlu, sağ sol arasındaki bölünmenin de buradan kaynaklandığını belirtti.
Partinin genel çizgisini biraz daha sola çekecek olan, popüler halk taleplerine biraz daha cevap şekilde yeniden yapılandırmayı öngören çizginin kongreden evvel tasfiye edildiğini vurguladı.
Çin ekonomisi nasıl bir yapı?
70'li yılların sonunda kapitalizmi restore etmiş olan ama bir anlamda da ulusal kalkınmacı bir kapitalizmi "başarıyla", hızlı bir büyümeyle gerçekleştirmiş olan bir ekonomi.
Şöyle bir başparmak kuralı da geliştirilmiş durumda: Çin ekonomisi yılda en az yüzde 7 büyümeli. Bu Batı ekonomileriyle karşılaştırıldığında inanılmaz yüksek bir performansa işaret ediyor.
Ama bir ülkenin niye yüzde 7 büyümek zorunda sorusu da başlı başına önemli.
Soralım...
Çin bu kapitalist model içinde giderek gelir dağılımının bozulduğu, zenginle fakir arasındaki uçurumun arttığı, kırla kent arasındaki farklılıkların giderek belirginleştiği, bir de bunun üzerine kıyı bölgeleri ve güneyle kuzey ve batı bölgeleri arasında ciddi gelir ve refah farklılıklarının gözlendiği bir ülke.
Çünkü kapitalist gelişme büyük ölçüde kıyı bölgelerinde ve Guandong eyaletinin de aralarında bulunduğu güneyde gerçekleşiyor.
Bu modelin sonucunda hem gelir dağılımı bozukluğu devam edecek hem de sıradan insanın yaşam standartları artacak. İnsanlar yönetimden, ekonomiden şikayetçi olmak için ilk anda önemli bir sebep göremeyecek. Bunun gerçekleşmesi de ancak yüzde 7'lik bir kalkınma temposuyla mümkün oluyor. Çünkü Çin tek çocuk politikasına dayalı, nüfusun hızlı artmadığı bir ülke.
Küresel krizle birlikte Çin'in ihracat pazarlarının daralması, Çin ürünlerine olan talebin nispi olarak azalmasıyla birlikte bu temponun devam etmesinin zor olduğu sonucuna varıldı
Şimdi nereye gidebilir?
İki ayrı ekonomik çizgi sözkonusu ...
Biri Bo Şilay'ın temsil ettiği, kamunun ekonomideki ağırlığının arttığı, emlak rantlarının büyük kapitalistlere değil de kamu işletmelerine gittiği ve kamu ekonomik kuruluşlarının korunduğu bir model.
Diğer model ise, yine bunun böyle gidemeyeceğini tespit eden ama cevap olarak daha fazla özelleştirmeyi, özellikle bankacılık ve ulaştırma sektörünün de özel girişimcilere, özellikle çokuluslu şirketlere açılmasını öngören bir anlayış.
Bu ikisi arasında bir çarpışma sürüyor, çünkü şu görüldü: Aynı ihracat talebi devam edemeyeceğine göre büyük ölçüde iç talebi canlandırmak lazım.
Çin sonuçta dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve komünist partinin iktidarda olduğu bir ülke...
Ama buradaki yatırımların büyük bölümü çokuluslu şirketler tarafından gerçekleştiriliyor. Bir şekilde küresel şirketlerin değirmenine su taşıyan bir sistem sözkonusu. O bakımdan model değiştirilecekse onlar da bundan daha fazla pay almak istiyor.
Çin'deki hem siyasi anlamda hem de iktisadi anlamda liberalleşmeyi talep eden muhalefet de bu yönde tavır alıyor. ABD, AB, Japonya gibi Çin'de yatırımı olan metropol ülkeler de bu talep içindeler.
Çin'in içindeki daha kamucu, daha sol denebilecek olan; en azından bu kadar hızlı bir özelleştirmeye tepkisi olan, bir şekilde sosyal programları geliştirmeye dayalı çizginin tasfiye edilmesinde büyük güçler destek koymuş gibi görünüyor.
Bo Şilay'ın tasfiyesi ABD, İngiltere tarafından da hayırlı bir şekilde yorumlandı.
Bu tasfiye sürecini açar mısınız?
Partinin genel çizgisini biraz daha sola çekecek olan, popüler halk taleplerine biraz daha cevap verecek şekilde yeniden yapılandırmayı öngören çizgi kongreden evvel tasfiye edildi.
Yeni lider Şi Jinping'in çizgisinin büyük ölçüde daha evvelki Hu Jintao çizgisinin devamı olduğu söylenebilir.
İki fraksiyondan söz ediliyor...
Biri şimdi seçilenden önceki başbakan Wen Jiabao'nun öne çıktığı, şimdi başbakan seçilen Li Kekiang'ın temsil ettiği, partinin gençlik örgütünden gelen daha liberal bir çizgi.
Diğeri büyük ölçüde eski Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Jiang Zemin'in temsil ettiği, daha çok eski devrim liderlerinin çocuklarının bu dönemde öne çıkan, "küçük prens" adı verilenlerin çizgisi. Yeni devlet başkanı Şi Jinping de bu çizgide.
İkisi arasındaki uzlaşmaya dayalı genel hat yine hakim oldu.
Jinping'e daha yakın addedilebilecek Bo Şilay'ın temsil ettiği sol çizgi ise 2012 Mart'ından başlayarak tasfiye edilmiş oldu.
Yorumcular tarafından Bo Şilay'ın valisi olduğu Çongking eyaletiyle Guangdong eyaleti arasında rekabet olarak da ifade edilebilir.
Neden böyle formüle ediliyor?
Guangdong eyaleti Jang Dejiang'ın parti sekreteri ve Guangdong valisi olduğu çizgi daha liberal piyasa şartlarının tamamen hakim kılındığı, oradaki göçmen işçilerin vahşi kapitalizm koşullarında çalıştırıldığı bir çizgiydi.
Buna karşı Bo Şilay ise Çongçing'de daha sosyal nitelikleri olan bir kapitalizmi öne çıkarttı. Kendisi kapitalizm olarak ifade etmemekle birlikte, sonuçta büyük şirketlere hitap eden Bo Şilay'ın döneminde Çongking'e çok büyük yatırımlar oldu. HP gibi, Oxxon gibi şirketler yatırımlarını buraya kaydırdılar.
Çin'de zenginliğin en önemli kaynağı gayrimenkul spekülasyonları. Özellikle kırsal alandaki toprakların, küçük-orta köylülerin elinde olan, kasabaların kolektif mülkiyetinde olan toprakların imara açılması, emlak spekülasyonlarıyla yeni zenginler yaratılmasına dayanıyor.
Bo Şilay Çongking'de bunu kamu eliyle yaptı. Bir taraftan topraklarından edilen 3,2 milyon kişinin toplu konutlarda şehirli olmalarını sağladı. Diğer taraftan bu emlak rantının da kamu şirketi aracılığıyla kamu bütçesine gitmesini sağladı. Böylelikle bulunduğu Çongking halkından ciddi bir destek aldı.
Yerel medya kanallarında reklamları yasaklayarak, bunu tamamen kamusal hale getirerek, Kültür Devrimi nostaljisi yaratarak, mafyaya suç oranlarının artmasına karşı geniş bir seferberlik ilan ederek sol popülist bir çizgi geliştirdi.
Bir anlamda Guangdong'da temsil edilen önce birileri zengin olsun, serveti elinde toplasın, zenginde pişer fakire de düşer anlayışına karşı daha paylaşımcı bir çizgi benimsedi. Parti içinde de yükselişe geçti.
Ama sonunda tasfiye edildi...
370 kişilik Merkez Komitesi'ne, oradan 25 kişilik politbüroya, oradan da dokuz kişilik (bu kongrede yediye indirildi) Daimi Politbüro'ya seçilmek kilit önemde.
Bo Şilay da Daimi Politbüro'da, yani ileride parti başkanı ve devlet başkanı veya başbakan olacak bu elitin en önemli adayıydı.
Ve İngiliz işadamının öldürülmesine adı karıştı...
Bununla ilgili yorum yapmak çok zor. Bo Şilay'ın karısı Gu Kaylay İngiliz işadamı Neil Heywood'un öldürülmesini planladığı suçlamasıyla önce gözaltına alındı, tevkif edildi, sonra ertelenmiş ölüm cezasına çarptırıldı. Sonra ailenin 130 milyon dolarlık servetinin yolsuzluklara dayandığı hakkında yayın yapıldı.
Bu olay Çin devlet yöneticilerinin, İngiliz ve ABD istihbarat teşkilatının içinde olduğu bir olay gibi görünüyor.
Mart ayındaki bu olaylar gelişirken Bo Şilay'ın istihbarat şefi ABD konsolosluğuna sığındı. Oraya kabarık bir dosya sunduğu bildirildi. ABD konsolosluğu daha sonra bu dosyayı Çinli yetkililere teslim etti gerçi, ama bu bilgilerin açığa çıkması böyle mümkün oldu.
Sonra şimdiki başbakanın, Wen Jiabao'nun ailesinin ve daha küçük çapta devlet başkanı Hu Jintao'nun, daha sonra da Şi Jinping'in daha büyük servetlere sahip olduğuna dair bilgiler Batı medyasında yayımlanmaya başladı.
Buradan kalkarak karşılıklı bir istihbarat savaşının olduğunu, iki fraksiyonun karşılıklı birbirleriyle ilgili bilgi sızdırdığını söyleyebiliriz.
Bunların üzerinden geleceğe dair nasıl bir öngörüde bulunulabilir?
Bütün ülkelerde olduğu gibi Çin'de de sınıf mücadelesinin devam edeceğini, eğer geniş kitlelerin yaşam şartları kötüye giderse, küresel kriz sürecinde diğer ülkelerde olduğu gibi çalkantılar olacağını öngörebiliriz.
Bu anlamda yeni devlet başkanı Şi Jinping biraz dengeci, rüzgarın estiği yöne göre tavır alabilecek olan bir figür gibi görünüyor.
Dünya jeopolitiğine damgasını vuracak en büyük çekişme de Çin ile ABD arasında olabilir.
Hegemonyasını kaybetmekte olan, irtifa yitiren ABD'nin hem ekonomik ve politik stratejisini hem de askeri güçlerini büyük ölçüde Asya Pasifik'e seferber etmesi, Çin'in yükselişinin bir şekilde çok keskin olmayan manevralarla önünü kesmesi önümüzdeki on yıla damgasını vuracak gibi görünüyor.
Bir de bu süreçte Çin'de iç çalkantılar öne çıkarsa "Çin mucizesi" iyice tartışılır hale gelebilir diye düşünüyorum. (YY)